Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Ağır adımlarla ilerliyordu.Başımı yere eğmiş düşünürken ayakkabılarına takıldı gözlerim.Pantolonunun paçalarından biri botlarının içine girmişti.Hafif öne eğilmişti sırtı sanki yılların yorgunluğu çökmüştü üzerine.Başımı kaldırdım yavaşça bakmak için yüzüne.Kırklı yaşlardaydı-yaşlanmış sayılmazdı-sanki sürekli gülümsüyormuş gibi bir ifade vardı bakışlarında.Yüzüne eğreti durmuş,palyaço şirinliğindeydi burnu.Saçlarına öyle çok denemeyecek bir kaç yıldız düşmüştü.On iki yaşındayken saçlarıma konmaya başlayanlar onunkinden çoktu sanırım.Sorsam hayata dair ne sıkıntılar anlatırdı kimbilir..ama yine de gülümseyerek bakıyordu.Sanki yaşamı biraz da dalgaya alıyordu.Elinde bir kaç poşetle beklediği durağın yanında durmuş öylece ona bakıyordum.Bir kaç defa baktı o hep gülümser tavrıyla.Bakışlarıma değse gözleri diye ben de gülümsedim ama..değmedi.Her gün gördüğü sıradan bir objeymişim gibi baktı.Baktı,görmedi.Belki farketmedi bile. Hani kanı ısınmak denir;hemen sahiplenir,benimsersin bir insanı.İlk gördüğümde gülümsedim gözlerimle,ilk gördüğümde sevdim onu.Belki bir hırsızdı,belki dolandırıcı,belki ağzı bozuk bir ayyaş.Bilemezdim ki.Sadece hayatın sırtını kamburlaştırmasına rağmen gözlerinin içi ışıldayan bir aile babası vardı karşımda..Kanım ısınmıştı işte. Hemen ardımdan otobüse bindi.Sol tarafımda;arkada oturuyor yanında oturan dağınık saçlı yakışıklı sayılabilecek bir adama birşeyler anlatıyordu.Otobüs camından görebiliyordum onu.Kulağımda ardı ardına çalan,her birini bir insanla anlamlandırdığım şarkılarla soyutlamıştım kendimi.Otobüs hareket ediyor güneş camdan içeri sokulup bir selam çakıyordu ara sıra.Ben ona bakıyordum.Ağlasa ya da üzülse, kaşlarını düşürse diyordum.Bir taraftan da hayal ediyordum yüzünün alacağı o şekli.Bir anda görünümü değişiyor oyuncağı elinden alınmış bir çocuğa dönüşüyordu.Yolun yarısını çoktan aşmış olmasına rağmen gözümde. Kırk beş dakika baktım.Otobüs koltuğunda kaybolan bedeniyle şikayetsiz hep gülümsedi,gözlüklernin arkasında sakladığı kahverengi gözleriyle.Biblo asaletiyle otobüs koltuğunun üzerine koydu ellerini.Yanında oturan dağınık saçlı yakışıklıya yol verip ön koltukta yan oturup ayak ayak üstüne attı ve biraz sonra..Yavaşça kalkıp poşetlerini aldı otobüsün ineceği yere gelmesini bekledi ve ardına bakmadan oldukça yavaş adımlarla bir Şubat ikindisinde karlar üstünde evine doğru ilerledi. Bir kaç dakika sonra yokuş aşağı dar bir sokakta gözden kayboldu. Niye mi anlattım kulağa sıradan gelen bu adamı? HEP GÜLÜMSÜYORDU ÇÜNKÜ SANA BENZİYORDU.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nuray DUMAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |