Aşık olmayan âdem / Benzer yemişsiz ağaca. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Kırlaşmış saçları ensesinde minik bir at kuyruğu yaratarak bir araya getirilmişlerdi , gri gözlerinden enerji akıyordu sanki bana doğru. Ufak yüzünde yaşadığı her yılı simgelediğini sandığım bir dolu kırışıklık vardı. Silikleşmiş dudaklarını pembe bir ruj ile belirginleştirmeye çalışırken pratiğini kaybettiğini fark ettiren bir taşma göze çarpıyordu. Kendimi yaşlı kadını incelerken bulunca utandım ve yüzüme yayılan kızarıklık ile de istemsiz olarak bunu yansıttım Türkan teyzeme. “ Neden kızardın güzel kızım, yaşlılar böyle şeyleri umursamazlar. Üstelik yüzlerine bakan bir çift gözü ayıplamak şöyle dursun minnet ile karşılarlar”. Beni gülümsetmeyi başarmıştı bu sözleriyle. Antika olduğunu düşündüğüm fincanlarla çay içtik baş başa. Türkan teyze , hiç susmadı o gün. Yıllarca beklediği bir insanmışım gibi durmadan anlattı durdu ve bende tek taraflı bir sohbetin figüranı olarak katıldım gününe. Hava kararmak üzereydi ve biz sohbetin en dibine doğru gelmiştik artık. Resimlerini paylaşmıştı benimle , tüm dostlarını tanıştırmıştı. O kadar çok toprağa yatırdığı insan vardı ki geride bıraktığı hayatında , hüznü içime oturmuştu. Özlediği insanları aktarırken gözlerinde hüznü yaşamak tahmin ettiğimden daha zor olmuştu benim için. “ Bu kadar yaşadım , kendimi tanıdım ve kim olduğumu çözebildim ben yavrum ama acabaları içimi kemiren bir soru var aklımda, cevabını vermek öyle zor ki. Bu duygu hakim olduğu saatlerde kendimi tamamen yalnız ve büyük bir sıkıntının pençesinde bir çocuk gibi çaresiz hissediyorum.” Soran gözlerle bakmaktaydım yaşlı kadına. Paylaşmak istiyor ise devam edeceğini biliyordum nasılsa. Fakat merak etmekten de alıkoyamıyordum kendimi. Kısa bir sessizlikten sonra cümlesine devam etmeye yetecek gücü toplamıştı sanırım. “Eğer tekrar genç olmak için bir şansım olsaydı onu nasıl kullanmak isterdim , buna karar veremedim bir türlü. Kendi geçmişimi tekrar yaşamak mı isterdim yoksa bambaşka bir insan olarak mı geçirmek isterdim yeni yetmiş yılımı buna bir türlü karar veremedim. İçimden geçen , kaybolan yıllarımı geri almaya çalışma arzusu mu yoksa aslında hiç olamadığım biri olup , yolu tekrar bilinmezlerle yürümek mi ?” Tekrar sustu. Şu ana kadar devam eden sohbetimiz içerisinde en can alıcı yerde olduğumuzu biliyordum. Hayatı ve zamanı neredeyse en sonuna kadar kullanmış bir insan bana var olan tek ikileminden , kaybolan yıllarından bahsediyordu. Üstelik tekrar sahip olmak istediğinin hangisi olduğuna karar verememiş olmanın şaşkınlığını paylaşıyordu benimle. Tekrar genç olmak mıydı istediği yoksa aynı sahneyi tüm tecrübesi ve beynine kazınmış hataları telafi edebilecek yöntemler ile bir kez daha yaşamak mı? Ne zor bir yere gelmiştik , Türkan teyzenin hayatına dair. Üstelik ne içinden çıkılmaz bir ikileme beraber tıkılmıştık. Üzeri peçete ile kapatılmış bardağını yavaşça eline alıp bir yudum su ile dudaklarını ve boğazını ıslattı. Bardağı sehpanın üzerine bırakırken tekrar başladı konuşmaya. ”Belki anlamsız gelecek bu sana ve belki de buldu da buluyor diyeceksin. Ama hayatımın hangi dönemine bakarsam bakayım pişmanlık veya takdir ile karşılaşıyorum ister istemez. Tüm pişmanlıklarımı takdir edebileceğim sevinçlere döndürmek arzum var, sona gelmek üzereyken. Ben bunları söylerken mutsuz ve sevgisiz bir hayat yaşadığım hissine kapılma lütfen. Bana getirdiklerini yaşadım hayatın , severek ve isteyerek. Fakat gene de bir tutam keşke ve acaba barındırıyorum bu yaşlı kalbimde. Sormadığım sorular ve cevabını söylemediğim şeyler var geçmişte. Onlar olmasaydı neler olabilirdi veya neler olamazdı diye düşünecek çok zamanım oluyor ve bütün bunların gerçekte yaşanmadan yok edilemeyecek ikilemler olduğunu biliyorum. İlerde bir gün ,bütün bu ikilemlere bunları o gün kapıdan içeri giren kıza neden söylemedim pişmanlığını da eklemek istemediğim için yüksek sesle ifade etme gereği duydum sadece. Yoksa hayat bana her insanın kendi hayatının tek çözümü olduğunu öğretti zaten yavrum.” Ağlamakta olduğumu ancak o tekrar durakladığı zaman fark edebildim. Nedenini kendime izah edemeden sadece ağlamaktaydım. Önce doğruldu koltuktan , sonra ayağa kalkıp ihtiyar elleri ile göz yaşlarımı sildi, başımı tutup gözlerinin içine doğru kaldırdı.”Ağlama” dedi. “Ağlama , bak gözlerime. Hem mutluluk hem de hüzün göreceksin onlarda. Gördüğün o mutlulukta senin de payın olduğunu asla unutma ve sakın bir ihtiyarın yüzüne bakmaktan utanç duyma güzel kızım. Şimdi bu kapıdan çıkıp gideceksin ama kalbimde sana sevgi ve minneti bırakacaksın kendinden bir hediye olarak. Özleteceksin kendini ve sık sık anımsatacaksın beynimde ki hayalin ile. Buharlı bir cama yazılmış yazılar gibi , üzerin silinse bile cam her buğulandığında tekrar belireceksin. ” Yorulmuştu artık , tüketmişti nefesinin o gün harcamaya karar verdiğinden çok daha fazlasını. Yatağı göreve çağırma zamanı gelmişti. Yaşlı kadını yatırıp , güzel gri gözlerine birer öpücük kondurduktan sonra tekrar içime çektim lavanta kokusunu derin derin ve ışığı kapatıp ayrıldım Türkan teyzenin benle paylaştığı hayatından.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Simten K. Ataç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |