Ataerkillik Küçük Yaşta Aşılanır.
-Evin reisi babadır.
-Baba içeri girdiğinde onun koltuğu hazırdır.
-Televizyonun kumandasını baba kullanır.
-Evin reisi babadır.
-Baba içeri girdiğinde onun koltuğu hazırdır.
-Televizyonun kumandasını baba kullanır.
Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı, adını duyduğum günden beri sık sık düşer aklıma. İnsanın karmaşık yapısından dolayı bu kuramın geçersizliğine dair eleştiriler öne sürülsede; insan ve ihtiyaçlarını tanımlamada önemli bir basamak olduğunu düşünürüm bu kuramın. En azından, insan ve ihtiyaçlarına ilişkin bir öngörü koyar ortaya
" Namuslunun orospusu,orospunun namuslusu...! "
Alişan SATILMIŞ
Uğruna ölünebilecek tek kesinlik bilgidir ve o, kimse için kesin değildir. Birileri bilgisinin kesinliğini kabul etmen için seni zorluyor mu? İşte bunun için ölebilirsin.
Fakat öldürmek için hiçbir sebebin yok.
Vatan hainliği, öyle yenilir yutulur lokma değildir. O kara lekeyi alnına bir kere süren, ahirete de vatan haini damgası ile gider. Bunun yanı, ortası yoktur. İnsan ya vatanını sevecektir son nefesine kadar ya da hainlikten geri durmayacaktır. Tarih kitapları hiç bir zaman aklayamaz vatan hainlerini... Zemzem suyu ile
Okumaya değmeyen bir deneme. Gidin bir bardak çay için veya çocuğunuza yenilin daha iyi...
Tüm bu bilgiler ışığında asıl sorun şu; temsiliyet meselesi, yani bir yeri anlatan herhangi bir şey, bir yere konulan bir heykel orayı simgeleyen, temsil eden bir özelliğe bürünür ve bu çok güçlü bir görsel, işitsel ya da yazınsal bellek oluşturur.
Fazıl Say müzisyen olarak Batı' da gördüğü ilgiyi , Türkiye' de görmeyince, savunduğu marijinal söylemlerle gündeme gelmeye çalışıyor. Bunun için de Türk toplumunda kendisi gibi düşünmeyenleri aşağılıyor, onun da ötesinde onları neredeyse hainlikle suçlayacak noktaya kadar ileri gidiyor...
İnsanız evet ama insan kavramımızın içini dolduracak kadar yeterli değiliz. Lakin kafamızın içinde bir yerlerde her ne kadar öznel de olsa, tam bir insan tasviri varmış gibi değil mi? Tüm öznelliğine rağmen, hemen hepimizin paylaştığı üzere, kimsenin şudur diyemediği ama bir ideal insan tasviri... Tam olarak dile gelmeyen,
kimse toprağında mutsuz olmamalı. ancak o şekilde bu algıyı çevirebiliriz. yoksa ortalık "ahhhh yazık" dan geçilmez ve bu algı da değişmez we kaçınılmaz olarak tüm toplum sonunda fakirleşir we diktatörlere boyun eğmek zorunda kalırız. işte o zaman "ahhhh yazık"!!!!!!!
Yavuz hırsız olun. En iyi savunma hücumdur. Size karşı bir hareket mi yapıldı, acımasız şekilde devlet şiddetiyle karşılık verin. Eylemleri bastıran devlet güçlerine hak etmedikleri iltifatlarda bulunun ki kraldan çok kralcı olsunlar.
Yahu başka işin gücün yok mu senin be insanoğlu? Zırt pırt hayvanlara çip takacağına, vahşileşen insanları nasıl ehlileştirir, yola getiririm, onun hesabını yap bir kerede... Denizleri, gölleri kirleten sen. Havaya zehirli gazları salan sen. Irmakları sanayi atıkları ile yaşanmaz kılan sen. Her şeyi hallettin, dünyayı düzelttin de bir
İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma..
Başlıkta da kullandığımız bu cümle değerli bilim adamı Psikiyatr Prof.Dr. Kemal Sayar'a ait. Can evimden vurdu beni cumartesi akşamı... O beton kuleler, mimari şaheserler belki bir çoğu, ancak insanlar acaba ne kadar mutlu, o beton yığınlarının içinde... Bir çoğumuz gibi ben de o beton yığınlarının birinde oturuyorum... Mutlu
Millet olarak en büyük şikâyetimiz kitap okumayışımızdır. Bu şikâyetimizde çok da haksız değiliz. Teşhis doğru da tedavi konusunda bir arpa boyu yol almış sayılmayız.
Çocuk doğurma, büyütme, besleme, hasta olan yakınlarını bakma, temizliğini yapma, evde erkek olarak bulunan baba, kardeş yada koca gibi ‘reislerin’ hizmetlerini sağlama…
Kentler yalnızlıklarımızın anıt mezarlarını yapabileceğimiz alanlara sahiptir, o kadar. Bazen bir insanın kalbi, bazen kalabalık bir mezarlık, bazen belediye otobüsü, bazen gece yarısı toplaşan tinerci çocukların mutluluğu, bazen steril bir mağaza...