"Bilmezlik ile ne hoştum; hayalimde ne güzellik, ne de aşk vardı." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Bu size yazdığım ikinci mektuptu aslında, lakin ne size vermeye hazırdı yüreğim. Ne de muhtemel reddinize… Bir insanın yüreğinden geçenleri söylemesinden daha doğal ne olabilir ki, bu nedenle, bu kez korkak yazmayacağım cümlelerimi. Times nehrine yüzümü dönmüşüm ve nehrin akışını seyrediyorum. Tıpkı oda yüreğimdeki gibi, med cezirler yaşıyor. Hiç aralıksız sicim gibi yağmur yağıyor. Hava soğuk ellerim üşüyor, ağzımın buğusu ay ışığına karışıyor. Saat kulesinin sesi geliyor, belli ki saatler gece yarısını vuruyor. Etrafta, benden başka bir kaç çift daha var. Fakat içlerinde yalnız olan bir tek benim. Soğuk iklimlerin şehirleri gibi, soğuk da oluyor insanları. Burada geçen kaçıncı gün, gecem bilmiyorum. Üzerimde Siyah pardesü, içinde jilet gibi siyah bir takım elbise, gömleğim, kravatım ve elimde şemsiyemle tam bir İngiliz bey efendisiyim. Fakat yalnızım. Yalnızım kelimesi çok dokunuyor bana, kalabalıklar çoğu zaman yalnızlıkları gidermiyor. Şu an yanımda olmanı bilsen ne çok isterdim. Ne olurdu sadece sana sarılıp saçlarını okşasam, başını omzuma dayasan ve birbirimize sarılarak karşılasak sabahı. Nasıl başardık bu kadar duyguları paylaşmayı, bunu talep etmem ne kadar doğru, yada bunu talep etme hakkım var mı ? Samimi olmalı insan, içten değilse yazılan satırlar ne anlamı var birbirini oyalamaktan başka. Bütün içtenliğimle açıyorum gönlümün tüm kapılarını, çalmadan girebilirsin içeri. Bu sabah uyandığımda, bu gün diğerlerinden farklı olacak diye düşünmüştüm. Ama nerdeyse bir önceki günün tekrarı gibiydi. Fakat içimi sarsan heyecanın sana mektup yazacağım gerçeğini kanıksadığımda, daha büyük bir heyecan ve sevinçe dönüştüğünü söylesem yeridir. Uzun zaman sonra ilk defa mektup yazıyorum. İlk defa hasretle, özlemle merak ettiğim bir hanıma mektup yazıyorum. Bana, bu içimde coşan, inanılmaz duyguyu, tekrar yaşattığın için galiba sana bir teşekkür borçluyum. Biliyor musun ? Hiç yabancı gelmiyorsun bana, uzun zamandır tanışıyor, konuşuyor muşuz gibi. Bu nedenle, kendimle ilgili nelerden bahsetmeliyim bilmiyorum. Umarım bu satırlar bizi daha da yakınlaştırır. Ve aramızda oluşan bu büyü bozulmaz. Belki de ben şimdilik bir yerlere ait olmayı beceremiyorum. Bir yerde sabit kalırsam elinden oyuncağı alınmış bir çocuğa dönerim diye korkuyorum. Yada beni bir yerlere bağlayacak o cinsi latifi bulamadığım için, belki de bu yüzden, bir gezgin gibi dem sürüyorum. Bazen düşünmüyor değilim nerde yaşamalıyım, Nerde olmalıyım? Yada kiminle olmalıyım ? Nasıl? İnan henüz cevabını bulmuş değilim tüm bu soruların. Şimdilik bu seyahatlerim, geliş gidişlerim devam edecek. Evi’ de özlediğimi itiraf etmeliyim. Ankara’nın dinginliğini özledim. Ülkemin hasreti var yüreğimde. Yakında topraklarımdayım. Biliyor musun? Çoğu zaman sevilen uzaktadır. Arada mesafeler vardır. Oysa gecenin şu yoğun anında en doğal haktır sevilenle birlikte olmak. Gönlünün, teninin, yüreğinin istemediği yerde olmak kolay mıdır ki…? Vosnevengli şöyle dile getiriyor bunu; “ Mesafeler ayıramaz insanı inan;/Birleştirir telefon telleri gibi… Ama, milimetrelerse ayıran./Bağışlanamaz bir yazgıdır. Bu beterin beteri…” Neler gelmiyor ki insanın aklına, seni nasılda merak ediyorum. İlk karşılaşmamızı tasavvur ediyorum. Nasılda başlarız söze diye. Farkında mısın bilmiyorum? Yada senin içinde aynı duygular geçerli mi ? Hayatımda yer edinmeye başladın. Seni merak eder ve özler oldum. Senden gelecek birkaç satır yazıyı yıllardır dertlere beklenen şifa gibi bekler oldum. Daha hayatında biri var mı? Yada bana ait bir yer var mı? Onu bile sorgulamadım. Yüreğinden cesaret alarak yazıyorum, ona güvenerek döküyorum duygularımı. Bakalım satırlarım beni tanımana yeterli olacak mı? Bu gün Oxfort Street’ e gideceğim. Nasılda kalabalık oluyor orası bir bilsen. Bu trafiğe rağmen yinede o caddeyi ve kalabalıkları seviyorum. Çünkü dolaşırken ülkemden kareler buluyorum. Bu cadde İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e çok benziyor. Ben satırlarımla yürümeye devam ederken. Cümlelerimle atarken bu adını henüz koymadığımız ilişkinin temellerini. Sen şimdilik uzak şehirlerin peri kızı gibisin. Kimbilir, neler yapıyorsun bensiz? Ben bu satırları yazarken. Şimdi sen, belki de uykunun en güzel yerindesin. Yarın güne nasıl uyanacaksın? Programın ne, trafiğin nasıl gelişecek gün içinde? Hiç aklına gelecek miyim? Hiç dönecek misin daha önce sana ulaştığım cümlelerime? Yüzünde nasıl bir hal belirecek? Yanında olamadığım zamanlarda sana kim bilir hangi gözler değecek. İnsan kolay kolay kabullenemiyor. Ne gitmek nede kalmak. Bundan sonra ne yapacaksın ? Yoksa henüz bilmediğin başka bir coğrafyaya mı kanat açacaksın? Gelecekle ilgili ne planların var, ya da düşlerinde neler var? Seninde yaşamla savaşın belki de yeni başlayacak. Ama kazanan tarafta olman için dua edeceğim. Seni henüz görmedim. Yüreğini tanıyorum sadece. Sana aşık olmanın yada seni sevmenin maliyetini henüz bilmiyorum. Ama yüreğim şimdiden senin için atmaya başladı haberin olsun. Biliyor musun? Seni çok özlüyorum, bu söylediğimi tuhaf karşılayabilirsin. Bel ki benden önce başkaları da söylemiş olabilir. Benim söylemlerimin sendeki hükmünü henüz bilmiyorum. Ama seni özlüyorum. Bu yüzden sana ait bir şeyler olmalı diyorum yanımda. Mesela, bir resmin olmalı yada saçlarından bir tutam tel. Masama koymalıyım. Yastığıma koymalıyım. Güne senin kokunla uyanmalı ve seni görerek başlamalıyım. Eğer bu ricamı yerine getirebilir ve bir daha ki mektubunla gönderebilirsen, beni çok mesut edersin. Birazdan uykuya yöneleceğim. Sıcacık umutlarla dolu olacak. Belki senide rüyalarımda görürüm. Kim bilir? En karanlık gecede bile ışık ışık, yıldız yıldız umutlarımız. Sevdiğim bir söz vardır. “ Hepimiz çamurlar arasında yaşarız. Fakat bazılarımız yıldızlara bakar…” Karanlık gecelerinize yıldız yıldız güzellikler dileğiyle efendim. DOĞAN ORMANKIRAN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Doğan ORMANKIRAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |