İnsan bu bağlanıyor.Bir eşyaya, bir düşünceye, bir insana...
Yalnızlık üzerine birçok şiirler, methiyeler düzmüş olsak da, bir yerde yalnızlığımızın üstünü örtmek istiyoruz.Aslında hayatımız, hep arama eylemi üzerine kurulu değil mi?
Yalnızlığı melankolik bir havada çok sevebiliriz, hatta bazı yazar ve şairlerin bu aitlik duygusundan etkilendiği söylenir.Ondan sonra kitabın, en çok satılanlar arasında yerini aldığı da.Bu duyguyu seviyoruz çünkü bize kolay ve öznel.Tezatlıklar üzerine kurulu hayatımızda, tabuları yıkıp bu kişisel duyguda çoğu kişinin yaşadığı bir yalnızlık profili oluşturduk.Nesnellik ölçülerimizi bildik ve duygularımızı kararlaştırdık hep beraber.Kendine acıma ve isyankârlık rağbet görenler.
Bu problem olmaktan çıkmış duruma,herkes tarafından bir yakınlık duyulur tabi ki.Oyunu kurallarına göre oynamanın verdiği mantıksız bir taklit sürüp gider. Yalnızken mutlu olduğu düşünülmez insanın.Halbuki bunu bir amaç haline getirip mutlu olanlar da var mutsuzluluğunu en üst perdelerde yaşayanlar da.Böylelikle insanoğlunun yaratılış gayeleri devreye girerek yalnızlık ve melankolinin bir tutku olduğunu içgüdüsel bir biçimde bize öğretti.Böylelikle bencillik, riyakârlık duygularımız yerini belli etti.
Ama bunlara kanmayanlar da oldu.Onlar, bu şairane duygunun farkına varmaya çalışıyorlar ve içlerine yöneliyorlar.Diğerleri ise boş bir savaşta o kötü duygularıyla yalnızlığa mahkum oluyorlar.
Ya da iki tarafta duygularına yeniliyor. Farklı düşüncelere,farklı eşyalara,farklı insanlara...
Kısacası yanlızlıktan bağlılığa geçmek ince bir çizgi,sizden kalın olmayan...