En güzel özgürlük düşü, hapishanede görülür. -Schiller |
|
||||||||||
|
Örnek mi? İşte hemen aklıma gelenler… Şehrin beton blokları arasında güneşin arada sırada yüzünü gösterdiği dar bir kaldırımda iki parke taşı arasında hayat bulan minicik bir çiçek… hayata karşı direnenlerin sesi gibidir adeta. Her şeye rağmen ayakta, tüm olumsuzluklara rağmen gülümseyerek yaşamın bir ucundan tutunmuştur hayata. Sessiz çığlığı ile yaşamın önemini anlatan küçük ama anlamlı bir detaydır aslında. Birbiriyle oynaşan ve annelerinin peşinden bir türlü ayrılamayan yeni doğmuş sokak kedileri tüm sevimlilikleri, ürkeklikleri ve cılız sesleri ile; mahallenin maskotu haline gelmiş iri ve yaşlı sokak köpeği ise yanından her geçtiğinizde başını kaldırıp size diktiği gözleriyle öyle şeyler anlatır ki… yaşamışlığa ve yaşama dair. Tıpkı bunlara benzer bir güzelliği yaşadım geçenlerde bizim bloğun hemen önünde bulunan mini parkta. İki sevimli sarman kedi, o puslu sabahta bana gözlerin ve bakışların önemini, sevgiyi gözlerle ifade etmenin güzelliğini hatırlattılar bir kez daha. Karşılıklı oturmuşlar, özenle sıcacık duygularla birbirlerine bakıyorlardı, görüp de etkilenmemek elde değildi. Göz gözeydiler ve etrafı umursamadan, başka hiçbir şeyle ilgilenmeden son derece vakur bir edayla birbirlerinin derinliklerine dalıp gitmişlerdi. Arabam çok yakınlarında olduğu halde beni fark etmediler, yada fark edip umursamadılar. Onları rahatsız etmemek adına arabanın kapısını nasıl yavaş açıp kapattığımı tahmin edersiniz. Bir süre onları seyrettim, hatta ürkütmekten korktuğum için arabayı çalıştırmayı olabildiğince geciktirdim. Duyacakları sesle oradan hemen kaçarlar diye düşünürken ne mi yaptılar? Hayır hayır kaçmadılar. Karşılıklı oturmaya devam ettiler ve o asaletli duruşlarını hiç bozmadılar. Sadece karşılıklı yaşadıkları büyünün sıcaklığını kaybetmişlerdi sanırım, o nedenle bakışlarını birbirlerinden ayırdılar ve her ikisi de farklı noktalara dalıp gitti. Ben ayrıldıktan sonra ne mi oldu? Bende bilmiyorum…Ama o kısacık an’da tanık olduğum bu güzel sevgiye, bu sıcacık bakışmaya bayıldığımı söylemeliyim. Keşke dedim içimden keşke biz insanlar da birbirimize o kadar güzel bakabilsek! O kadar anlamlı, o kadar sevgi dolu, o kadar içten ve o kadar sıcak… Hepimizin bildiği ama zaman zaman unuttuğu gerçeklerden bir tanesi değil mi bu? Sevgi alışverişini unutmak, kalbimizin sesini gözlerimizle yansıtmayı bir şekilde engellemek… konuşurken gözlerimizi hep kaçırmak… Oysaki insanların en etkileyici yerleri değil midir gözleri? Konuşmasak bile gözlerimizle, bakışlarımızla o kadar çok şey anlatırız ki karşımızdakine. Ama biz, bu en güzel etkileşim yolunu kapalı tutuyoruz hep. Dostlarımızla, arkadaşlarımızla konuşurken bile gözlerimizi başka yerlere çeviriyor, bakışlarımızı kaçırıyoruz. Neden? Temelinde çekingenlik ve utanma duyguları olabilir mi? Büyük bir ihtimalle. Bende istemeden gözlerini kaçıranlardanım, ama gözlerimin içine bakarak benimle iletişim kuran insanlara bayılıyorum. Onları daha samimi, daha sıcak buluyorum ve bu anlamda şanslı olduğumun farkındayım. Çünkü en yakınımdakiler bu işi öyle güzel yapıyorlar ve sıcacık bakışları ile kalbimi öyle güzel sarıp sarmalıyorlar ki… Karşınızdaki kişinin, arkadaşınızın yada dostunuzun sohbetiniz sırasında gözlerinizin içine bakarak sizi dinlemesi ne kadar hoştur düşünsenize. Daha iyi anlaşıldığınızı, daha olumlu bir elektrik yakaladığınızı düşünmez misiniz sizde? Bakmasını bilen, bakıp da gören ve görüp de seven insanlar sevgilerini öyle güzel hissettirirler ki karşı tarafa; kelimelere, konuşmaya gerek bile kalmaz. Yeri gelir bir saniye süren o sıcacık iletişim on afili kelimeye bedel olur, öyle değil mi? Doğada her şey canlı, her şey birbirinden güzel ve her şey birbiri ile son derece uyumlu…Eğer dikkatle bakarsak, bakıp da incelersek öyle güzel enstantanelerle karşılaşırız ki…Pek çoğunun ihtişamı karşısında yorum yapmak bile zorlaşır böyle zamanlarda. Sonuçta hepsi bizim için; bize ve yaşantımıza ayrı bir renk ayrı bir heyecan katmak ve yaşantımızı daha anlamlı hale getirmek için etrafımızı çepeçevre sarmış durumda. Yeter ki ince nüansları kaçırmayalım, fark edelim, bakmasını bilelim ve bakınca güzelleşen gözlerden olalım. Sevgiyle kalın.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BELGİN ERYAVUZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |