Sevgi en azgın yüreği uysallaştırır, en uysal yüreği azdırır. -Alexis Delp |
|
||||||||||
|
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; biz enerjimizi ne kadar pozitif tutarsak, düşüncelerimizde o ölçüde hep kendi adımıza iyilikleri çağıracak. İyi düşünüp iyi şeylerle karşılaşmak. Olumsuzluğu kaldırıp atmak. Negatif düşünceye sahip, endişeli insanları hayatımızdan çıkarmak. Onları boş yere yanımızda taşımamak, bize de negatif enerji yansıtmalarına izin vermemek. Hastaysak eğer, “iyileşeceğim” diye geçirmek içimizden; “her geçen gün çok daha iyi olacağım” diye düşünmek. “Neden hastalandım, acaba sonunda daha kötü şeylerde mi beni bekliyor” tarzındaki olumsuz düşüncelerden, endişelerden bir an önce kurtulmak. Sabah uyandığımızda, gözlerimizi açtığımızda sağlıklıysak buna şükretmesini bilmek; neşeyle kalkmak yatağımızdan, aynada kendimize gülümsemek. İçimizden “bugün harika bir gün olacak” diye geçirmek, öyle niyet etmek. Size nasılsınız diyenlere “iyiyim” yerine “mükemmelim” diyebilmek ne kadar güzeldir, öyle değil mi? Öncelikle yapmamız gereken kendimizi pozitif enerjinin gücüyle buluşturmak, kendi duygu ve düşüncelerimizi, hayat enerjimizi bu güçle olabildiğince doldurmak olmalı. Bunu başarmanın, daha çok hayat enerjisi üretmenin en kolay yolu ise daha çok sevmekten geçiyor. Sınırsız, karşılıksız, alabildiğine sevmek. Ünlü tiyatrocu Ali Poyrazoğlu’nun bir köşe yazısında yaptığı sevgi tanımını çok beğendim ben. Diyor ki; “Sevgi oktanı en yüksek, fiyatı en ucuz enerji kaynağıdır. Bagajınıza daha çok sevgi yükleyin.” O halde hiç durmadan yüklemeye başlayalım, ne dersiniz? Sevginin itici gücüyle çevremize, yakınlarımıza, sevdiklerimize daha faydalı, daha verimli olabilir, aynı enerjiyi onlara da yansıtabiliriz böylece. Tam tersine kendisini doyurmadan sürekli vermek, adeta kendisi için değil de etrafındaki kişiler için yaşamak, kendinden çok onları düşünmek; kendisiyle ilgili şeyleri hep ikinci üçüncü planlara atmak sağlıklı bir davranış şekli değil. Üstelik fedakarlıkla, cömertlikle karıştırmamalı. Bu şekli hayat tarzı olarak benimseyen bir kişi; bilinçli ya da bilinçsiz kendi içindeki bir takım eksiklikleri başkalarının ihtiyacını karşılayarak gidermeye çalışır. İçindeki yetersizlik duygusunu bu vericilikle kapatmak ister adeta. Ama bir süre sonra, verici olduğu için hep el üstünde tutan kişiler tarafından istenmez hale gelir. Çünkü etrafındaki kişilerin ona olan saygısı kaybolmuştur. Çünkü bir insana saygı duyabilmek için, o kişinin kendisine değer verdiğini, kendisini sevdiğini görmeniz, hissetmeniz gerekir. Çünkü bir insanın ilgi alanı, hayalleri, arzuları ölçüsünde değeri katlanarak artar, saygıyı her daim muhafaza eder. Oysaki sürekli veren kişiler bu özelliklerden yoksundur. Bunu düzeltmenin en iyi yolu ise düşünceleri doğru şeylere kanalize etmek; şikayet edilen şeylerden olabildiğince uzak durmaktır. Çünkü düşünceler o olumsuzluklarla ne kadar meşgul olursa içinde bulunulan ortamdan kurtulmak o denli zorlaşır. Daha anlamlı bir hayatı yakalamak, güzellikleri, mutlulukları ıskalamamak için önce kendi iç gücümüzü keşfetmeye çalışalım, kendi ruhumuzu beslemeyi deneyelim. Uzmanların söylediğine göre; kabuğumuzdan çıkıp varlığımızla barışabildiğimiz anda pasif rolden çıkıp hayatın içinde aktif olarak rol almaya başladığımızı şaşırarak göreceğiz. Enerjimiz pozitif olarak değişecek ve bazı şeylerin düzelmesi için ilk olumlu adımlar atılmış olacak. Sorunlarla problemlerle yüzleşmek artık çok daha kolay olacak. Çünkü varlığımızı her şeyiyle kabul edip bunu kendi içimizde benimsemeyi başardık. Böylesi bir tutum içinde olmak, karşımızdaki kişilerin bizim hakkımızdaki düşüncelerini de değiştirir. Yani bizim pozitif enerjimiz, olumlu düşüncelerimiz, kendimizi sevmemiz hem birey olarak bize yarar sağlar, hem de çevremizdekilerin bize olumlu yaklaşmalarını destekler. Her iki yönden de mutluluk verici bir gelişmedir bu. Şimdi sıra etrafımızda, sevdiklerimizde. Kendi pozitif enerjimizi onlarla paylaşma anında. Unutmayalım ki bir insan eğer kendini sevmezse kendine önem vermezse bunların hiçbirini başaramaz; başkalarını sevemez, onları yeterince önemseyemez. Önce kendimizi sevmeli, eğitmeli, iç dünyamızı keşfedip tüm yaratıcı yönlerimizi ortaya çıkarmalıyız. Kendimiz dört dörtlük hale getirince etrafımızdakilere daha faydalı olacağımız bir gerçek. Kabul ediyorum, kolay değildir bunu başarmak, ama hayat rüzgarına kendimizi tamamen bırakmak; bizi nereye savurursa hiç mücadele etmeden o yöne gitmek de hayat felsefemiz olmamalıdır, ne dersiniz haksız mıyım? Pozitif enerjinin gücünü önemseyen; önce kendisi sonrada etrafındakileri bu enerji ile buluşturan herkese selam olsun. Bende denemek istiyorum diyenler ise, bir an için gözlerini kapatıp hayatlarında var olan tüm güzel şeyler adına şükredip tebessüm etsinler. İçlerindeki o güzel sevginin, o sevgiyle güçlenecek enerjinin fakına varsınlar yeter. Gerisi kendiliğinden gelecektir nasılsa. Kurak bir toprak çiçek açabilir mi? Evet açar, eğer istenirse, gerçekten yürekten istenirse, sevgiyle beslenirse açar. Sevgi hem kendimiz hem de sevdiklerimiz için en güzel hayat ilacıdır. Bu nedenle ben tüm yazılarımı her zaman aynı dilekle bitiriyorum ve sevgiyle kalın diyorum. Sevgiyle kalın. Belgin Eryavuz
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BELGİN ERYAVUZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |