..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsanlığın hangi filizi köreltilmek istenmişse, tersine o filiz daha gür büyümüştür. -Freud
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Nazmi Ünar




17 Mayıs 2001
Sedat Bey'in Acısı  
Nazmi Ünar
Sedat Bey’ in acısı artık “çok” olmuştu. Kelimeler, acı süslü, acıya hasret meraklı ruhların içerisinde kendilerine yer almışlardı bile.


:CDCJ:
     Biliyor musunuz ; Sedat Bey’ in bir acısı vardı ve kimsecikler bilmezdi. İki çocuğu ve eşiyle müsterih bir hayat yaşardı. Kim bilebilirdi ki kaderin Sedat Bey’e böyle bir oyun oynayacağını. Kuruyan bir çiçeğin gururlu ağlayışlarını yaşıyordu içinde, kimselerle paylaşmıyordu bu acısını, acılarını.
Herkes meraklı bakışlarla ; “ Acaba ne oldu bu adama” bakışlarıyla, bakar oldu Sedat Bey’ e. İş yerinde, patronları verimsizliğinden şikayetçi olmaya başlamıştı. “ Ne oldu sana koca Sedat? ” , diyorlardı, kendi çaplarında espri ile ezici güçlerini karıştırıp, sunuyorlardı. Sedat Bey ise kararlıydı acısını paylaşmamakta. En sonunda bu espriler, maaşına yansımıştı Sedat Bey’ in. Artık eve giderken üç ekmek değil, iki ekmek alıyordu. Sanki biraz daha zayıflamıştı. Son zamanlarda etrafıyla o kadar fazla konuşmuyor, kabuğuna çekilmiş bir kaplumbağa gibi, sessizleşiyordu içine. Parçalar kopmaya başlamıştı hayatında Sedat Bey’ in. Bir anda kendini başka bir yerde buluveriyor, buraya nasıl geldiğine, ondan önce ne yaptığına bir anlam veremiyordu, hatırlayamıyordu. İşte böyle günlerin birinde, en son, kendini dostu Turgut’un yanında buluverdi.
-     Ama bırak artık naz yapmayı Sedat, neyin var işte söyle. En azından yardımımın dokunup dokunamayacağını öğrenirim. Anlayamıyorum yani, keçi de bile böyle bir inat yoktur vallahi, dedi Turgut meraklı ama sakin bakışlarla.
Önce garip bakışlarla süzdü etrafını, nerde olduğunu anımsamaya çalıştı Sedat Bey. Bu kısa şoku, karşısındaki dostu anlayamamıştı. Ona o kadar meraklı bakışlarla bakıyordu ki, eski dedikoducu komşusu geliverdi aklına. Kısa bir gülücükle, dünyaya merhaba dedi.
-     Niye gülüyorsun be oğlum, hakikatten keçi gibi inatçısın. Yalan mı. Senin için yardım etmek istiyorum ama bir türlü anlamıyorsun beni, nereye kadar devam edecek bu. Hadi artık vaktidir konuşmamızın bekliyorum, dedi Turgut.
Bu konuşma, daha doğrusu Turgut’ un bu konuşmaları uzun bir süre devam etti. Sabır taşı, rahatsızlık verici bir şekilde çatlamamaya çalışıyordu. Sedat Bey’ in yorgun gözleri onu alıp götürmek istiyordu buradan, acısına tuz döküyorlardı. Mukavemetini koruyamamaya başlamıştı.
-     Neden, dedi Sedat Bey. Neden acım seninle çoğalsın Turgut. Kelimelerin kesik kesik gelişi, yaşlanmış yüzüne yansıyordu. Burada bırak da bir kişinin acısı kalsın, iki kişiye yansımasın. Bana dediğin inatçılığı görmüş olmalısın kendinde. Neden ısrar ediyorsun bu kadar?
-     Neden mi. Bir de neden diye soruyorsun. Neyim ben senin için. Dostun değil miyim, yardım etmek istiyorum ama sen anlayışsızlık ediyorsun bana, dedi Turgut. Üzülmüş ve kendini işe yaramaz hissetmeye başlamıştı kendi gözünde.
Sedat Bey artık dayanamıyordu. Acısı doğurmak üzereydi.
-     Peki o zaman. Ama lütfen aramızda kalsın bu konuşmalar, dedi.
-     Tamam, sen nasıl istersen, dedi Turgut. Başarılı bir iş adamının terfi edercesine bir hali vardı yüzündeki ifadede.
-     Yakında bu dünyayı terk edeceğim Turgut, hem de tahmin edeceğinden çok daha kısa bir sürede. Çünkü savaşılamaz bir hastalık beni buldu. Bunun yanında da, benden sonrası, asıl acıyı veriyor bana. Karım, çocuklarım ne yapacaklar bilemiyorum. Onlar için biraz para biriktirmiştim. Lazım olacaktı bir gün elbet ki. İşte o güne yaklaşıyoruz, dedi Sedat Bey.
-     İnanamıyorum, nasıl olur. Dalga geçmiyorsun değil mi?
Turgut, olanlara inanamıyor fakat saat ilerliyordu. Sedat Bey’ in acısı artık doğurmuştu. Onun adını da “acı” koydular.

*****
     Ertesi gün, Sedat Bey işe gelmedi. Vücudu artık yorgun düşmeye başlamış, gücü ; yetersizleşmişti. Ama iş yerinde olmadığı kadar çok yaşatılıyordu. Herkes kaynana edasıyla, Sedat Bey’ den konuşuyor, orada olmasa bile yaşatıyorlardı onu. Turgut arkadaşlarıyla öğlen yemeğine çıkmıştı. Konu tabii ki, vazgeçilmez adam, son zamanların popüler adamı Sedat Bey’ di.
-     Ee Turgut, dün seni Sedat ile beraber gördük. Nasılmış, iyimiymiş bari. Bizimle muhabbeti kesti. Sanki ona bir şey yaptık. Bir türlü anlam veremiyorum, aslında deli gibi de merak etmiyor değilim. Başına ne gelmiş, neden böyle biliyor musun, dedi Turgut’ un arkadaşlarından biri.
Turgut kararlı bir şekilde “ Hayır, bilmiyorum... ” , dedi. Ama içindeki acının ağırlığının da fazla gelmeye başladığını görüyordu. Bir an bu acıdan kurtulmak, arkadaşlarına Sedat’ ın başına ne geldiğini anlatmak istedi, ama yapamadı.
-     Hadi canım, dedi diğer bir arkadaşı. Nasıl bilmezsin. Dün uzun süredir hiç kimseyle konuşmadığı kadar uzun konuştu seninle. Bırak palavrayı da anlat. Yani o kadar hatırımız yok mu?
Bu konuşmalar ve sürekli ısrar halleri, uzun bir süre devam etti. Turgut, bir an dünü anımsadı. Sedat ile olan konuşmasını. Aynısını O’ na yapmıştı, sırf merakı yüzünden ısrarcılığının önüne geçememiş ve Sedat’ ın acısının annesi olmuştu. Ve şimdi de bu canavarlar, acıyı istiyorlardı ondan. Turgut düşündü. Bu düşünme süresi onu alıp çok uzaklara, içinin en isyankar ve en hoyrat yerlerine kadar götürdü. İçindeki vicdanın yok olduğu bir bölgede, çok kısa zaman süresinde, bu acıdan kurtulabileceğini düşündü. Çözüm ise bunu arkadaşları ile paylaşmaktı. Tahmin edemeyeceği bir süre içerisinde, Sedat Bey’ in acısı artık “çok” olmuştu. Kelimeler, acı süslü, acıya hasret meraklı ruhların içerisinde kendilerine yer almışlardı bile.
Bu akım günler boyunca sürdü, gitti. Sedat Bey, bir daha hiç gelmedi çalıştığı fabrikaya. Kimse de merak etmedi. Şu anda, dışarıdaki grevde, yaklaşık olarak bin beş yüz tane “Sedat Bey’ in acısı” yaşamını sürdürmekte. Bir insanın acısı, artık birçok insanın yansımasında, Sedat Bey’ e inat çoğalmaya devam ediyor...










Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumcu kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Hikaye Anlatayım Sana

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ayrılık Mektubu
Hiç Konuşmayacağım Bir Sevgili İstiyorum
Yüzleşme Bunalımı
Şehvet Düşkünü
Kemal'in Hikayesi
Seri İlanlar
Karmaşa Üzerine

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ben kalbinle, günbatımında olacağım... [Şiir]
Seni Seviyorum [Şiir]
Umut [Şiir]
Birgün Yollarımız Ayrılırsa [Şiir]
Gittiğin Günden Beri [Şiir]
Sensin Benim İçimdeki Başak Tanesi [Şiir]
Geri Ver [Şiir]
Ne Fark Eder ki [Şiir]
Hiçbir Şey [Şiir]
Garip [Şiir]


Nazmi Ünar kimdir?

Yürümeliyim, düsünmeliyim yürürken de, sonra bir parça aglamaliyim, sonra uzanmaliyim daglara, hüzünlenmeliyim bazi zamanlar, içim kan aglarken de gülebilmeliyim, bikmadan usanmadan, elimi açip gökyüzüne haykirmaliyim, yagmur yagdiginda her adimimi atarken ruhumu sayiklamaliyim, yeni bir güne yeniden baslamaliyim, sevismeliyim, sonra bir sigara yakmaliyim, bir kus gibi uçmaliyim kanatlanip, bir araba gibi hiz yapmaliyim gerektiginde, bazen de istemeden uyuyakalmaliyim, ruhum rüyalarin derinliklerinde, sonra kalkmaliyim, bir bardak su içmeliyim, bir tatli söz söylemeliyim herkese, GÜNAYDIN, ben uyandim.

Etkilendiği Yazarlar:
?


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Nazmi Ünar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.