Yaşam ciddi, sanat neşelidir. -Schiller |
|
||||||||||
|
DESTÂNI 1 Bir azimet destanıdır öykümüz Cennet bahçelerinde başlayan Gurbetlere bir yakınmadır Sürgünümüz Demir asa, demir çarık Yeryüzünden sonsuzluğa Bitmeyen yolculuk İnsanın serüvenidir Hâbil'le başlamıştır türkümüz Nuh ile Cudî dağında Uzun soluklu bir uzun hava Yakub'un gözyaşlarıyla Nil'in kuruyan yataklarıyla Bitmez tükenmez deva Ve Yusuf'la başlar Kehkeşân Saraylara İlk ziyâretimiz Züleyhâ'nın katran kokulu saçlarında Zincire vurulur sözlerimiz İlk hapsimiz, ilk mektebimizdir 2 Çölden fışkıran su Hâcer'in mahrem türküsüdür Mahramalar yatağıdır İsmâil Ilgıt ılgıt akmaktadır yüreğimize Hacer'in Kara Hacer'in Sabır taşıdır Hacer-ül Esved Bir hasret kalemidir kasvet Fatıma'nın kaşlarında Ayrılıklar bize kısmet 3 Şam yollarının garip yolcusu Mekke'nin yetim yolcusu Bütün şiirlerin esin kaynağı Sahrâ-yı Cedit'ten, Cebel-i Târık'a Yemen'den Hadramut'a Sidret'ül-Müntehâ'dan Anadolu'ya Hicaz çöllerinden Acem illerine Kanayan bir sevdadır Kadim sevdamızdır Aşkımız, şiirimiz, şeriamızdır Tâif'in yaralı başı Gümüş tepsilerde arz edilen Salon Salome'ye Zâlim sultanların ezeli korkusudur Mekke'de yeniden dile gelen Yahyâ'nın kesik başıdır Zekeriyâ'nın lime lime doğranmış Aziz nâşıdır Bu; İsmailoğullarının Sonu gelmez savaşıdır... 4 Hacer'in karalığında hicret Mus'ab'ın aydınlığında Medine Ali'nin yatağında nusret Yemin olsun Ed-din'e Ve asırlar boyu beklenen Zafer şarkısı Şad etmişken yüreklerimizi Ol Nebi'nin vuslatında başladı Ayrılık şarkısı Ne sahabi duyarlığı Ne Ömer dayatması yetmiyordu Kör düğümleri çözmeğe Yetmiyordu kör kuyulara atılan taşları Çekip çıkarmaya Yetmiyordu Ve... Yeniden yazılmaya başladı yazgımız. Bir Belâ kesilirken başımıza Osman sıkıntısı Narına yanan Ali'dir. Ne Talha döngüsü Ne Zübeyr yılkısı Peygamber zevcinin Nazına yanan Ali'dir Şam saraylarında Muâviye şehvetlerinde Sabır taşlarını çatlatırken ihânet Muhammed, İsâ aşkına Dayanan Ali'dir Rebeze'de yalnızlığa dirilirken şehâdet Ebuzer'e Eyvaah Eyvaah!... Yarelenen Ali'dir Mızrak uçlarında katledilen Mushaf'a Eyvaah, eyvaah!... Pârelenen Ali'dir 5 Ammâr'ı da analım dostlar, Ammâr'ı da Veysel Karani'ye de bir selâm edelim Cümle Üveysilerin fahrî babası Fahr-i kâinatın fahrî hırkası Firkat ateşlerinde Hârelenen Ali'dir Bir pervânedir Fâtıma, evlat acılarında Allı turna kanatlarında Türkü türkü, ağıt ağıt Kerbelâ çöllerinde Zârelenen Ali'dir 6 Ey Kûfe !... Zâlim Kûfe Hâin Kûfe!... Ben sana yanmam billâhi Asıl yandığım dost bakışlara Uzaktan bakışlara Tedirgin, ürkek Hesap üzere oturuşlara Müstağni duruşlaradır Asıl yandığım Zarif ihânetlere Çok bilmiş kehanetleredir 7 Ve bir Hâbil-Kâbil kıssasıdır Kerbelâ Bir söz üzre Verilmiş bir söz üzre Misâk üzre Nice bin şehâdettir Kerbelâ Ta ezelden, ibtida baştan İsmâil'in anısına Kurbân edilen Bir "Kâlû belâ"dır Kerbelâ İlm üzre, silm üzre Vahyedilmiş son âyet üzre Tarih denilen defter-i kebire Konulmuş son noktadır Kerbelâ Nebî noktasıdır... Mim noktasıdır... Şehâdet noktasıdır!... Gidişimiz artık ve nihâyet Ol vaktedir Ey Kerbelâ!... 8 Nice bin zikir hâleleriyle Nice bin şehâdet lâleleriyle Birlikte düştüler Bu-Turâb oğlu'nun Lâlezârına Eyyub'un yeniden kan aktı yaralarına Yakûb'un yeniden su düştü mahramalarına Yusuf'um, Hüseyn Hüseyn diye inledi Yeniden Mısır'ın, Şam'ın kahır zindanlarından Muhammed'in ruhu titredi Kutlu Nebi'nin bir daha kırıldı Mübarek dişi Yeniden yarıldı sevdalı başı Hamza'nın ciğeri yeniden kanadı... Asumân ağladı... dağlar ağladı... Salome'nin sarayında Yahyâ ağladı Hüseyn! Hüseyn! Ya Hüseyn sana mı düştü Yahya'nın yazgısını yeniden yazmak? Zekeriyâ ağladı, Meryem ağladı Asiye'nin tahtında İmran ağladı Unutup, çarmıha gerilen acılarını Meryem oğlu Mesih İsâ ağladı Ateşin gül bahçelerinde gülen İbrâhim Gülmeyi unuttu giryân ağladı Hacer'in Zemzem'i, Fâtıma'nın Kevser'i Ağaca yürüyen bengisu Beyt-ül Mukaddes'te Yed-i Beyzâ Musâ ağladı Cebrâil, Mikâil, dahi İsrâfil Levh-i Mahfuz'da levha ağladı Yedi kat gökler, cümle melekler Ahd u peymân ile sayhâ ağladı Kerbelâ'da şerha şerha ümmet yarası Ehl-i Beyt dergâhında nefha ağladı 9 Nice bin zikir hâleleriyle Nice bin şehâdet lâleleriyle Birlikte düştüler Bu-Turâb oğlunun lâlezârına Yetmiş iki kişiydiler Zulme karşı yetmiş iki kişiydiler Ve yanlarında Ve azıklarında Ne tandır ekmeği Ne Zemzem suyu Ne dünya kaygusu Ne ölüm korkusu Haykırışların en asiliyle Vazgeçişlerin en yüreklisiyle Ayağa kaldırdılar Kadim serüvenimizin Kadim cümlesini: "Lâ ilâhe illâllah" Ve gelmiş geçmiş cümle müstaz'af gönüllere Ezilmiş gönüllere Yüreklerini vererek Su serptiler... Suskunlara inat!... Susuzluklarına inat!... 10 Ne çocuklarının masum ölümlerini Ne kadınlarının merhamet çığlıklarını Duymadılar Görmediler!... Özgürlük için!... Aşk için!... Sevda için!... Verilmiş misâk için Sevda nedir bilen insanlık için Sure sure, âyet âyet uçup gittiler Ve bir adları kaldı yâdigâr Altında kaldığımız Ayaklar altına aldığımız Hakk'ını veremediğimiz!... Bu yağan yağmur değil, âsumân ağlar bize Gök gürlemesi değil bu, kahreder dağlar bize 11 Ve rivâyet edilir ki ey canlar Canlar canı İmâm Ali Dağların dahi taşıyamadığı Dağ dağ olmuş dertlerini Belki gün gelir anlatır diye Gün gelir bir volkan gibi Fışkırır anlatır diye Nice Yusuf'lar mihmandarı Kör kuyulara anlatır olmuş Dinledikçe gözleri dolmuş kuyunun Dinledikçe kabarmış toprak yüreği Taşları şak şak olmuş "Şıkşıkıye" feryâdından Çatlamak üzereymiş kuyu, patlamak üzere - Bekle!... demiş İmâm Ali, beklemelisin "Daha nice yolcularım, daha nice gözcülerim Konuk olacak sana... Her biri birer tanık Her biri birer Yusuf olacak... Ve nice Yakub'lar gözlerini emânet edecekler sana Beklemelisin... beklemelisin..." Kuyu da kuyuymuş ha, Yakub'un mirâsı gibi Kuyu da kuyuymuş ha, Yusuf'un rüyâsı gibi Kuyu da kuyuymuş ha, Hüseyn'in duâsı gibi Kuyu da kuyuymuş ey canlar... Kuyu da kuyuymuş Peygamber davası gibi... Ve beklemeye koyulmuş kuyu Ve sabretmeye Ve gün saymaya koyulmuş Önce Hasan diye bir hâle kuşatmış gövdesini Sonra Hüseyn diye bir lâle yeşertmiş çevresini Ak elleri, kan gülleri, Zeyneb-i nâlân gelmiş Sine urup şebnem döken, Fâtıma cânân gelmiş Muhammed dergâhıdır, hangisini sayayım İmam Ca'fer yolunda aşık-ı yaran gelmiş Dağlar taşlar duymamış, insanlar işitmemiş Kuyulara haykıran Sâhib-i Zaman gelmiş Zâlim zulme doymamış, bunca zulüm yetmemiş Muhammed sadasıyla Duvaz-ı İmâm gelmiş Ay batmış, gün kararmış, devran dönmüş, gül sararmış Kuyunun yüreği de ey yarenler Kabarmış da kabarmış Ve dolmuş ağzına dek ve koyulmuş beklemeye Son bir damla Son bir şebnem Son bir gözyaşı diyerek Ve gün gelmiş ve beklenen o gün gelmiş Vakit be vakit, saat be saat Gün be gün Zaman dolmuş, seher solmuş Ve bir Süreyyâ yıldızı doğmuş Yeryüzünün Selmân yüzüne Acılı yüzüne, Ebuzer yüreğine Bir zülfikâr parıltısı vurmuş Yer kürenin Horâsân yüzüne... Ve patlayıvermiş kuyu Fışkırıvermiş cümle kuyular Yanardağlar misali Kükreyivermiş Aslan misali Adına İmâm denmiş Adına İmâm denmiş Ve dile gelmiş cümle çöl denizcileri Bakır çöllere inat Yeni bir "Şıkşıkıye" destanıdır bu Hey canım hey!... Em yürümüş şerha şerha Şiir olmuş şehrayine Dem yürümüş kalem içre Bağlanmıştır ilmek ilmek Pir yürümüş darağacına Domurmuştur boncuk boncuk Ter yürümüş pâk alnıma Görülmemiş ihanetler Şer yürümüş kervânıma Buna rağmen merhem olmuş Hâl yürümüş her yanıma Bir sitemkâr gülüş olmuş Gül yürümüş abdâlıma Vaayy babam vaay!... Yaşanmıştır en hasından Şeker, şerbet, bal yürümüş Acı soğan, tatlı suya Tandır ekmek soframıza Ter incisi tuz yürümüş Hey canım hey Aşk yürümüş Aşk yürümüş!... Ve yaşanmış En hasından Sevmekse sevmek Ensiz Ölmekse ölmek; Sessiz Vazgeçmektir, pür nefessiz Bilmekse bilmek; ger sebepsiz Ve biz Riyâ nedir bilmeyiz Hey ağalar Budur kendini bilmek. Veysel Menekşe 06-Haziran-1996
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Veysel Menekşe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |