• İzEdebiyat > Deneme > Gülmece (Mizah) |
141
|
|
|
|
Bu memleket nereye gidiyor? Buna Samanyolu Galaksisinde saatte yaklaşık 107.000 km süratle öyle kendince takılıp duruyor, diye de cevap verebilir, başka bir şekilde coştuk billahi dünyanın en refah memleketi biziz, öyle olmasa kırk beş yaşında nasıl emekli olurduk da diyebilirsiniz. Başka bir açıdan da bakarsanız yandık bittik kül olduk, enflasyon hükumetin açıkladığından en az yirmi puan daha fazla ama at nalını da sokuyorlar hesaplamaya o yüzden düşük çıkıyor diye de cevap verebilirsiniz... |
|
142
|
|
|
|
„Kadınlar ne ister?“ Son günlerin bu hayli moda olan sorusunun yüzlerde yarattığı muzip gülümsemeyi , sorunun içeriğindeki hinliğe bağlarsak çok rahat bunun „erkek“ orjinli bir soru olduğu sonucuna varabiliriz elbette.
|
|
143
|
|
144
|
|
|
|
Kız arkadaşınız mı terk etti? Olabilir ya, ilk terk edilen siz misiniz sanki? Öyle hap map içip da sakın canınıza kıymaya filan kalkmayın, hem ilaçlar ne kadar sizin haberiniz var mı? Alın Gencebay kaseti ya da Ferdi Baba kaseti, yanına da bol acılı bir adana söyleyin, bir de ufak rakı... Arada bir de şiir okuyun ünlü şairlerden, acımtırak... Ha burada durup durup göğsünüzü yumruklamayı da ihmal etmeyin sakın. Göğsünüzü yumruklarken de ''Vay ben ne edeeem vay ben nerelere gideeeem ah ulan Nalaaaan ah ki ah vah ki vahhhh!'' Her ne kadar Nalan duymasa da kurtlarınızı dökersiniz... |
|
145
|
|
|
|
Yunan Başbakanı mı, boş bakanı mı işte neyse ne, bir saatte Ankara’ya varırız demiş. Kargalar durur mu? Durduğunu kim söylüyor, gak gak gak gak gak gak, diye gülüyorlar haliyle karga kardeşler... Bir de dış işlerden sorumlu bakanları Dangalos mu Pangalos mu, neyse ne işte... Ordumuz çok güçlü, boşbakanımızın, pardon başbakanımızın dediği gibi, Ankara’ya bir saatte, Pötürgeye’de bir saat yirmi üç dakika da varırız... Bize bulaşmasınlar... Ah kargalar bunlar sizi güldürmek için ne kadar çok çaba harcıyorlar. Karga sever olmasın bunlar... |
|
146
|
|
|
|
Buradan Düriye Bacımıza sesleniyorum. Düriye ablam, bacım, yengem, halam, her ne sayarsan say artık, bak bu kalaycılar durmadan senin kapından geçip senin kapkacaklarını kalaylayıp paranı alıyorlar, yapma ablam, etme ablam... Tencere, tava, her ne kalaylatıyorsan bir kere kalaylanır bunlar, onbeş kere yirmi kere kalaylanmaz ki... |
|
147
|
|
|
|
Gelelim zamanımızın Yol geçen Hanlarına... Bu kimi zaman ailenin beraber kullanılan evidir, evin delikanlısı için. Delikanlı babadan fırça üstüne fırça yer ve de parlar. Hatta çok uzaktan bakanlar bile delikanlının parladığını anlayabilirler... Kimi zamanda gurbette bir öğrenci evidir Yol geçen hanı, dışarı da takılmayı seven arkadaşları için.
|
|
148
|
|
|
|
Bu prensler hep mi beyaz atlara binerler? Nedir bu bizim Beyaz Atlı Prenslerden çektiğimiz? Daha da çekeceklerimiz var mı, onu da bilemiyorum... Herkes, hele de genç kızlarımız, evlenme çağlarına gelince, mutlaka Beyaz Atlı bir prens bekliyorlar, onlarda beyaz bir at yerine, beyaz bir Mersedes ya da BMW ile geliyorlar kapıya dayanıyorlar... |
|
149
|
|
|
|
''İsrail'in başkenti Tel Aviv'de sıra dışı bir olay yaşandı. Arkadaşını ziyaret etmek isteyen bir kişi atını asansöre bindirmeye çalıştı. Olay anı apartmanın güvenlik kamerasına yansıdı. Görüntülerde, iki kişinin atı asansöre bindirmeye çalıştığı görülüyor. Yerel medyanın haberine göre, apartman sakinlerinin güvenlik kamera kayıtlarını inceleyişinin ardından durumun polise bildirildiği aktarıldı. Polisin iki kişiyi göz altına aldığı ifade edildi.'' |
|
150
|
|
|
|
Gelelim gazetelere ki okuma ile ilgili çok önemli istatistiklerdir... Gazeteyi spor sayfasından okumaya başlayan erkekler ile, ana sayfadan başlayıp okumaya çalışanların birbirine oranı nedir? Ayrıca spor sayfasından okuyanlar ilk önce hangi futbol takımının haberini okumaktadır bu da çok önemli bir istatistik olmalı... Öyle ya Fener mi Cimbom mu, Kartal mı, Karadeniz Fırtınası mı? Bunları mutlaka bilmemiz hayati önem taşımaktadır.. |
|
151
|
|
|
|
Ayvanın en güzel özelliklerinden birisi kan basıncını düşürerek tansiyon riskini azaltması... Sanırım günümüzde tansiyon hastalarının sayısı hiç de azımsanacak gibi değil... Kalp ve damar sağlığına da faydası çok büyük... Sindirimi kolaylaştırması da kabızlık derdinden sıkıntısı olanlar için büyük bir nimet demek... |
|
152
|
|
|
|
Bir de anlamadığım şu var ki bence de çok anlamsız. Bu elmalar neden hep masalların sonunda düşüyor. Masala başlarken düşür şunu da insanlar bayram etsin, hem de bol bol elma yesinler... Fazla elma göz çıkartmaz...
Isaac Newton’un kafasına bir elma düşmüş yer çekimi denen olayı bulmuş Newton biladerimiz. Bu üç elma düşmüşte bir yerlere, acaba kim ne bulmuş? Bunu da ivedilikle incelememiz ve sonuca vardırmamız lazım... |
|
153
|
|
|
|
“Bilge nereye gittiğini görür, ama akılsız karanlıkta yürür. Ancak, ikisi de aynı yazgıyı paylaşır. Akılsızın başına gelen, benim başıma da gelecek dedim. Öyleyse bilgelikten kazancım ne? Çünkü akılsız gibi, bilge de bir süre sonra anımsanmaz, gelecekte ikisi de unutulur. Bu yüzden yüreğime dedim: Bu da tamamen anlamsız. Nitekim bilge de akılsız gibi eninde sonunda ölmek zorunda. Bundan dolayı yaşamdan nefret ettim. Çünkü güneş altında yapılan bu iş bana acı veriyordu. Boşların boşu her şey boş ve her şey rüzgarı yakalamaya kalkışmakmış” ( Ecclesiasticus 2: 13-17)
|
|
154
|
|
|
|
Piyasa, gel bakalım hele yanımıza uzat kolunu nabzına bakacağız kız... Hay Allah nabız atmıyor mu ne? Sanki durmuş gibi piyasaların nabzı... Azıcık narkoz mu versek ya da kalp masajı mı yapsak? Oy oy oy oy oy! Vay benim dertli başım, vaaaaay benim kaygusuz aşım! Ne oldu piyasalara böyle neler olduuuuu! Lelelelelelelelelelelelelelelelelel!
|
|
155
|
|
|
|
Bu demokrasi denen meret de öyle nazlıdır ki gelsem nasıl olur, gelmesem nasıl olur, diye durmadan düşünür durur. Sam Amca ve yeğenleri bir ülkeye demokrasi getirmeyi kafalarına koymuşsa uğraşır dururlar o ülkeyle... O ülke de herkesin özgürlüğü vardır artık bundan sonra. Nasıl bir özgürlük demeyin? Bu özgürlük onların hamburgercilerinden yemek yeme özgürlüğü onların sinema filmlerini seyretme özgürlüğü, onların arabalarına binme özgürlüğü, daha da neler neler. |
|
156
|
|
|
|
Duyarlı bir ninenin günlüğü.(Mudurnu ağzıyla yazılmıştır.) |
|
157
|
|
|
|
Bin sekiz yüzlü yılların başında ilk tren dünya üzerindeki faaliyetlerine başlıyor Richard Trevithick adlı maden mühendisi bu işi başarıyor, daha sonra da ’’George Stephenson ileride ‘Demiryollarının Babası’ olarak anılmasını sağlayacak olan ilk buharlı lokomotif olan ‘Rocket’i tasarlamıştır. Rocket 1829 yılında Liverpool-Manchester hattında 24km hıza ulaşabilmiştir.’’ |
|
158
|
|
|
|
Güzel Türkçemizde böyle bir zarf var, bazı yerlere cuk oturuyor. Anlamını yukarıda verdik. Benimde gözlemlediğim, ülkemizde zırt pırt yapılan şeyler aklıma takıldı paylaşalım... |
|
159
|
|
|
|
'Tüm ülke nasıl da okuyor.' diye düşündü. Ne kadar mutluydu anlatamıyordu. Sonra her şey anlaşılınca hevesi kursağında kalmıştı. |
|
160
|
|
|
|
Ankara Emniyet Müdürlüğü dört günlük sokağa çıkma yasağının son günü olan pazar günü, Mamak'da ki bir parkta uzun eşek oynayan delikanlıları yakalamış ve de toplam 31.500 Türk Lirası para cezası kesmiş... Şimdi, bu uzun eşekler ki babalarını tanımıyoruz, eminim ki iyi adamlardır babaları, tabi ki bu para cezalarını babalarına ödetecekler ve bazısı da eşek sudan gelinceye kadar sopa yiyecek... Yazık, gerçekten çok yazık... |
|