Halk kamere aşık, kamer güneşe meftun.
Dediler ki; kamer güneşe aynadır,
Ben ne edeyim, ne edeyim ben.
A be allame kişi, ay güneşe ayna olsa idi,
Ne işi olurdu gecede karanlıkların?
Kamer, güneşe bir işaret ise,
Ya güneş kimi işaret eder?
cahüseyin
Ey sevgileri, sevgiler koparan güzel!
Ey Tanrıları, Tanrı inciten sevgili!
Şiir:
Dürüstlük bir şehirdir, ben de o şehrin
sultanıyım,
Onda kendim yaşayayım,
kendim öleyim, kendim korunayım.
Bir âşık gerektir ki, bu sırrı onunla birlikte öğrenelim
Gelip geçici güzelliklere
erenlerin gönül bağlaması imkânsızdır
Ne kimsenin uşağı, ne efendisi olur,
İnsaf et ki dervişin hoş bir âlemi vardır.
Meclisin neşesi üç şeyle gelir derler,
Bende hem şarap var, hem güzel var, hem ışık.
Feleğin bütün hallerini bilirler,
Onlar ki gerçeği arayan ve
yol gösteren erenlerdir
Fakat güzel huyları dolayısıyla
kimsenin perdesini yırtmazlar.
Sanki, zamanenin gidişini onlar yürütüyor.
Kimse aşk sırrına eremedi,
Eren de şaşkına döndü.
Aşk ile uğraşmak çok çetin bir iştir ama,
Senin gibi bir sevgili ile
gönül alışverişi pek tatlıdır.
Aşk, bizim ölçümüze göre başımızda değil
işin garibi bizim yükümüz
bineğimizin yükünden
daha ağır .
Dilberlerimizin cemali,
güzelliği söz konusu olunca,
Biz ona lâyık değiliz,
o da bizim dengimiz değil.
Diyorsun ki, benim mahmurluğumdan
yüzlerce küp parçalanır,
Acaba bir koku almadın mı ki,
bu derece sarhoş oldun?
Ey sevgili bak bir kere
candan pek az bir şey kaldı
Bugün biraz daha derdimi çek!
Aşkımdan hatıra ancak
kapında bir altın tabak kaldı.
Gönlümü dava ettin ama,
yolunda canımı da feda ettim.
Bundan daha büyük söz olur mu?
Üzerimizde bir hakkın kaldı.
Anlamaz Leylâ yazık âvâre Mecnun halini,
Halini Mecnun'un ancak sadece Mecnun bilir.
Bizi şehrimizden kovarlarsa ne çıkar?
Şehir dışındaki kırlar bizimdir,
Beyit:
Dedim ki dikensiz bir gül koparayım,
Yahut yâri olmayanın yâri olayım.
Beyit:
Nice sevgili, mest, başı dönmüş
Gözleri yaşlı olduğu halde kapıya geldi
Şiir:
Dilber gitmiş, mum sönmüş. Saki uyuyakalmış,
Can ver ki onun vuslatı bir daha ele geçmez,
Sermest olanlara şeriat kadehiyle bade verilmez.
Tecrid ehli erenlerin birlikte içtikleri mecliste,
Kendi nefsine tapan gafillere bir damla bile
verilmez.
Baharda yarin yanağından uzak olunca,
Bağdan bana ne? Yeşillikle ne işim var?
Bağdan yeşillik yerine nasıl diken koparırsın?
Buluttan damla yerine nasıl taş yağar?
Şiir:
Mumun pervanesi nuru arayayım derken,
İşi bozuldu, nur uğruna ateşe düşüp yandı.
.
Bilmiyor ki bu iş tersinedir. Ateşe gider ama nura düşer.
Mısra:
Testi, içinde ne varsa onu sızdırır.
Şiir:
Hikmet ehli. erenlerin sözlerini araştırdım,
Onlardan her vadide, her şehirde bir destan
var.
Hepsi de gönül elinden feryada gelmişler
Bu sözlerden şüpheye düştüm
Kendi aklımdan geçtim,
acele gönül tarafına sefer ettim.
Onda da hiç boş yer göremedim.
Bu gönül arif ile maruf arasında
çok kere sözcülük yapar.
Gönülün ne olduğunu gönül erleri bilir.
Gönülün kadrini her gönülsüz ve ruhsuz
ne bilsin?
Mısra:
Bu gönül işidir, kafa işi değil.
Şiir:
Lâle eğer şaşkınca gülmeseydi.
İçindeki karanlığı kim görürdü?
O her ne kadar kendi kanına bulanmıştır
ama,
Bu da kara kalpli olmasının cezasıdır.
Şiir:
Akıl, kişilerin bağıdır, aşk bu bağları çözer
Akıl der ki, taşkınlık etme!
Aşk da teklifsiz davran, der!
Mısra:
Dosta böyle yaparsan düşmana
ne yaparsın?
Şiir:
Bir yerde yer yer sızmış kanlar görürsen,
Bil ki benim gözümden damlamıştır.
Bir gün hayalin bana geldi
vuslatinin şarabiyle mest oldum
Uzun bir gece boyunca sarılarak
yattık,
sabahın yüzü parlayınca ayrıldık.
Şiir:
Nergis gözlerime kötü bakışlarla bakıyordu,
Onu kendi varlığının çemberinden görüyordu.
Şiir:
Geceye dedim ki uzan uzanabildiğin kadar.
Şimdi o dolunay uykudadır.
Rubai:
Yüreğim aşk ateşinden kebap olmuştur.
Çehremin rengi ciğer kanındandır.
Dostun dudağının suyu şarabımdır.
Artık beni kınamayın;
bana akıl öğretmenin ne yeri var?
Şiir:
Dikkat et ki, onun vuslatı herkesin eline geçmez
Şeriat kadehinden sarhoşlara süt vermezler.
Orada dünya heveslerinden geçmiş erenler
dem çeker
Kendine tapanlara tek bir yudum bile vermezler.
Şiir:
Diyelim ki, şüpheden kurtuldun en sonunda,
Taptığın şüphe putu yerinde durmaktadır!
Şiir:
Aslanın dişlerini açık gördüğün zaman
Sakın gülüyor sanma sana, o korkunç aslandır.
. Şiir:
Güneşin ışığına bir zarar gelir mi hiç!
Göremezse ne çıkar kör Yahudi’nin gözü?
.
Beyit:
Sevgilim bundan sonra bizden her ne işitsen,
Artık el açma bize, çünkü biz gittik elden.
Şiir:
Ey can bana bir görün bitmeden son nefesim,
İşimi çabuk bitir, artık kesilsin sesim!
Şemseddin perende