Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon |
|
||||||||||
|
Hadi kendinize sorun...65 milyon insanın yaşadığı bu ülkede bir elin parmakları kadar mı aydın var..yazar, çizer var?Yooo..! tabiki olamaz.Bunlar şöyle yada böyle yoldan size ulaşmayı başarmış olanlar.Aslında lafı uzatmak istemiyorum ama,size ulaşmanın bedeli öyle kolay ödenir cinsten değil.Az okurun olduğu bir ülkede az sayıda yatırımcı...tabii ki ticari kaygılarla hareket edecek..Yeni isimlerle riske girmektense duyulmuş adamlardan yana tercihini kullanacak.Peki nasıl duyulmuş adam olunur.Hani milletimizinde pek duymaya gönlü yok...Bunun için birinci şart toplumsal bir hareketin ya da siyasi görüşün içinde sivrilmek,buradaki ağabeylerden,dinazorlardan icaset almak,refere edilmek..Bu da zor,köşe başını tutmuş bu amcaların maddi,manevi oldukça ufak olan bu pastadaki paylarından vazgeçmelerini beklemek saçma olur. İkincisi medyanın sihirli deyneği...Bu deyneğin size dokunabilmesi için muhalif gibi görünüp aslında temel konularda sisteme(kapitalizm,küreselleşme,faşizm,resmi ideoloji)destek sağlamak..Mayın eşeği olmak..Bilmeyenlere açıklayalım,eskiden sınırda ufak çaplı kaçakçılık yapanlar mayın tarlasından geçerken,önce yanlarında götürdükleri bir eşeği mayın tarlasına salar,mayına denk gelmezse eşeğin bastığı yerlere basarak karşıya geçerlermiş..Bizim eşekler ise bazen cidden doğru istihbarat(alır) vererek Kamu oyu güvenini sağlarlar.Daha sonra lehlerinde oluşan bu güveni kullanarak maniplasyonla kitleleri uyuturlar...Yani bazı mayınlara basmanızı engellerken,bazılarına da kasıtlı bastırırlar.Toplumsal arenamız bir sürü sosyolojik tuzakla örülüdür.Yıllardır sıkı sözler eden dünyayı dolaşmış Mustafa BALBAY'ın TV proğramlarında,iki neydüğü belli adama ,emin abeyyy...yavuz abeyy..demesinin ardında ne yattığını anlamaya çalışmak gerek...Uğur Dündar'ı ,Fatma Girik'le aynı yerlerde buluşturan ne ki?Edebiyatta da farklı değil,kullandığı teknik terimler ve ezberlediği yabancı isimlerle Doğan Hızlan zübüğünün aristokrat tercihleri,yada edebiyat tarihinden seçtiği köy enstütülüler dışında bu gün kalkıpta anadolunun herhangi bir yerindeki öğretmen şaire referans vermesi oldukça zordur... Üçüncü anlatacağım bu meşhur olmuş yada onların yalakası olan sanatçı taifesi sürüler halinde yaşarlar..klan bir yapıları vardır..sürüler halinde miskin,geveze,barlarda meyhanelerde dolaşırlar...Kesinlikle kendilerini halktan saymaz,farklılıklarıyla başka bir üst kültür oluşturmaya çalışırlar.Fiziksel görünüm ve eylemleri dışında reel olarak bi bok oluşturdukları yoktur zaten.İnkar etselerde bize benzemektedirler.Zorda olsa sürüye girebilirsiniz belki..ilk rolünüz nasihat verilecek,hava atılacak şamar oğlanı rolü olur..siz de başka şamar oğlanları bulana kadar bu böyle gider...Sürü gereğinden fazla büyüyünce de bölünür...Bu konu uzar gider.Biz kısa keselim...Diğerlerine yani ötekilere gelince.. Onlar size ulaşır okulda,kahvede,belki misafirliğe gittiğinizde,Herhangi bir yerde...ama meşhur olmadıkları için önem vermez ürettiklerini tüketmezsiniz.Çünki size benziyorlardır.Sizin gibidirler...Aynı kaderi paylaşıyorlardır..Ulaşması ucuzdur,Önünüzü iliklemenizi efendi olmanızı,yalakalık yapmanızı gereken bi durum da yoktur.Sizin için önemli olan ise onları tanıyıp tanımamanız size bir saygınlık kazandırmaz..Atilla İlhan arkadaşınız olsaydı..ya da Uğur Dündar...dimi..(Atila İlhan demişken,cebindeki son bir lirasını karısına verip hapse giderken büyük şairdi ve o zamanki eserleri önünde saygıyla eğilirim...Şimdi ise istanbulun melankolik hoş pahalı kafelerinde,ya da TRT proğramlarında yaz günü taktığı kaşe şapkasıyla tam bir düzen şarlatanı olmuştur..tükürürüm).Orhan Veli örneğide günümüzde pek geçerli değil...Biz sürüden ve sıradan olamayanlara dost yüreğimizi açıyoruz...Biliyoruz ki bu ülkede onbinlerce sesi kısılmış aydın var...yazan çizen,konuşan savaşan var...Halkını ve olup biteni kendine dert edip uyuyamayan var...Hapisanelerden,kent varoşlarına,tarlalardan,kasaba sokaklarına bu selam zamanla duyulur belki..Yani bizler..hiç bir sürünün elemanı olamayıp hayatı çırılçıplak ve bütün kokularıyla anlamaya çalışanlar...burada olacağız... Gerçek aydınlarımızı ve hayatını bu yolda heba edenleri tenzih ederim
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © şahan çoker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |