"Bir kitabın kaderi okuyanın zekasına bağlıdır." -Latin Atasözü |
|
||||||||||
|
Belki bilenleriniz vardır, Türkiye’de kör bir ressam varmış sizin döneminizde. Sonradan kör olmayan, doğuştan hiç görmemiş olan bu sanatçının beyniyle ilgili yapılan çalışmalar çok dikkat çekmemişse de bazı bilim adamları ortaya çıkan potansiyeli fark etmiş. Kör ressam hiçbir zaman görmemiş ama parmaklarıyla hissetmeyi o kadar geliştirmiş ki, beyninde gören bir insanın beyninde oluşan tepkiler aynı yerlerde oluşuyormuş. Yani bu ressam parmak uçlarıyla görüyormuş. Buradan hareketle gerçek dünyanın beyinde oluşan algısının analiz edilmesine başlandı. Önce yine sizin dönemizdeki Matrix adlı bir film beşlemesinden hareket edilerek, omurilik üzerinden beyne sinyaller gönderilmesi yönünde çalışıldı. On yılı aşkın bir süre bunun için çalışan çeşitli ekipler başarısız oldular. Sonunda beyinde sayısal uyarıları gerçek hayat izlenimlerine dönüştürmeyi başaranlar, parmak uçları üzerinden bu akışı sağlayan bir grup oldu. Günümüzde sizin dönem yüksüklerine benzer parmak ucu kılıfları çok yaygın olarak kullanılıyor. Bu kılıflar bir önceki yazımda belirttiğim Bilginin Kara Kutusu gibi cihazlara bağlanabiliyorlar. Ya da dünyanın karasal bölümlerinin neredeyse tamamında ek bir yardım olmadan alınabilen küresel ağın sinyallerini kullanarak ana sistemlere bağlanan aptal terminaller gibi davranabiliyorlar. Biraz daha açık söylemem gerekirse, sizin dönemdeki monitör-klavye ikilisi artık yok. Bunun yerine bu yüksük benzeri cihazlar gelen görüntü sinyallerini beyinde gerçek hayatta görülüyor gibi oluşturabiliyorlar. Beyinden giden sinyalleri de bu sistemlere aktarabiliyorlar. Yazı, resim, görüntü, film gibi unsurlar sizin zamanınızdan beri kullanılanlar. Bu aktarım yolunun getirdiği imkanlarla size anlatmamın kolay olmadığı –çoğu durumda yapılması yasal da olmayan- pek çok iş yapılabiliyor. Kullanım kısıtlamaları, onlarca yıl süren bazı acılı süreçler sonucunda oluştu. Zamanla belki geçiş döneminde olanları anlatmaya da fırsatım olabilir. Şimdilik size çok ilginç gelebilecek ve anlayabileceğiniz bir örnekle yetineyim. Profesyonel hizmetlerde en önemli sorunlardan birisi, bazı şeylerin ilk kez yapılma gerekliliğidir. Mesela iniş takımları açılmayan bir uçağı ilk kez indirecek bir pilotu düşünün. Ya da yapay yerçekimi oluşturma sistemleri bozulmuş bir uzay gemisi pilotunu... Bu tür kritik durumları ilk kez yaşayan insanlar büyük bir gerilim altında olurlar. Daha önce aynı olay başkaları tarafından defalarca yaşanmış olsa ve neler yapılması gerektiği teorik olarak belirli olsa bile, o an inisiyatifi kullanması gereken kişi için büyük zorluk vardır. Yüksükler yoluyla yapılması kısıtlı bir şekilde yasal olan işlerden biri: Yaşanmış hatıra oluşturmak. Kontrolsüz bir şekilde yaygınlaştığı ilk dönemlerde büyük problemler çıkaran bu uygulama, şimdilerde özel kamusal amaçlar hariç tamamen yasaklanmış durumda. Günümüzde kritik işler yapan görevliler, karşılarına çıkabilecek durumları yaşamış kişilerin anıları kendilerine aktarılmış olarak işbaşı yapıyorlar. Başarıyla atlatılması çok güç bir kriz durumu yaşandığında, o kriz durumunu yaşayan kişinin anısı bir anı bankasına aktarılıyor. Aynı durumla karşılaşma ihtimali olan görevlilere bu anı aktarılıyor. Yapılan, anıyı görmeleri, izlemeleri, algılamaları gibi bir şey değil. Kendi anıları olarak aktarılıyor beyinlerine. Bunu bir klavye-monitör ikilisi ile yapabilmenin mümkün olduğunu sanmıyorum. Bu konuda son bir şeyi anlatmadan geçemeyeceğim. Bilginin Kara Kutularına ya da küresel ağ sinyallerine bağlanmak için kullanılan bu araçlardan en büyük parayı kim kazanıyor dersiniz? Fantastik çeşitler üreten tasarımcılar/modacılar. Takdir edersiniz ki milyonlarca insanın taktığı bir yüksüğün herkeste aynısının olması çok can sıkıcı olur ve göz zevkini incitirdi. Dahi tasarımcılar sayesinde hiç de tek tip bir araç değil bu yüksük. Binlerce çeşit eldivenden minik parmak kırbaçlarına kadar akla hayale gelmedik çeşitleri her gün görmek mümkün. Bir insan tek bir yüksük kullanarak belki on yıl tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecekken yıldaki gün sayısından fazla yüksüğe sahip insanlar var. Bazı şeyler bırakın elli yılda, milyonlarca yılda bile değişmiyor. (2053'te yaşayan Kamil Asma'nın dilinden, Yazar: Mustafa Acungil)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Acungil, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |