Hayat, sürekli bir yolculuk hâli aslında. Nereye, nasıl gideceğimizi bilmesek de; hayat bizi oraya doğru götürüyor. Yolda karşımıza birileri çıksa da onlara adres sorsak; "biz nereye gidiyoruz böyle? bu yol bizi nereye götürür?..." ve daha birçok soru... Sorular sormuyoruz ya da soruyoruz ama; cevap alamıyoruz. Kısır bir döngünün içindeyiz aslında. Bu döngünün içinde de yol almaya çalışıyoruz, kendimize, içimize ya da bilmediğimiz yerlere doğru yolculuk yapmaya çalışıyoruz. Ne kadar başarılı oluyoruz orası bilinmez ama; bilinen bir şey varsa o da her yolculuğun bizim canımızı acıtması. hep böyle değil midir zaten? Bir yerde bir süre duraklarız, tam "oraya alıştım" derken başka bir yere yolculuk başlar. Yolculuğa çıkarız çıkmasına da bir yanımızı o durakta bırakırız. Böylece parçalanmaya başlarız. Herbir parçamızı toplamaya çalışsak paramparça oluruz. Çünkü, hiçbir zaman tamamlanmayız. İşte, bu yüzden zordur yolculuklar. Nereye yapılırsa yapılsın insanın canı mutlaka yanar. Yolculuklarda zor olan bir şey daha varsa o da "kararı uygulamak"tır. Karar almak biraz daha kolaydır zor olan onu hayata geçirmektir. Burada devreye bizim "cesaret"imiz girer. Ne kadar cesuruzdur yeni bir hayata başlamada? Alıştığımız her şeyi arkamızda bırakmaya?