Güzellik her yerde karşılaşılan bir konuktur. -Goethe |
|
||||||||||
|
Yayla olmaya, ova olmaya, vadi olmaya, şu olmaya bu olmaya Onun için secdeden sonra Selama kalkmıştır Hakteala’ya.. …Ağrı gibi. Vakur duruşuyla en zirveden kainatın küçük yaratılmışlarına saygıyla selam verircesine.Ağrı gibi heybetli,Ağrı gibi sessiz,Ağrı gibi dilsiz çığlıklarla yükselerek içimde.5137 metreden kalbimin ürkek ritmli rakımına ince bir “ağrı.” Nuh’un gemisi misali; tufanın sığınağı hep mi oydu, o hep mi oradaydı? Bilmezdim dağları. Onlar ki konuşurlar, lavlar biriktirirlermiş en sert kayaçları eritircesine. Onlar ki en ayaza çalan yerlerinde açan dağ çiçekleriyle bir olup secdeye dururlarmış aynı safta. Kocaman bir Dağ gibiydi o da. Sönmüş bir yanardağ mıydı, yanında belinde ne varsa yakmaya hazır bir volkan mıydı ben bilmedim. Vakt-i Kermes’in son saatleriydi. Güneş ve bulutlar ahenkli birer oyun çocuğu gibiydiler. Yağmurla süslenen güneşli bir bahar ikindisi. Kalbimde hayırlara vesile olmanın tatlı rahatlığı, bedenimde şikâyetsiz bir yorgunluk ve gözüme ilişen bir tebessüm. Birbirinden habersiz paylaşılan mekânların dışında ilk orda gördüm onu. Bakışlarının takibinden rahatsızlık mı duymalıydım hoşnutluk olarak mı tesir etmeliydi ayırt edemedim bir süre. Esrarengizdi. Cevabını bilmediğim bir bilmece, çözülmeyi bekleyen çok bilinmeyenli denklemler gibiydi zihnimde. Belki de bu yüzden hep kolaya kaçmaya çalışmıştım bir labirent gibi hayatın her yerinde. Sanki alışılmış bir keder vardı esmer yüzünde. En sadık dostu gibiydi hiç düşürmediği sigarası elinde. Köklü bir çınarın kovuğu misali; ıslanmaktan hatta gözünden sakınacak gibi…Kabuğu vardı sanki herkese açılmayan, binbir değerli hazineden daha kıymetli bir kalbi saklayan.Meziyetlerin en büyüğüne sahipti. Sabr u Sebat edebilmeyi gönlüm ondan öğrendi. Her zaman mı az gülümserdi? Öyle ya nadir olan her daim daha kıymetliydi. Bu yüzden zannımca onu gülümsetmek pek çok şeye bedeldi. Nisan yağmurları yağdı çokça çocukluğumda. Çiseleyen damlaların arındıran şefkatine sığındım. Çok yağmur yağdı ve ben çok gezdim kalbime kadar ıslatan rahmetin altında. Çok yağmur gördüm fakat her yağmurun ardından çıkmazdı Gökkuşağı. İşte o; her karamsar bulutun ardından beklenendi. O Ebemkuşağıydı. Yedi rengin gökteki kuytu diyarıydı. O Ağrıydı. Eteklerine düşen bir meteorun açtığı çukurdan bağırdı. “Seni Seviyorum” diye iki kelimelik bir çığlık uzaklarda yankılandı. Ben duymadım. Gözlerinin bebeğinde gördüm, gözlerinin beyazında okudum, ellerinin sıcaklığından aldım ama hiç duymadım. Rüzgarın uğultusundan, kalbimin sağırlığından ya da dile gelmeyip yürekte kaldığından… O bir dağdı. Bense en toktağan karlı zirvesinde Huş Ağacı olmaya talip bir “aşk korkağı”…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nuray DUMAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |