"İnsan - işte tüm sır burada. Bu sır üzerinde çalışıyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Gidemedim... O kadar çok isterken kaçıp kurtulmayı bir adım uzağına düşemedim... Kaldım bu kentin fahişe kaldırımlarında, kaldım, bir köşe başından dönünce karşıma çıkman umuduyla.... Hiçbir zaman sevemediğim bu kente şimdi en büyük umutlarımı yükledim, bekliyorum... Göstermiyorum da kimselere artık zaaflarımı, acımı içime gömdüm, adını yasakladım dilime... Kimselere söylemiyorum... Yavaş yavaş öğreniyorum galiba bu kente ayak uydurmayı... kalpler kırıyorum durmadan, insanları aldatabiliyorum ve en ağırı da bunların hepsini seni beklerken öğreniyorum, sen gelmedikçe içimde bir şeyleri öldürüyorum ellerimle... Ve anadolu da kokmuyorum artık... Doğrularım vardı eskiden hayata dair, aşka dair, senden sonra hepsini sorguya çekiyorum...Yüreğime kilit vurdum, kanlı yaşlarımı geçmişte bıraktım, sadece seni düşünürken akıtabiliyorum.... Acımasız bir oyun oynuyorum kendimle, bir yanım kanıyor bir yanımda hiç hissetmediğim öfkeler çoğalıyor... Ya büyüyorum, ya ölüyorum bilmiyorum!!... Bir tek senli anlarım kaldı geçmişten hatırladığım... Seninle dolu olan hiçbir anı unutamıyorum... İlk buluşmamızı; sen giderken yan tarafında oturan teyzenin söylediklerini, telefonun diğer ucunda sen sarhoş, ben bu tarafta karın ağrıları çekerken ki halimizi...Ben ölüyorum dedikçe, senin “ne olur ölme, seni bir daha görmeden ölme” deyişini, evime ilk gelişini, çalışma masamda sen okulu bitirmek için çabalarken seni seyredip yazdığım, tasvirlere taşıdığım gözlerini, söylediğimiz türküleri, teninde bıraktığım kelimelerimi, gece ay vururken yatağımıza yüzünde şavkımasını... Bir gün gelip bir ayakkabıcının ayakların için “şiir gibi” gibi dediğini söylemiştin de, ben de sana; “Az söylemiş senin her şeyin şiir, yazmaya kalksan sadece gözlerin on cilt eder...” demiştim ya; şaka değilmiş.... Şimdi daha hüzünlü Osman Kibar kavşağı, seni her sabah karşıladığım ve her akşam zoraki yolcu ettiğim o durak daha hüzünlü, içimde isterik bir sızı, kulaklarımda hala sesinin tınısı “aşkıımm”... Türkülerini söylüyorum her gece hala aynı yerde, etrafımda o eski kalabalık yok artık, seninde tanıdığın birkaç eski dost, onları terk edemediysem sebebi yine sensin. Ardından bana kalan mirasların onlar! Gidemedim işte... Kaldım soluk aldığın bu kentte, kaldım... Havanı solumadan yaşayamazdım... Üzülür müsün bilmiyorum, üzülmeni de istemiyorum ama her gece odamda şiiri içki, seni meze yapıyor, şerefine can veriyorum... Bu aralar en çok ölümü düşünüyorum, kaç kere azraille dalga geçtiğimi ve bir daha ki sefere aldatıp aldatamayacağımı bilmiyorum... Seninleyken hiçbir şeyden ve hiç kimseden korkmayan ben kendimden bile korkuyorum artık... Ve içimdeki bu öfke... Büyüdükçe büyüyor özlemin içimde... Yetiş! Kurtar beni bu amansız sızıdan, Yetiş! İçimdeki çocuğu boğup öldürmeden önce, adına yazdığım şiirler yetim kalmadan, anam ağlamadan önce... Ellerinden vazgeçtim de! Gözlerini esirgeme benden...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © siyah, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |