"...öyküyü yazan bilge, beşinci ya da altıncı göbekten kral torunu olduğumu ortaya çıkaracak şekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote |
|
||||||||||
|
Yine köyden yaylaya doğru yol aldığımız bir mayıs ayıydı.Öküz arabasının ön ve arka kısmına kullanılacak eşyalar yerleştirilmiş,orta bölümü boş bırakılmıştı.Bu kısımda evin küçük çocukları ve kedisi yolculuk yapardı.Tekir adındaki kedimizi kucağımıza verip bindirdiler arabaya.En büyük ablam,babam,annem yürüyecek;ben,benim bir büyüğüm ve bir küçüğüm, bize ayrılan yerde yapacaktık yolculuğu.Tabii Tekir de..Beyaz üstüne siyah lekeleri olan,oldukça kocaman bir kediydi Tekir.Yavru doğurmadığına göre erkekti sanırım.Hiç ayrılmazdı bizden.Her gece yatağımıza girer,koynumuzda uyurdu.Onunla yatağımızı, evimizi,hatta oyunlarımızı paylaşmak çok doğal gelirdi bize...Ne tüylerinin ciğerlerimizde yapacağı hasardan,ne de pisliğinin kanımızdaki mikrobik etkisinden yoktu haberimiz.Onu seviyorduk kısacası.Hem üşüdüğümüz gecelerde ısıtıyordu bizi Tekir...Bize neydi zararlarından... Birkaç komşu arabası ile çıkıldı yolculuğa yatsı namazından sonra.Gecenin karanlığında ağır ağır yol almaya başladık.Arabanın sarsıntısı salıncak,gece kuşlarının sesi ninni gibi gelmişti;sarılıp uyuduk,Uyandığımda yaylada olacaktım.İçim sevinçle doluyordu bunu düşününce.Ama uyandığımda hala gelmemiştik yaylaya... Araba bir yokuşu tırmanıyor,iyice yavaş gidiyordu.Üzerimizdeki örtüyü aralayıp,dışarıya baktım.Babam öküzlerin önünde yürüyor,onları yularlarından çekiyordu.Ablam arabanın okunda oturmuştu ve öküzlere öğrendenin ucu ile dokunuyor,sözde yürümelerini hızlandırıyordu.Babam ikide bir “kızım!..uyuma sakın,düşersin”diyordu ablama..Annem ise öteki hayvanları yürütmeye çalışıyordu arabanın hemen arkasından..Tavuk ve civcivler delikli kafeslerinde uykuya dalmıştı çoktan.’Abla!..Daha gelmedik mi?diye seslendim.”Hayır!..dedi,az kaldı.”Demek az kalmıştı ha!..Demek şafakla beraber kavuşacaktık yaylamıza... Başımı yastığa koyup,yolun bitmesini bekledim. Kulağıma gelen çok hoş bir sesi dinledim durdum.Öylesine güzeldi ki o ses!...Yeniden duyabilmek için neler vermezdim ki!...Bir bülbülün,bir puhu kuşunun,bir yarasanın ;belki de bir cırcırböceğinin sesiydi,kim bilir!..Neyin sesi olursa olsun;ben,çoktan koymuştum adını:ŞAFAK YIRTAN!... (Devam edecek)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tayyibe Atay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |