Düşlerimde geçirdiğim zamanı yazıyorum sana. Yazdığım zamanları anlatıyorum kendime. Soruyorum yaptığım hataları, sadece bir çırpıda işlediğim günahları anlatıyorum sana, o karanlık odanın loş ışığında. Seni severken sana yaptığım yanlışı sayıklıyorum. Sadece seni severken bile yaptığım hataları bilemiyorum. Görmezden geldiğim ufak şeyleri hep büyütürdüm senin yanında. Zaten sen de huyumu bildiğin için hep susardın. Sadece o gözlerinin güzelliği suskunluğunun nedenini açıklıyordu. Bilmediğim bir şeyler varmış gibi hareket ediyorduk sahilin o eşsiz, o muazzam maviliğinde. Mutlu olduğunu bildiğim halde mutluluğunu bile bile çok görüyordum. Görülen o ki seni severken bile kıskanç olduğumu bildiğin halde yine göz yumdun her şeye rağmen. Tadı kaçmıştı bu bir anlık birlikteliğin. Kaçan tadın bile ayrı bir havası olmuştu, bedenimde. Yine de mutsuz olduğunu anladım. İşte insanların hayatını anlatan filmi izlerken kaçınılmaz bir şekilde kendinize soruyorsunuz, eğer kavşak noktalarında bu iki insan başka türlü davranmış olsaydı, hayatları da başka türlü olabilir miydi? Yaşadığımız aşklar hayatlarımızı değiştiriyor. Yapılan hatalar da değişen hayatı bir kere daha değiştiriyordu. Savruluyoruz. Bizi bir eden yüreğimizin o onulmaz ihtirası ve kaçınılmaz şevkidir. İnsanlar yüreklerinde sevgiye dair mutluluğu bir çırpıda kaybedeceklerini sanarlar. Sadece mutluluğu hissetmek ve başarının en önemli noktasını bulmaktır sevgi. Seni sevmek benim için hep bir düş olmuştur. Şu an seninle geçirdiğim zamanı yazıyorum rüyamda. Bilmiyorsun sen, benim rüyamda sayıkladığımı, sadece hissediyorsun. Her ne kadar da mutluluğu tanımlayamasam da şu bir gerçektir ki, ben mutluluğu denizlerde, mutluluğu bir kayanın sertliğinde, mutluluğu o sevinç gözyaşı döken insanda ve hatta mutluluğu çocuk olup ta çocukluğunu yaşayamayan insanda ararım. Aslında sözlerimde gerçekçi olamıyorum. Bir masanın başında düşündüklerimi ve içimden geçen her cümleyi sana aktarmak isterdim. Ama düşüncelerim benim seni düşündüğüm kadar aktarabiliyor. Bilinmez duygular içinde başladı bu serüvenim, sadece hissedilenlerle yetinilen sözlerdi bunlar. Hatırlar mısın aşkın o zedeleyici yanını. Sadece hatırladığın nedenlerle mi yetiniyorsun. Yoksa bugünü nasıl başladığını mı düşünüyorsun. Aslında düşündüğün şeyler insanların bir anda başladığı ve o monotonda bitiş verdiği dakikalardır. Eğer bir gün hayatıma ihtiyacın olursa gel ve al onu. Zamansız süreçler sonucu insanlar yitip giden akıbetinin farkına varmadan hayatlarını zor olan yanlarla sürdürmektedir. Aslında zor olan insanlarımız değil, sadece zor olan ellerinde tuttukları görev ve yerine getirilmesi zor olunmayacak kadar adil bir zamandır. Bir hayatın onlarca serüveni vardır. Sadece yaşadığımız bir anlık ve tebessüm edilesi serüvenlerdir. Yaşamla ölüm arasında insanlar ayrım yapamazlar yaşarken ölümden korkarlar, korkarken yaşadıklarını sanarlar.Bilir misin bir hayatın kaç dönüşü olduğunu, hiç düşündün mü? Yâda düşündüğün şeylerde hiç yanıldın mı? Severken sevildiğini veya sevilirken sevmenin acı bir duygu olduğunu hiç sayıkladın mı? Terk edilme korkusu ağır basan bir insan için bu sözler çok kırıcıdır. Sadece düşünülen şeyleri yargılıyor insanlar. Düşündükleri şeyler bir celsede yitip giden sözlerdir. Ama yitip gitmeyen ve her zaman yüreğimizde olabilecek bir söz vardır herkese karşı, o da sevgimizdir. Sevgimizi verirken ve ya sevgimizi birilerine gösterebilmek için onlarca şekle girebiliyoruz. Ama şekle girerken bile sevilmediğimizi hiç düşündün mü? Sadece aşkın o denli kutsal ve yüreğimde çarpan kalbime dur demek için adeta bir asalak olduğumu düşünmüştüm. Aşk ve sevgi varmış gibi hissettim gönlümde. Bir insanın sevgisi, bir canlının son dakikada yaşama umutla bakması gibi oldu bedenimde.Zordur bir insanı tanımlamak ve o insanda bulunan özellikleri saymak zordur. Sadece zor olan şeyler bir çırpıda atılacakmış gibi düşünülen en zor şeylerdir insan için. Geçmişte yaşanılan ve kötü biten ilişkiler insanın daha sonraki aşk hayatını mutlaka olumsuz etkiliyor. İnsan hem kendine hem de karşıdakine güvenini kaybediyor. İnsan güven duygusu olmadan ilişki sürdürebilir mi? Elbette sürdüremez. Bir ilişkide insanın karşıdakine güveni kadar kendine güveni de önemli. Bir gözyaşın onlarca hatırı vardır insanın yüreğinde. Sadece hayat bir anlık ölümün eşiğinden dönmek ve bir daha yapmamak şartıyla tövbe etmek gibidir. Zor da olsa yapılan her hata bedenimizi bir gün daha eskitiyor. Sadece yüreğimiz her ne kadar da olsa eskiyen yamaları bir çırpıda dikmeye çalışsa da artık faydası yokmuş gibi hissedersiniz. İnsanlar doğumla ölüm arasında yetiştirilme oranıyla ve yeni neslin akıbetiyle ayaklanıyor.Bir düş gördüm rüyamda dün gece. Gördüğüm bir takım hayal ürünü, inanamadım ve inanmaya yüz tutmuş gibi gecenin o karanlık dakikalarında sayıklamaya başladım. İşte insanlar inanılası zor olan şeyleri sadece hayal ürünü denilen bir takım akılla gerçekleşen zihinde toplanan bir düş seli dediğimiz zamandan çalınan gerçek sayılmayan ve gerçek gibi görülse de biz bir rüyadayız. Sadece inanılası gelen şeyler için yaşam vermekteyiz. Ama bizim yaşadığımız trajik olayları kendi içimizde büyüterek bir put haline getiriyoruz. Yalnızım, yalnızlık bedenimden kasıklarıma kadar işliyor. Sadece yalnız olduğumu anlamadan hareket etmekteyim. Zor olsa da sevgimin seni benim sevgimle sevebilecek nitelikte olmadığını hep vurguluyorum. Kendi kendime konuştuğum günlerde yazıyorum sana, biliyorum beni bir deli olarak görecen ama benim hissettiğim duyguları hissedemediğini ve hissedilen duygularla konuştuğumu ve düşüncelerimde hep niteleyici olarak hareket ettiğimi belirtmekteyim. Ne kadar üzülsem de biliyorum aşkın o denli ve o kadar masum olduğunu. Sadece yaşarken ölümün bir anlık gerçekleştiği gibi yaşıyorum aşkı. Aşk insanın yüreğinde çarpan deli bir hoyrattır. Yaşanılan tüm olaylar vücudumuzun en önemli ve en muktedir yeridir. Biz üzülsek, ağlasak ve hatta dökülen her gözyaşı için bir neden arasak ta bizler karşıdaki insanı severken terk etmeyi hiç bilmiyoruz. Sadece bildiğimiz şey, severken kapılıyoruz, kapılırken kurban oluyoruz. Ama hiç bilmiyoruz, tek bildiğimiz ve düşündüğümüz şey düşüncelerimiz kalbimizin attığı noktayla kesişiyor. Bilir misin düşünceni bir kibrit çöpüyle hareket eden insanları hiç düşündün mü tepeden. Sadece düşündüğün nedenler seni tek bir çatı altında hissettiğin düşünceler mi oldu hep. Yoksa sende mi düşündüğün nedenlerin kurbanısın.İnsanlar düşündükleri yargıları ölçüp tartarak ve ağızlarından çıkan sözleri bir çırpıda hiç söylenmemiş gibi kabullenirler. İnanmazlar bir şeylerin varlığına sadece inandıkları şeyler insanların bugünü ve yarın işleyecekleri kusurlarını temsil eden niteliklerdir. Yine de bizler varlığımızın son türüyüz. Gelecek ve geçmiş için hep düşünerek, yargı oluşturarak, oluşulan yargıdan pay çıkararak ve olayın gidişatını nasıl sonlanacağını hiç bilmeden yol alıyoruz. Sadece inandığımız şeylerin payını çıkarıyoruz, ama inanılası zor olan şeylerde başımıza gelen en güzel nedenlerdir. Yine de aşk insanın hem yüreğinde döktüğü gözyaşı, hem de severken terk edilmeyi kabullenemeyen bir gerçektir. Sözlerimizde hep bir yalancı olduğumuz vurgulanır. Ama bizler kendi benliğimizi oluşturacak karakterdeki genç neslin son kurbanlarıyız. Tek şey bildiğimiz bir şeyi bilmeden yapmamızdır. Bilirken bildiğimizi sanıyoruz. Ama biz halen raflarda yüz tutmuş ve yıllıklar olarak algılanan kitaplarız. Hayat her zaman bir serüvendir. Yaşanılır ve insanoğlunun beyninde bir poz vermiş gibi hafızasına kayıt olur. Bizler göreme sekte hissederiz insanların duygularını. İnandığımız bir şeyler bizi ne kadar üzse de bizler yaşamasını bilmeden toprağa gömülen ve kurban olarak nitelenen insanız. Zoru başarmak için kalbinin sesini dinle. Dinlerken bile inan her şeye en önemlisi de yaşadığın tüm acı ve tatlı olaylara inan. Zor olduğunu düşündüğün şeyler hiçbir zaman zor değildir.