En güzel özgürlük düşü, hapishanede görülür. -Schiller |
|
||||||||||
|
Yüce Atatürk ve Latife Hanım’ın aziz ruhlarına. Bin gün Bir yüce şenlik vardı Ege’nin koynunda Mutluydu mevsimlerden o sonbahar Önce zafer kazanılmıştı, Sonra gül misali bir çift yâr. Altın kafeslerinde İki ayrı kuş Şahin değil Şahin bakışlı Diğeri kuş yüreğinde Kanat kanat Bin bir gece değil Bin gün, Bin gün süren gül bahçesi Ne var ki, Güller de çiğneniyor Savaş vakti. BİN GÜN Kurtuluş Savaşı gibi büyük bir badireyi atlattıktan sonra, yapılacak bunca işin arasına, Atatürk kutsal saydığı evliliğini de sıkıştırmıştır. Gazi Paşa, üç ay önce kızlarıyla tanıştığı “Uşakizade” lere evlilik hazırlığı olarak ancak 2 gün süre tanımıştı. 27 Ocak 1923’te Latife Hanım’a evlenme teklifinde bulunmuş, 29 Ocak 1923’te de, Fevzi Paşa (Çakmak) ve Albay Asım’ın (Gündüz) şahitlikleriyle nikah masasına oturmuştur. Kısa tanışmadan sonra, evlilik kararı, Gazi Paşa’yı tatmin etmemiş, biraz da bulunduğu zemini düşünmüş olacak ki, nikahtan sonra Yaveri Salih Bozok’a: “Aslında Latife ’yi atla kaçırarak evlenmek isterdim” diyecektir. Belki de, kırk ikiye varan yaşı ve bulunduğu mevkii ile birlikte vakit bakımından bir çaresizliğini espri şeklinde dile getirmiş olabilir. Evet bunları yanında bir de Fikriye Hanım gerçeği vardı. Fikriye, Zübeyde Hanım’ ın ikinci evliliğinden, kaynı Miralay Hüsamettin’in kızıydı. Hayatta bir ağabeyinden başka, hiç kimsesi yoktu. İlke ve inkilaplarıyla Türkiye cumhuriyeti’nin büyük mimarı Atatürk, sade bir merasimle evlenmişti. Asıl büyük tutkusu, bir bütün olarak yüreğinde taşıdığı vatan sevgisiydi. Bunların yanında o büyük bir mimar, o günlerde yuvasına çırpı taşıyan bir kuş gibi bağ evine kubbe bile yaptırmıştı. Sonunda doğal yapısı içinde kurulan bu evlilik, önce Fikriye’ nin intiharı ile sarsıldı, Latife de çok sevdiği Gazi Paşa’sından mutsuz bir sonla ayrılmış oldu. Latife Hanım Sorbon’daki üniversitesini bırakarak, İzmir’e gelmiş, kutlamak için gittiği Karargahta Gazi Paşa ile tanışmış, sonra da üniversiteye dönmeyerek evlenmişti. Gazi Paşa bunu hatırlayarak, 5 Ağustos 1925 günü bu evliliğe son noktayı koymuştu: “Latife Hanım, bundan sonra yarım kalan üniversitenizi tamamlayabilirsiniz.” Atatürk’ü, Latife Hanım ile birlikte gösteren fotoğrafları, o günlerin güzel bir anısı olarak hafızalarda saklıdır, saklı kalacaktır. Bir genç kız için evlilik, rüyalarının gerçekleşmesidir. Mustafa Kemal ise savaştan yeni çıkmış bir ülkenin geleceğini elinde bulunduran, henüz Cumhuriyet ilan edilmemiş ve hakkında ölüm fermanı verilmiş bir liderdir. Latife Hanım sıradan bir adamla değil, kazanılmış zaferlere zaferler katacak bir kumandanla evlenmişti. Bu düşünce ışığında, Latife Hanım’ın evlilik beklentilerine, romantik duygular içinde karşılık vermesi Mustafa Kemal için hiç de kolay değildi. Latife Hanım iç ve dış çevrede, hatta mecliste bile kendini Gazi Paşası ile aynı değerde görülmesini istiyordu. Gazi Paşa ’nın eşi olarak, onunla olmak için kendinde bu hakkı görüyordu. İzmir’deki baba evine yazdığı mektuplarından da bu anlaşılıyordu. Latife Hanım Ankara’da, seyahatlerde yalnız kalmaktan şikayetçiydi. Bunu bir defasında Atatürk’ün yanında: “Yalnız kalmaktan korkmuyorum, yalnız bırakılmaktan nefret ediyorum” dediği biliniyordu. Yukarıda sıraladığım nedenlerle eşi Mustafa Kemal’i arkadaşlarından, hatta yaverlerinden bile kıskanıyor, bu nedenle aralarında sorunlar çıkıyordu. Bir akşam bilinen arkadaşlar yine gelir. Atatürk, hizmet edene içki getirmesini söyler. Hizmet eden eli boş dönüp, bir şeyler söylemek isterken, Latife Hanım araya girerek: “İçkimiz yok, İzmir’den dönüşte hepsini gönderdim”der ama o an Gazi Paşa’ nın yüzündeki ifadeyi de görür. Köşklerinde, özel toplantılarda, seyahatlerinde bu fikir anlaşmazlığı ve kişilik çatışmaları sürüp gider. Başbaşa bulundukları bir gün Mustafa Kemal’in Latife Hanım’a “Fikriye” diyerek dili sürçer. Hasta Fikriye’yi hatırladığını söyleyerek Latife’den özür diler. Fikriye Hanım, Mustafa Kemal’in evlendiği haberini alınca, tedavi gördüğü Avrupa’dan, haber vermeden köşke gelir. Latife Hanım ve Atatürk beraber çay içerken, emireri Ali Çavuş tarafından, bu vakitsiz gelen misafir haber verilir. İkisinin de keyfi kaçmıştır. Davetsiz gelen ve tedavisini yarım bırakan Fikriye’ye Atatürk’te kızgın olmasına karşın belli etmemeye çalışır. Latife Hanım, Atatürk’ün eşi olduğunu belirten tavırla Fikriye’yi karşılar. Fikriye’yi hoş tutmalar ancak birkaç gün sürer. Sonraki günlerde Fikriye ’nin ‘Keçiören’de kalması düşünülen eve gitmesi beklenir. Hatta sık sık konuşmaları arasında hatırlatılır. Fikriye, artık çok şeyin kaybolduğunu anlamıştır. Hem sağlığını, hem de sevdiği insanı kaybetmiştir. Yaver Rasuhi Bey’in, ziyaret etmek istediği o gün, Fikriye’nin köşke alınmaması eklenince, bunca acıya katlanamayan Fikriye, 30 Mayıs 1924 günü, köşke geldiği araba içinde, Gazi Paşa’sına hediye getirdiği, ama bir türlü veremediği tabancayla kendini vurur.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Haydar Köprülüoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |