..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşama karşı sımsıcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İstanbul > Ahmet Yağcı




25 Nisan 2010
İstanbul  
Ahmet Yağcı
İstanbul... Geçmişten günümüze uzanan bir asma köprü misali hala dimdik ayakta efsanevi bir başkent...


:BJIJ:
İSTANBUL

     İstanbul...
     Geçmişten günümüze uzanan bir asma köprü misali hala dimdik ayakta efsanevi bir başkent...
Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarının uğruna düelloya giriştikleri büyülü bir güzellik...
Kaşı, gözü, endamı ile bakanları kendine esir eden bir kraliçe...
Tarihin mirası üzerine serpiştirilmiş karmaşıklıklar kenti...
Kalp atışlarını duymak için kendinizi kollarına bırakıverdiğinizde sizi ansızın içine çekiveren bir karadelik; bağımlılık ya da alışkanlık...
Günden güne yayılan, hızla büyüyen kanserli hücreler topluluğu...
Çağların sırayla sahne aldığı bir tiyatro sahnesi; yıllara meydan okuyan dekorlarda hala sürdürülmekte olan bir oyuna ev sahipliği yapan bir sahne...
Lüksün ve yoksulluğun üzerinde birlikte dans ettiği bir pist...
Küçük küçük, renk renk mozaiklerin oluşturduğu parçaların üstten baktığınızda oluşturduğu anlamlı bir portre...
Kütüpahenizdeki ansiklopedileri karıştırıp İstanbul tanımına baktığınızda geçmişi tarih öncesi çağlardan günümüze kadar uzanan eski bir şehir ile karşılaşırsınız. 1942 - 1952 yılları arasında Kadıköy çevresindeki Fikir Tepesinde yapılan kazılar sırasında M.Ö. 3.000 yılına ait bir takım aletler, iskeletler bulunduğu dile getirilir. Traklar, Fenikeliler, Yunanlar, Romalılar derken en son Osmanlı İmparatorluğu ile flört etmiştir bu tarihi kent. Bir çok sevgilisi olmasından sebep her cananın, üzerinde kalıcı etkileri olmuştur. Dört bir yanını çevreleyen surlar, medreseler, camiler, su çeşmeleri, kiliseler, sinagoglar, yalılar, yollar, tarihi kalıntılar hep birer anı olarak kalmıştır yaşanan bu ilişkilerde.
O kadar zengin bir tarih ile günümüze uzanan bu kent, her dönemde olduğu gibi çağa hemen ayak uydurmuş olup modern ilişkisini yaşamaktadır bizlerle. Bu flörtün etkilerini heryerde hissetmek mümkündür. Mimarisi, yaşam tarzı, kültürü, eğlence ve dinlenceleri, zevkleri, yemekleri olmak üzere kısaca tepeden tırnağa bir değişim içerisindedir. Denizin kenarına özenle işlenmiş yalılar yerlerini denizden uzak ama deniz özlemini toprağın kazılarak döşenen fayansların içerisine yerleştirilmiş tatlı suların içinde gidermeye çalışılan villalara, el nakışı gibi dokunan küçük apartmanlar yerlerini devasa beton yığınlarına bırakıyor yavaş yavaş.
Çam, göknar, erik, incir ve kavak ağaçlarının koyu yeşili ve Marmara Denizi’nin pırıl pırıl parlayan mavisi sıralarını gri, siyah ve haki yeşiline teslim ediyor. Tanrının varlığını iliklerinize kadar hissettiren camiler, kiliselerin yerlerine derme çatma blokların üzerine özensizce kondurulmuş minareler yükseliyor.
İstanbul...
Uğruna şiirler, destanlar yazılan, fetihler yapılan, can alıp can verilen, paylaşılamayan bir mücevher...
Kendinizi Yıldız yokuşundan Beşiktaş iskelesine kadar hayaller içerisinde bırakıverirsiniz. Sahilde mis gibi deniz kokusu, kalabalık, gürültü içinde kaybolursunuz. Atlarsınız bir takaya martılar eşliğinde Üsküdar’a kadar uzanırsınız. Her nefes alışverişte içinize çektiğiniz boğaz havası ile daha bir canlanır yürümeye başlarsınız Beykoz’a doğru. Beylerbeyi, Çengelköy, Kandilli, Kanlıca derken zaman akar gider. Ya da tam tersi istikamet: Salacak, Harem, Haydarpaşa, Kadıköy...Kız kulesine çıkar, yıllar öncesinden günümüze miras kalan efsanesini dinlersiniz. Nereler yoktur ki daha gezilecek, Eminönü, Sultanahmet, Beyoğlu, İstinye, Emirgan, Sarıyer, Şişli, Bostancı, Maltepe...Devasa bir ahtapotun kolları gibi sarmalar sizi İstanbul’un tarihi ilçeleri.
Dört bir yanından yükselen ezan sesleri, kısmen yabancıların yaşadığı semtlerdeki kilise çanları, eski mezarlar, türbeler, sarnıçlar, kaleler binlerce turisti misafir eder her yıl. Kimileri fotoğraf çeker, kimileri dua eder. Osmanlı İmparatorluğu’nun görkemli zamanlarından kalan saraylarda sergilenen tarihi eserler, müzelerdeki sanat eserleri meraklısına muhteşem bir göz zevki sunar.
Herkes ayrı bir yerine aşıktır İstanbul’un. Kimileri fabrika kurar, parasını sever. Kimileri okuyup adam olmaya üniversitelerine; kimileri Anadolu’nun masum kentlerinde arayıp da bulamadıkları en radikal düşünce derneklerine, tarikatlara koşar. Kimileri aç kalmamak için bir umut köyünü bırakır gelir, kimileri geçmişten günümüze sessizce ev sahipliği yapar. Kimileri parklara, ormanlara, bahçelere akın akın gider, kimileri tiyatro, sinema, cafe-bar veya alışveriş merkezlerine hücum eder. Keyfiçisi de çoktur kentin. Kimileri boğazın yamacında mangalda balık, balığın yanında rakı olup evin yolunu zor bulur, kimileri sandal sefasına çıkar, kimileri de Adalar’da kimsenin bilmediği ağaçlardan erik toplar.
İstanbul... Hayallerin yorgun şehri... Medeniyetin mahsenlerinde yıllanmış bir şarap...
İstanbul...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hayatın Dört Mevsimi
Zaman
Aşk Üzerine
Peki Ya Sizin Sahiliniz?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Gurbete Yolculuk [Öykü]
Son Satırlar [Öykü]
Gurbete Yolculuk - 2 [Öykü]


Ahmet Yağcı kimdir?

Hayalgücünün sınırlarını aşması ve duygusal öğelerle birleşip insanın kalbine dokunmasıdır amacım

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşar Kemal, Ahmet Altan, Dostoyevski


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ahmet Yağcı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.