Tarih, hiçbir zaman orada bulunmamış kişiler tarafından anlatılan hiçbir zaman olmamış olaylarla dolu bir yalan. -Santayana |
|
||||||||||
|
Vaktimi o yıllar genelde kitapçıları dolaşarak, sinemaya giderek, bazen de birahanede bira içerek değerlendiriyordum. Çoğunlukla yalnız takılıyordum. Ben o yıllar çekingen bir insandım. Hala da öğleyim. Bunca yıl karekterimde bir değişiklik sağlamadı( ne yazık ki !). Erzurum’da o yıllar iki tür içki yerleri vardı(gerçi hala da öyle). Bir kısım yerler müşteri bakımından üst gelir grubuna hitap eden, seçkinci, yemek de yenilebilen daha rafine yerler. Diğer tür içkili yerleri ise genel adıyla birahaneler oluşturuyordu. İlk gruba giren yerlere ben çok nadir giderdim. Özel kutlama veya yanımda özel bir konuk olduğunda vs…vs. Ben genelde içki içmek için birahaneleri tercih ederdim. En çok uğradığım yer mahalleme yakın bir yerdeydi. Adının hala unutmadım. “Köylüm Birahanesi”. Adı müşteri profiline uygundu. Burası alt sınıfın, avamın, alttakilerin mekanıydı. Köyden kente gelen insanlar burada birasını içiyor, akşam da köyün otobüsüyle köyüne dönüyorlardı. İşsiz, fakir gençler burada buluşuyorlardı. Karısıyla kavga edip biraz kafa dinlemek isteyen insanlar da buraya geliyordu. Ben kendimi buraya ait hissetmiyordum. Bu insanları hakir görmüyordum fakat ben başka olduğumu fark ediyordum. Bu insanların anlattıkları, hissettikleri, zevkleri, fikirleri, davranışları farklıydı. Ama ben yine de buradaki atmosferi koklamak, bu insanları tanımak istiyordum. Benin burada olmamın diğer bir sebebi de birkaç bira içerek çakırkeyifliğin lezzetini tatmaktı. Köylüm’e genelde üç dört günde bir gider sarhoş olmadan, çakırkeyif vaziyette çıkardım. Çok nadir olarak fazladan bir bira daha içerdim. Birahanene de iki kişilik masaya oturur, yanımdaki gazeteyi veya dergiyi bira eşliğinde okurdum. Bazen de birahanenin bir köşesinde bulunan u şeklindeki sedirlere oturur, yanımdakilerin sohbetlerine kulak misafiri olurdum. Bazı günler buraya elektro sazıyla bir genç gelir Ferdi Tayfur’dan, Orhan Gencebay’dan, Müslüm Gürses’ten şarkılar okurdu. Bu şeklindeki sedirde işsiz, gariban gençlerin muhabbetinin konusu ya aşık olunan komşu kızı, ya askerlikteki dayak vakaları ya da genelevdeki fahişenin davranışı olurdu. Yaşını başını almış köylüler de devletin pancara az fiyat verdiğinden ya da gübre fiyatlarının fazlalığından bahsederlerdi. Bir gün yine Köylüm’e gelmiş(tabii yalnız) sedirin uç tarafında oturmuştum. Yanıma yirmi bir, yirmi iki yaşlarında üç tane genç gelip oturdu ve garsondan bira istediler. Ortadaki genç kafası ellerinde düşünüyor gibi duruyordu. Pek iyi bir hali olmadığını fark ettim. Ortadaki genç topuğuna bastığı ayakkabıdan sağ ayağını çıkarıp sol ayağının altına kıvırdı. Beyaz bir çorap giymişti. Çorabın kirinden epeydir giyildiği belli oluyordu. Ortadaki (Sağındaki arkadaşına bakarak):- Kafam ele dönir, ele dönir ki zannedirem ölecem yav! Arkadaşı:- Ne içtin la? Ortadaki:- Cinin içine kola karıştırıp içtim. Arkadaşı:- Nerede içtin la ? Ortadaki:- Öğleden sonra dama çığtım. Bi şişe cinle bi şişe kolayı karıştırıp içtim. Yandaki damda da karılar yün çırpirlardi. Bi tene yaşlı nene ,”Zıkkımın kökini içesen “dedi. Utandım, damın öbür tarafında sağlandım, orada bitirdim. Arkadaşı:- Kehve söylim mi? Serhoşliğini alır. Ortadaki:- Olur mu öyle şey oğlum? Ben gafayi bulmak için dünyanın parasini harcadım. Ben gülmemek için kendimi zor tuttum. Bir insan sarhoş vaziyette birahaneye geliyor tekrar bira içmek için. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir olaya rastlanılmaz kanaatimce. Bazen de tek başına birasının yudumlayıp kendi kendini dinleyen insanlar olurdu Köylüm’de. Bunlardan birisiye tanıştım bir başka gün. Hoş beşten sonra bir ara konu o yıllar şiddetini gösteren güneydoğudaki olaylardan söz açıldı. Askerliğini Sivas’ta, 1970’li yıllarda yaptığından bahsetti. Söylediğine göre, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Sıvas’ta yakalandığı sırada o da orada askermiş. Bana ,”Ağabey, Deniz Gezmiş şimdikiler gibi değildi, O askeri seviyordu , askere kurşun atmadı hiçbir zaman “ dedi. Erzurum birahaneleri muhabbetlerim işe girdikten sonra kesildi. Bu mekanlardaki sıcaklığı hayatım boyunca başka bir yerde bulamadım. Şimdi içki kullanmıyorum. Ama mahalli ağzın bolca kullanıldığı o muhabbetleri dinlemeği öyle özlüyorum ki. Yoksa biraya tekrar başlasam mı ne dersiniz?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © erhan bayraktutan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |