Konuş ki seni göreyim. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
İşte ben o akşam karar vermiştim. Söyleyecektim sana seni sevdiğimi. Günlerden cumartesiydi. Unutmam mümkün değil saat 7’yi 24 geçiyordu. Telefon açtım sana ve seninle yarın görüşmek istediğimi söyledim. Sen olmaz okulda konuşalım dedin. Ben de tamam dedim. Sanki alacağım cevabın bir ön hazırlığıydı bu konuşma. Sesin bana o kadar uzak ve sıcak geliyordu ki. Evet, uzak ve sıcak. Konuştuk. Sen olmaz dedin. Ben tamam dedim ve sustum. Sen görmedin ama ben çok ağladım. Öyle ağır gelmişti ki bana olmaz deyişin. Yıllar sürmüştü seni sevdiğimi kendimi itiraf etmem. Bu çok zordu. Hele sana söylemek çok daha zordu. Ama ben söyledim. Hiç bir şeyi düşünmedim, hiç kimseyi önemsemedim, zamanı, insanları, sonra yaşayacağım olası geleceğimi hiç ama hiç düşünmedim. Ben o an ne istiyorsam onu yaptım. Korkmadım, çekinmedim, kaçmadım. Sonra aylar geçti, tüm bu yaşananların üzerinden. Benim sana olan sevgim her gün katlanarak arttı. Ama ben anladım ki seni sevdikçe senden uzaklaşmışım. Yanımdayken sensiz kalmışım. Tek tesellim gülüşün olmuştu. Sen güldükçe ben mutlu oluyordum. Senin mutluluğunu gördükçe ben daha da mutlu oluyordum. Çünkü seni seviyordum. Şimdi sana bir şey itiraf edeyim. Ben sevmeyi istememiştim. Hele seni sevmeyi hiç istememiştim. Çünkü ben biliyordum olası bir aşkta acı çekeceğimi, üzüleceğimi ve ağlayacağımı. Seni sevmeyi istemedim çünkü sen üzmek istediğim en son kişiydin. Ama şimdi anlıyorum ki ben seni sevmekten kaçtıkça sana âşık olmuşum. Ama bak, sakın yanlış anlama. Seni sevdiğim için çok mutluyum. İyi ki sevmişim. Zaten seni sevmek bir insana hayatta verilebilecek en güzel armağan. O da bana geldi. Armağanım her zaman yanımdaydı ama ben ona hiç sahip olamadım. İşte bunun için kızarım ben kendime.Zaman çözer dediler. Bende bekledim, bekledim ve bekledim… Ama çözmüyor biliyor musun? Sadece alışıyor insan. Ama sensizliğe değil, senden gelen acıyla dökülen gözyaşlarını gülümseyerek karşılamaya alışıyor insan. Neyse fazla uzatmamak, sizleri de sıkmamak lazım. Şimdi siz diyeceksiniz ki “peki aferin yazdın ama söyle bana gerçek aşk nedir?” değil mi? İşte gerçek aşk budur. Onun sesini duyduğunuz saati, onunla konuştuğunuz günü, tarihi unutmamak. Sana söylediği her şeyi kelimesi kelimesine not etmek. Göz göze geldiğiniz anda, o gözlerde, görünmeyeni görmek. Onunla birlikte ağlamak, onunla birlikte gülmek. Her zaman kendinden daha iyilerine layık olduğuna inanmak ve daha iyilerini bulacağını düşünerek hem gülümsemek hem de ağlamak. Gerçek aşk, onun seni sevmeyeceğini bile bile onu her gün daha da katlanan sevdanla uçsuz bucaksız sevmektir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hacı Bayram ÖĞÜR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |