..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > sonsuz travma




28 Kasım 2002
Cehennemim ve Hiçliğe Yolculuk  
Bitmeyen bir depresyon macerasının yasımaları

sonsuz travma


Kendimi bir buçuk yıl önce bir cehennemde mi buldum, yoksa gerçeğe giden bir yolda mı ? Doktora ilk gittiğimde yaşamın içindeki pek çok şeyden zevk almamaya başlamıştım. Tedavi denemeleri ilerledikçe, artık yaşamın tamamından zevk almıyordum.


:CABH:
     Kendimi bir buçuk yıl önce bir cehennemde mi buldum, yoksa gerçeğe giden bir yolda mı ? Onca sorudan geriye kalan bir tek soru. Yanıtına yaklaştığımı hissettiğim tek soru belki de. Ne olmuştu artık hatırlamıyorum bile. Hatırladığım zor geceler, acı, öfke, gitme isteği. Belki de hiç bir şey olması gerekmiyordu. Doğarken atılmaya başlayan tohumların fide haline gelme zamanıydı, özenle gizlenmiş, bakılıp büyütülmüş fideler ve sonra ağaçlar haline gelmelerinin zamanı. Öylesine bir özendi ki bu, kendime bile bu bahçeye giriş izni vermiyordum. Zaten bunun için oldukça meşguldüm. Bir gün kapılarının benim için açılacağını, açıldığında içinde meyve dolu ağaçların ve rengarenk çiçeklerin olduğu bir bahçede kendimden geçeceğimi biliyordum. Ve o kapı bir buçuk yıl önce açıldı.. Ardına kadar. Üstelik artık o bahçeye girmekten başka yapacak bir şeyim kalmamıştı. Sanırım olan işte tam da buydu. Bahçe kapısından bir adım atmak. Hepsi bu kadar. Kapının ardımdan hızla üzerime kapanacağını nereden bilebilirdim ki ? O andan itibaren, orada olmaktan kaçmaya çalıştım. Bir çıkış aradım. Belki de zaten çıkışın kendisindeydim. Bahçedeki küçük yolların gittiği yerleri işaretlerle gösteren tabelalar yolumu hep aynı ağaca çıkarıyordu. Ağacın adı "çıkış yok". Giderek yoruluyordum, ama hep son gücüm sandığım bir güçle biraz daha yürüyor ve yine aynı ağaca ulaşıyordum. Beni bu aramaya iten neydi asla anlayamadım. Tüm bunlar olurken gerçekte o bahçeden çıkmak isteyip istemediğimi bile düşünme fırsatım olmamıştı. Dışarıda tekrar görmek isteyeceğim hiçbir şey olmadığını biliyordum oysa.
     Benim gerçekliğimde olup biten buydu. Bir de oyun içindeki gerçeklik, herkesin gerçek sandığı koca yanılgı vardı.
     Doktora ilk gittiğimde yaşamın içindeki pek çok şeyden zevk almamaya başlamıştım. Tedavi denemeleri ilerledikçe, artık yaşamın tamamından zevk almıyordum. İlaçlar ve doktor bunu değiştirmeye yardımcı olamayınca , zevk almama durumu yerini yasamama isteğine bıraktı. Çektiğim acı ve sıkıntı dinmiyordu, önerilen her yöntemi uygulamama rağmen. Ve bir yandan yaşadığıma dair belirtiler göstermeye ve bulmaya çalışıyordum. Saklamanın ve yok saymanın en zor olduğu durumun acı çekmek, mutsuzluk ve umutsuzluğun bir karışımı olduğunu çoktan öğrenmeme rağmen Yalnızlık bu yüzden hoşuma gidiyordu, kendimi daha iyi hissetmiyordum ama hissettiğimi yaşıyordum tamamen doğal olarak. Oysa elimdeki tek lüks olan acıyı yasama lüksü de alınmıştı benden. Bundan sonra acı yerini sıkıntıya bıraktı sanmıştım, oysa yanına sıkıntıyı da alarak duruyordu, dışarıda değil, tam da içimde ve asla gösteremeyeceğim, göstermek istemediğim bir şekilde, bir yerde... Ve şimdi zevk alamadığım yaşamın, vazgeçmek istediğim yaşamın çoktan elimden alındığını görüyorum. Zaten yaşamıyorum artık, yaşamsal bir belirtim yok, soluk alıp vermeye devam etmekten başka. Kendimi uzaktan izliyorum. Beceriksiz bir makine gibi. Defalarca tekrarladığı şeyleri yineliyor sadece, hatta artık onları bile olması gerektiği gibi yapamıyor. O makinenin gözleriyle bakmıyorum, ağzıyla konuşmuyorum, o ben değilim artık. Makinenin yapabildiği önceden tekrar edip durduğu şeyler. Bu yüzden yeni durumlardan kaçıyor ve giderek yapabildikleri azalıyor. Bu makine ile artık yasamayan ben en çok yatakta bir ölü pozisyonunda yatarken birbirimize yaklaşıyoruz. O yapamadıklarından kaçıyor, ben yaşamama durumunu yaşıyorum. Yapacağı bir şey kalmadığında tamamen aynı durumda olacağız. Ayrışmadan önceki gibi gözlerimiz aynı olacak, baktığımız yer aynı ve gördüklerimiz. Ben onu yukarıdan izlemeyeceğim o da benim yokluğumu görmeyecek. Gerçeklik sandığımız yokluğa bakan gözlerimiz gerçek yokluğa bakarken birleşecek. Gerçeklik oyununun bu hiçleşme sürecini asla anlamayacak. Hiçliğin her şeyle aynı olduğunu anlayamadıkları gibi.. Yukarıdan seyrettiğim makine ömrünü yakında dolduracak ve o zaman ilk anda olduğu gibi birlikte yola çıkacağız hiçliğe doğru. Yolun sonunda her şey olacağımızı bile bile.. Belki son mücadelemizi her şeyden bir adim öncesi hiçlikte kalmaya çalışarak vereceğiz...


.Eleştiriler & Yorumlar

:: başlıksız
Gönderen: asimetric kaos / istanbul/Türkiye
30 Haziran 2006
hüzün hiçbir mutsuzluğun doyuramadığı bir iştah,ve bir kere böyle hissettiysen bundan sonra bunu hep hissedeceksin demektir. hiçbi işine yaramasa da bilki sadece senin beyninden bunlar geçmiyo...

:: Herşey ve Hiçlik
Gönderen: Volkan Çelebi / İstanbul/Türkiye
25 Temmuz 2004
Yazı için tebrikler, Beckett okuyor gibi hissettim kendimi.Çabanız kayda değer. Hiçlik herşeye gidişin kendisi mi acaba ? Bunu varlık ve yokluk kavramlarına dönüştürürsek ne olur görelim. Şimdi kavramlar alanında devinirsek, şunlar karşımıza çıkıyor: "Varlık" kendi bilincinden yoksun kaldığına, tüm nitelikler kendisinden uzaklaştırılıp kendi üzerine çöktüğünde "yokluk" ile özdeş oluyor, bu anlamda hiçlik herşeyle özdeş.Öyle ki ölüm bir hiçlik, kendini anlamlandıramayan bir hiçlik iken herşeyden farksızdır.Ama sorun tam da burda bitmiyor, başlıyor.Bilinçsizlik hem herşeyi hem de hiçliği yokeder.Geriye kalan ise herşeyin hiçliğidir... Ölüm bir son değil, ölüm bir sonsuzluk da değil. ölüm : sonlu bir sonsuzluk... Saygılar




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dışarıdakilerden misiniz ?
Bıdık Oğlan'a (Verilememiş) Mektup

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Umut(suzluk) Üzerine
Noktayı Koymak

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Travmalar -1 [Şiir]
Travmalar -5 [Şiir]
Ölüm Yaşamdan Ehven [Şiir]
Travmalar -3 [Şiir]
Travmalar -2 [Şiir]
Travmalar -4 [Şiir]
Olmayacak Olan [Öykü]
Kısa Bir Hikaye [Öykü]


sonsuz travma kimdir?

Sonsuz bir travma halinden baska ne açıklayabilir, hayatı(mı) bilmiyorum.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © sonsuz travma, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.