..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Anılar > harun şeker




31 Mayıs 2009
Nevbahar Oldu  
BAHAR GELDİ

harun şeker


Baharı nasıl karşıladık.


:BBGI:
NEVBAHAR OLDU
     Bahar geldi. Bitkilerde, hayvanlarda, sularda, bir şevk bir heyecan var. İnsan da bunlardan bağımsız olamaz tabi ki. İnsanlarda bu şevk ve heyecana katılmaya başladı. Eline kazmasını, küreğini alan bahçe yoluna koyuldu.
     Her şeyin maddileştiği dünyada güzellikleri fark etmek ne kadar güç oldu artık. Ne yapmalı o zaman? Bizi esir kılan sihirli kutulardan kurtulup birazda tabiatı gözlesek mi acaba? Kafamızda dönen kelimelere bir göz atmalı belki de. Diziler, taksitler, araba, çekler, altın, dolar, politik çekişmeler vb. En fazla şikâyetimiz zamanla ilgili. Ne yaparsak yapalım “zaman yetişmedi, zaman yok”. Kelimler havada uçuşuyor. Zaman var da bunu algılayışımızda bir sorun var galiba. Bir çobanın, bir mahkûmun, bir çocuğun zaman algısı bir olamaz tabi. O halde algıladığımız ölçüde yaşıyoruz hayatı. Bazen dokunamadığımız şeyler benim değil diyor insan. Ama dokunma sadece beş duyu organıyla olmuyor ki. Hislerimiz de var demi?
     İnsanoğlu sıkılmasın diye yaratan mevsimleri ardın sıra değiştirip duruyor. Tıpkı sahnenin ve kahramanların değiştiği gibi değişip duruyor. Bazen tek mevsim yaşanan yerlerde hayat ne kadar sıkıcıdır diye düşünüyor insan. Tabi oradaki insanlara sormak lazım belki de. Ama en değişmeyen sahnede ise oyuncular değişiyor mecburen. Oyun devam ediyor durmadan. Dünya hayatı da oyun içinde oyun olsa gerek. Bazen küçük şeyler bizim hayattan tat almamızı engelleyebilir. En büyük engel bile bizim için bir atlama çıtasıdır. Karşımızdaki dağ uzakları görmeye engel gibidir. Tepesine çıkınca öyle olmadığını görürüz. Her şey yaşanmadan en büyük engeldir gibi olur. Yaşanınca onun tepesinden daha geniş alanları görebildiğimiz gibi aslında hayatın o kadar zor olmadığını fark ederiz. Sonra başkalarına deriz ki: “O yollardan biz gelip geçtik”.
     Mevsim yaşamı hissettirdiği zamandır bu aralar. Al eline fidanını, kazmanı küreğini. Göm toprağa tohumla beraber sıkıntılarını, kaybolsun toprakta; fidanların ise yeşersin. Avuçladıkça toprağı, hisset yapındaki temel taşı. Bu bahara kimler yetişemedi kim bilir, bu yıl? Sen erişmenin keyfine var. Bir duvar yazısında diyordu ki: “Şuan üstüne bastığın çimler yarın üstünde bitecek”.O zaman o çimenlere ayakkabınla değil de yalın ayak bas, dolaş tarlanın bir ucundan diğerine. Kapat gözlerini, yeni açan erik ve deli badem ağaçlarının çiçeklerinin tozunu tat genzinde. Yorulunca kazmaktan bahçeyi, o zaman getir heybendeki kara tencereyi. Koy içine patateslerini kaynasın sen dinleninceye kadar. Boşa yanmaz ateş varsa kenarında çaydanlık. Aç çıkınındaki yufkayı sık içine kaynayan patateslerden. Otur ye, kuru yavan, varsa acı soğan, içersen deli ayran. Almadıysan nane, idare et yarpuzla. Varsın uzaktan ötsün kanarya ve bülbüller. Açsın bahçeyin kenarında sümbüller. Çağlasın ayakucundaki dere. Uzan dinlen, yat istersen yere. Hisset toprağın taze kokusunu. Yum gözlerini. Düşünme bugün seni üzen şeyleri. Aramazsa aramasın oğlun şehirden seni. Kızın yardıma gelmesin. Bu gün aklına getirme torununu. Hatırında olmasın bu kez toprağın altında yatanlar. Boş ver düşünme pazartesini. Dinle bak ne güzel tabiatın sesini. Çekme başına gelmeyen her şeyin tasasını.
     Hadi! Kalk yeter. Kazarsan bu toprağı, sana et verir, Süt verir, elma, armut, kiraz verir. Çalışmayana yaradan dert verir, keder verir. Şükretmeyene beter verir. Çalış ki, ek tohumun hasını, sil bedenin pasını, at gönlünün yasını. Hisset memleketin havasını.
Bunları tatmıyorsak, lazım yaşamı sorgulamak



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yerköprü'den Taşkent'e
Gavut ve Gölle
Otuz Üç Yaşına Kadar Neler Öğrendim
Tiryakisi Olmak
Sanal Dünyada Zamane İnsanı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Başkadır Benim Kasabam Gezlevi [Öykü]
Topacımın Kabarası Yok [Öykü]
Köylü Annelerin Günü [Öykü]
Dışarda Sonbahar İçerde Bitmeyen İşler [Öykü]
18. Yüzyılda Göksu Vadisindeki Köyler [İnceleme]


harun şeker kimdir?

edebiyatı severim

Etkilendiği Yazarlar:
A. Haşim


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © harun şeker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.