Yaratığın Doğuşu
(Fırat Can Tokuri) 9 Ocak 2009 |
Başkaldırı |
| |
Hayat şakaya gelmezdi ve mutlu olmak bir dertti bizim için. Kancalarla özene bezene gerilmiş, suratların tam orta yerine oturtulmuş, kocaman salyalı gülüşlere ihtiyacımız vardı. Hayır, muhtaçtık onlara. Bu kadar ciddiye aldığımız bu “mutluluk” derdini böyle kolayca çözüvermiştik, bizim gibi zeki yaratıklara da bu yakışırdı zaten. Ancak üzgünüm, çözüm ne kadar kolay işlediyse sizler için, benim için de görmek o kadar kolay oldu. Ağzınızı her kullanmak istediğinizde, param parça oluşunu izledim suratlarınızın. |
|
Kana Batmış Aşkım Ilık Şarabım
(Fırat Can Tokuri) 9 Ocak 2009 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Ölüme yaklaştıkça, aşk ılık bir şarap gibi gırtlağından içeri akıyordu ve içini ısıtıyordu. "Bu kadar güzel olacağını bilseydim, yaşamaya vakit harcamazdım" diye düşündü. Hayatı boyunca aradığı aşkı, ancak hayatından vazgeçtiğinde bulabilmişti. |
|
Damda Bok Kürüyen Adam
(Fırat Can Tokuri) 8 Şubat 2009 |
Sürrealizm |
| |
İnsanın burnu her kokuya alışmıyor söyledikleri gibi, bir süre hissetmesen bile yeni kokular tazeliyor sürekli mide kaldıran gerçeği; inekler umarsızca sıçıyor, neresi olduğuna bakmadan. Onları eğitmeye çalıştığım zamanlar oldu, saçmalığının ve gereksizliğinin farkında olmadan hem de, kendimi ineklere tuvalet dersi verirken buldum...
... İnek kesip bayram yapan bir Hindu’nun manyaklığına ulaştım, yine de yılmadım, çünkü hırslıydım ve umutluydum. |
|
Bırak Beni, İçine Gireyim
(Fırat Can Tokuri) 2 Mart 2009 |
Soyut |
| |
Işığa değil karanlığa ait olduğumu kim fısıldayacak olgunlaşmamış kulaklarıma? Kimin kalp atışları başımı yukarı kaldıracak ve ışıkla gelen hayata tekmeler savuracak cesareti verecek bana? Başlamamış hayatıma kim dur diyecek ve ormanların en ıssız zirvesinden gelen bir nefes gibi çekecek içine, tutacak bedeninde sımsıkı, bırakmayacak? Geri alacak tüm verdiklerini, kanını, canını, hayatını geri alacak benden, bütün borçlarımı silecek ve özgür bırakacak beni… |
|
İnsanları Düşün
(Fırat Can Tokuri) 30 Mayıs 2009 |
Başkaldırı |
| |
Sesimiz yok oluyor onca insanın arasında, hırsımız biraz daha bileniyor sadece. Amelelere sigara dağıtıyoruz, ama patronun yakasına yapışır gibi yürekten. Elimizdeki en büyük adalet, tek dal sigara... Bizim olmayan denize karşı, ciğerlerimizin bizim oluşunu dibine kadar kutluyoruz. |
|
|
Mürekkep ellerim… Kustukça kusuyor rengini bedenim. Parmak izlerimin derin çöküntüleri, binlerce iğne darbesiyle yeniden çizilir gibi… Geçmişim, tenime bata çıka işleniyor kazınmamacasına sanki… Ama mürekkep ellerim, kusuyor inadına, akıyor bedenim.
|
|