İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell |
|
||||||||||
|
“Unutulur gider, bu da nasıl olsa geçer” diye düşündüm, ama bu “yumurta” olayı bir türlü gündemden düşmedi. TV kanallarının çoğu “yumurta savaşlarını” birinci haber olarak verirken, bazıları ekranlarının üst tarafına “Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan?” yazmış. Çocukluğumdan beri duyarım bu soruyu. Aslında beni fazlaca enterese de etmez. Yani hangisi hangisinden çıkarsa çıksın! Oturup da bu konuyu saatlerce tartışacak değiliz herhalde. İşin aslı, hani bir deyim vardır “yumurta gibi oturdu” derler. İşte yumurta da Türkiye’nin gündemine “yumurta gibi” oturdu. Böyle bir deyim yok mu? Tartışacak değilim sizinle, tamam olmasın. Siz haklısınız. Peki “cuk oturdu” da denmez mi? Denir. Öyleyse yumurta cuk oturdu. ** Hafızamı yokluyorum: Yıllar önce de toplumumuzun gündeminde bir yumurta olayı vardı. Hani eski bir bakanımızın oğlu yumurta işine girmiş ve Allah o gencimize “yürü ya kulum!” demiş, o da kısa sürede köşelik olmuştu. Tabii bu olay artık çok geride kaldı ve unutuldu. Şimdi ise öğrencilerin kuzu kuzu oturup büyük(!)lerinin “ileri demokrasi” nutuklarını dinleyecekleri yerde yumurtalı saldırıya geçmeleri haberlerin en başında gelmeye başladı. Gazetelere bakıyorum: Bir parti başkan yardımcısına yumurta yağdırıldığı için konuşamadan toplantı salonunu terk etti. (Bazıları “kuzu kuzu gitti” diyorlar, ama hiç de öyle değildi. Çünkü elinden gelse, o an üniversite yetkililerinin tümünün işine son verebilirdi. Bu ne şiddet, bu ne celal ise!) Bir bakana katıldığı konferansta yumurta atarak protesto eden öğrenciler hakkında dava açıldı. İki yıl hapis cezası istendi. 17 kuruşluk bir yumurtaya iki sene hapis cezası… (Rakip partiden bir milletvekili davadan vazgeçmesi için, yeni bir elbise alıp bu bakana hediye etmek istedi. Ancak kabul edilmedi, teşekkür de edilmedi. Aksine elbise hediye etmek isteyen vekile oldukça ağır sözler söylendi.) Bir profesör konuşma yapacağı salona sucuk götürdü. (Olur ya yumurta atılırsa, sucukla birlikte pişirsin diye düşünmüş olmalı; ama sucukla yumurtanın kendiliğinden pişmeyeceğini, ateş de gerekeceğini bu prof. nedense aklına getiremedi. Çünkü “bir başkadır” bizim prof.larımız. ) Bir sendikacı konuşma salonuna tava ve ocak götürdü. (Beleşci! Öğrenciler yumurta atacak, o da oracıkta bir güzel pişirip yiyecek. Ama umduğu olmadı.) Bir dizide başroldeki oyuncu her gün pizza yemekten bıktığını canının “yımırta(!)” istediğini defalarca tekrarladı. (İşte gerçek yımırtasever(!) yurttaşa bir örnek!) Bir yumurta satıcısı, “yumurtanın nimet olduğunu, atılarak ziyan edilmemesini, yenilmesi gerektiğini” söyledi. (Yeni bir şey değil söylediği, ama hazır kameraları görmüşken o da konuşuverdi işte.) Bence yumurtayı şımartan Prof. Bingür Sönmez hocadır. Yıllardır kolestrolün müsebbibi olarak bildiğimiz yumurtayı bir gecede beraat ettirdi yani akladı ve “haftada 2-3 tane yumurta yiyebilirsiniz” dedi. Oldu mu hocam? Yıllardır yumurtadan köşe bucak kaçan onca insan bu bilimsel tesbitinize sevinsin mi, üzülsün mü? ** Genç girişimciler! Ortam çok kolay para kazanmaya müsait. Yumurtanın bu kadar reklamı yapılmışken, size iki tane önerim var: 1-YUMURTASAVAR: Şemsiye şeklinde yapabilirsiniz veya piyasada olan bir şemsiyenize bu adı marka olarak verebilirsiniz. Ya da dilerseniz bir konuşmacının içine sığabileceği şeffaf bir kabin olarak tasarlayabilirsiniz. Konuşmacı dinleyicileri, tabii dinleyiciler de konuşmacıyı rahatlıkla bu kabin sayesinde görebileceklerdir. Bu kabini kullanan konuşmacı kolilerle yumurta atılsa da bundan etkilenmeyecektir. “İyi de, bu işin pazarı var mı?” diye düşünüyorsanız, söyleyeyim: 550 tane milletvekili, onlarca bakan, binlerce bürokrat potansiyel müşteriniz. Onların korumalarını da işin içine katarsanız bu icat ile köşeyi döndünüz demektir. İleride işadamı, sanatçı, sendikacı, futbolcu gibi çeşitli grupların bu potansiyel müşterilerinize eklenme ihtimali bulunduğunu da unutmayın. Bu teklifi beğenmediniz mi? Bir de buna bakın! 2-YUMURTA ATIŞ POLİGONU: Silah atış poligonları var da, niçin yumurta atış poligonları olmasın? Kurun bir yumurta atış poligonu, kırın parayı. Vatandaş sevmediğ kişinin hedefteki resmine yumurta atarak stresini azaltmak isteyecektir. Yumurtayı 17 kuruşa al, 1 liraya attır. Günlük bin yumurta atış rakamına kısa sürede ulaşacağınıza bahse girerim. Devlet de bu alanda yatırım yapmak isteyen girişimcileri düşük faizli kredilerle desteklemeli. Şiddet olaylarını azaltmada, vatandaşın gazını almada bu poligonların fayda sağlayacağına eminim. ** Dostlar, aklıma bir soru takıldı: Yumurtayı hedefe attınız. Hedefi tutturdunuz. Fakat yumurtanın tamamı hedefin üzerinde kalmıyor. Yani en az yarısı yere düşüyor. Neden?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |