Yazar yazı yazmayı başka insanlara göre daha zor yapan insandır. -Thomas Mann |
|
||||||||||
|
Odaya kapatılıp üstüne kilitler vurulmuş hissiyle birçok benlik görüyorum. Komikleşen bir bekleyiş içerisinden seçtiğim binlerce gölge oluyor tüm kavgalarım. Kimisi savaşını çoktan bitirmiş, kimisi yeni uğraşıların içinde, kimisi de herkesin bildiği dilden bir sözcük kurma telaşında basitliğini oynuyor. Umut, benim ruhumda başlayan ve bana olan bağlılığını tamamen inkar eden başka bir güneşin çok başka bir gölgesi olup çıkıyor. Oysa şaşırmamalı, devrin beklentileri içinde önce kahramanlaşıp sonra ölmeliyim. Yazıt ve düşünce bu kahramanlığı bertaraf edecek binlerce seçenek sunuyor önüme. Fakat ben, tanımını bilimsel olarak açıklayamadığım o iç varlık, her zaman bana aksi olan bir çizgide yolunu devam ettiriyor. Olduğum yerde hareketsizim. Büyük harflerden kurulu yeni bir cümle olan hayatı seçiyorum kendime. Yan odanın radyosunda eskimiş biri tarafından kutsallaştırılıyor bu tür seçimler. Odamın içinde, beyaz duvarın yüzeyinde bana ait olduklarını adım gibi bildiğim gölgeler küçük dokunuşlarıyla kendi savaşlarını ortaya çıkarıyorlar. Evet. Şimdi yeni bir kahramanım ben. Sayfam açıldı ve yan odanın radyosunda çalan bir piyanonun ince notalarıyla donakaldı. Bize yani bana ait olduğuna emin olduğum gölgeler başka güneşlerin saldırısına uğruyor ki bu bizim cephede beklenmedik bir olay olarak görülüyor. Hareketsizlik… Adam olamayınca sığınacak yer arayan ben; Derme çatma bir evin iç seslerini dinlemekten alıkoyuyorum kendimi. Her şeyi bırakıp uzaklara gitmenin telaşı sarıyor bedenimi. Kapanan kapılara, çevrilen yüzlere, alaylara inat hani dönmemiş gibi yapıp gitmek… Oysa biliyorum… Çok defa gittim… Çok defa hep aynı yöne ilerledim… Tüm bunları birçok defa üst üste yapmışsanız; kahramanlığınız, düşünceleriniz ve hatta en masum gülümsemeniz dahi alnınıza yapışmış bir suç olur. Yeni bir çarem olmalı. Gitmenin yön belirttiğini inkar edecek yepyeni bir çözüm. Yönüm yoksa, tabelasız yollara girmişsem, adamlığımı yargılayacak zihinlerden arınmışsam… Ne öyle bir yol kaldı, ne de öyle bir deneme. Tümüyle hareketsizim, günahlarını kabul eden bir sinek gibi, masamda, sandalyemde, bitmemiş kitaplarımın kapaklarında kendi cezamı bekliyorum. Dışımda yani odamın tozlu penceresinin dışında, bilmediğim ama gördüğüm bir hayat akıyor, duvardaki çaresiz yelkovan buna şahit, binaların arasından yükselen güneş buna şahit ve insanlar… Onlar, sayılarla kurgulanmış bir yaşamı sorgusuz, savunmasız kabul eden koca bir ordu. Duvarda bana ait olmayan bir umut için savaşan gölgeler adına şimdi penceremi açıp yan odadan yayılan o donuk müziği onlara dinletmeli. Buna cesaret edebilirim… Bağırıp çağıramasam da işte buna, böyle bir karşı saldırıya belki de son defa cesaret edebilirim. Ama hareketsizlik… Gerçek ve yaşam üzerine yalanlar; Gölgelerim! Paranoyak bir güneşin ışığıyla ansızın parçalandınız mı? Ölmediniz… Biliyorum… Onların, ruhlarını özenle örenlerin, adam olanların hiç göremeyeceği bir perdede bir daha savaşmamak üzere bekliyorsunuz. Ne güzel, hem gülüp hem ağlayan bir ruhun eşiğinde boynunuz eskisi kadar bükük değil. Kaybettik… Düştüğümüz, aciz kaldığımız ve bir daha asla karşılarına çıkamayacak olduğumuz yelkovanlar tarafından ilan edildi… Olsun… Sakın üzülmeyin. Sizin içip gideceğim, kurguladığım tüm beyaz duvarları yerle bir edip, sizin için topladığım hiçlikleri avuçlarınıza bırakacağım. Kim bilir belki o zaman bembeyaz bir güvercin kanadında umut bizi selamlar. Yenilginiz, kim bilir işe de yarar. Görebilseniz hareketlenmemi. Dışarıda ilkbahar sağanağını, hele o bitince başlayan nem ve sisi… Keşke, Keşke görebilseniz… Şimdi. Sizin için bir beden dışarı çıkacak. Sizin için, önüme yığdığınız kazanımlarınız için korkmadan yürüyebilecek bir yakışıklı olacak yüzüm ve aralarına karışacağım. Ellerini sırtlarına dayayan esnafların, aksırık suratlı baharatçıların, uykulu terzilerin, tehlikeli umutsuzların yanından belki de içinden geçeceğim. Hissedip hislenmeleri ya da duyarsızlıkları önemli değil. Sizin için yeni kelimeler bulacağım, sizin için fakat onlar adına yaftalanmamış, suçsuz, temiz kahramanlıklar bulacağım. Bilemeyiz değil mi? Belki hareketsizlik biter, piyano susar, eski adam kutsallaştırmaktan vazgeçip eski bir tanıdığı ile karşılaşma umuduyla çay içmeye gider, belki sizler de kurtulursunuz güneşe olan esirliğinizden, belki ben de bu akşamüstü yeni bir ışık yakarım, bitiremediğim her şey adına yeni bir romana başlayıp tüm savaşları sona erdiririm. Kim bilir, sayfam açılır, okunur, kemiklerim basitliğiyle övünüp “o romanın kahramanı bendim” deyip bildikleri bir umut için sevinirler…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © niyazi bircan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |