Yaşam hoştur, ölüm rahat ve huzurludur. Zor olan geçiştir. -Asimov |
|
||||||||||
|
‘’Benimle olur musunuz? ‘’Öyküsünden doğan bir öyküm daha. Selim ‘’Gülbahar’’,Bahar’ın bu tutumundan sonra bütün dünyası yıkılmış olarak, Ankara’ya büyük kızının yanına gider dünyası kararmış, hayalleri boşuna gitmiştir, hiç bir şeyden zevk alamaz olmuştur. Kimseyle konuşmaz belirli saatlerde sabah yürüyüşüne çıkar eve döner int.deki sayfalarına gelen mesajlara cevaplar yazar bir iki saatini öyle değerlendirirdi. Sabaha kahvaltını yaptıktan sonra bulaşıkları yıkar evi de bir güzel süpürürdü, küçük odasında yarım kalmış romanını okumaya koyulur tlf.nu nuda kapatır ki arayanlarla meşgul olmasın diye. Selim bey bedeni çok yorulmuştur Bahar la olan beraberliklerinden sonra büyük çöküntüler üzerinde hissetmeye başlamış için içini kemiren sevdasını özlemekte elden hiçbir şeyin gelmeyeceğini anladığı halde hala düşünmekteydi kalbinde esir düşmüş Bahar’ını.Bahar dan hiçbir haber alamıyor üstüne üstük Bahar tüm tlf larını değiştirmiş int.de de sayfalarını başka isimlerle girilemeyecek duruma sokmuştu. Selim Baharın aşkına sevdasına tutuşa dursun her gün her dakika onunla onu serabıyla vaktini öldüre dursun ne var ki Bahar demek oralı değil ki ne arar ne tlf açar nede int.de ona mesajlar çekerdi tabiî ki bunca sevgisini harap etmek bir çırpıda çöpe atmak istememektedir,bilmektedir ki eşiyle yaşıyordur ne olursa olsun kendini hiç olmazsa bir mesajda nasılsın diye sorabilirdi onu da yapmıyordu Bahar. Bu olaydan sonra Selim’in eşi dayanamaz küçük kızının yanına Bursa’ya gitmiştir. Selim zaten yaralı birde eşinden darbe almıştır hayat da devam ediyor, ne yapsın kitap okumaya giren Selim bey hep bu düşüncelerin esirin de kalmış okuduğu kitaptan da bir şey anlamamaktadır zaman da öldürmek geçmesini sağlamak için bir şeyler yapması lazımdır. Öyle böyle biraz okusa da tv dan haberleri dinlemek için televizyonu açar bütün kanalları tarasa da ya bir ayrılık ya onu aldatmış ya vurmuş yada zamlardan başka bir şey duymaz oradan da bir şeyler anlamaz kendine sorar bu nasıl bir yaşam tarzı kimse halinden memnun değil zaten kendi derdi kendine yeter birde ülke sorunlarını düşünecek hiç vakti yoktur. Giyinir dışarı da dolaşmak belki ona daha iyi gelecektir dışarıya çıkar bir kaç komşusuna merhabalar hal hatırlarını sorar Cebeci askeri mezarlığın oradan Kurtuluş parkına kadar yürüyerek yola koyulur sağdan gider vitrinlere baka baka insanların koşuşturması onun acılarını görmelerini hissettirmez insanlara hep güler yüzüyle pozitif enerji vererek yoluna devam eder bazı kişilerin çiftlerin, sevgililerin konuşmalarına ve tartışmalarına şahit olur kulak misafiri olur. Bir saniye bakın kavga etmeyiniz hayat ne güzel eğleniniz sohbet ediniz gibi nasihatler vermek ister ama ya biriside sen kendi işine bak moruk derse diye de düşünür hem yürür hem bu hayatın çilelerini anımsar kendi içinden çözümler üretse de nasıl anlatacaktır kim dinler ki. Kurtuluş parkına gelmiş insanların halıdan olma yürüyüş parkurunda yürüdüklerini görür içinden der bunların da dertleri var ya sağlık ya benim gibi belki daha başka sorunlarla durmadan parkın etrafında dönüyorlar. Her bir insana sorsan derdin ne demeye kalksan akşamlar sabahlara kadar süren dert üzüntü dinlersin nemelazım sorma sende yürü der. Birinci tur hafif yürüyüşle geçer tanıdıklarına selamlar verir ilk beş turunda kenarlardaki banklara da biraz dinlenmek için oturur. Terinin soğumaması için ikinci turu olan bir beşi daha yapmak üzere yürür, bitirince hiç durmadan tekrar onca yolu dik rampada yürümeye başlar bu sefer de sağdan gider. Yol boyunca küçük bir yer olan Ahmet ağabeyinin çay ocağı vardır her dönüşünde ya kendisi ya o Sami bey sayın şairim gel bir çayımı iç buyurun der, orada bir büyük bardaktan şekersiz çayını içer para verse de almaz ama Selim ona bazen bir miktar para atar belki ondandır, eve varmadan ekmeğini de alır merdivenlerden beşinci kata kadar da yürür, evine girdiğinde güzel bir banyosunuz yapar yoldan aldığı gazetesini okumaya başlar kızı okuldan gelir hal hatır nasıl geçti öğrencilerin nasıllardı sohbetin ardından kızımın yaptığı yemeği başlar yemeğe. Karnı doymuş geçer yine bil.na int.deki mesajlara bir daha bakar cevaplar verir,kızınla sohbet eder bir hayli ilerlemiş zamanda odasına çekilir giyer pijamalarını ve girer yatağına yeni bir sabahın doğuşuna kadar uyur. Tabi her gün ki serüven devam eder ama aklı hep Bahar’da olsa da ne aranır ne mesajlarında ondan gelen bir şey yoktur. Düşüne düşüne kalbinde yorgunluk ağrı sıkıntılar hisseder pek aldırış etmez kızına da söylemez bir gün sabahın 10 unda onu kalbi sıkıştırmaya başlar ama biliyordur ki kalbinden gelmektedir hemen kızını arar bir saat olmadan hem o hem de yolda aradığı aile dostumuz doktor yazar Alper bey’de gelir o sırada doktor bey birkaç sorusundan sonra beni her ikisi de koluma girerek abaya görürüler acilen Başkent hastanesine gidilir odaya alınır filmler çekilir hemen filmler neticesinde Selim bey bundan sonrasını hatırlamaz bayıltılmıştır. Saate yakın çıkarılır kalbinin sağ tarafındaki damara balon denilen bir operasyon yapılmıştır sol ayak baldırında damardan girilerek ‘’Anjio’’kendinde olmadan getirilen odasına bir kaç saat sonra kendine gelir kızı ve Alper beyi görür karşısında sorar ne oldu bana espriyle karışık öbür tarafa giderken seni çağırdık şimdi buradasın derler. Ona hastanede yapılanlar anlatılır bir müddet sonra uyumaya başlar 3 gün kalındıktan sonra hastaneden çıkılır eve gelinir kızına kendisini arayanların olduğunu sora hayır baba kimse aramadı Bahar diye biride aramadı mı diye sorar hayır baba cevabını alır onun için kalbine yenik düşen Selim kafasını ona takar bu kadar da mı bu yaşanmışların hatırı yoktu hiç mi merak edilmez hani nerde dev adamı nerde sevgilisi hani nerde aşkımlar ama ondan ne bir aramak ne bir mesajlar gelmiştir, üzüntüsü kendine fazla gelse de yapacak bir şey yoktur. Tam bir aya yakın zaman geçer Selim bey aynı güzergahta eskisi gibi günlük yapacaklarını yine yapar. Günler günleri kovalıyor zaman su gibi akıp gidiyor dur ne olursa olsan hala aklı beyni düşüncesin de hep Bahar vardır o günleri hatırlar o muhabbetleri kahkahaları dinlediği fıkraları hatırlar. Ne güzel günlerdir onlar kol kola gezmelerini el ele tutuşmalarını o uçuşan saçların gölgesindeki mis kokan Bahar’ın tenini hatırlar, ellerindeki parmaklarını okşadığı pamuk gibi ellerini tuttuğunu hatırlar sanki serap’ta görüyormuşçasına ona gülümser yanındaymışçasına mutlu olur yedikleri yemekleri içtikleri çayları, çorbaları, köpeği kıvırcığı hatırlar beraberlerken ne kadar mutlu bir yeni aşıklar edasındaki coşkuyu hatırlar hep hatırladıkça ağlar gözyaşları nereye kadar akacaktır bilmeden kara sevda acısına kapılır en büyük korkulu an gün gelmiştir günlerden bir pazartesi tekrar kalbinin olduğu yerde müthiş bir ağrı hisseder hemen kızını arar, hafif başlayan bazen artan ağrı sı arasında int.den tüm sayfasındaki arkadaşlarına 547 kişiye mesajlar gönderir derki bu belki son mesajım şiirim olabilir dostlarım hakkınızı hela ediniz ben kalp ameliyatı olabilirim diye yazar fakat sabahında erkenden yazdığı 3 şiirini yayınlayamaz onları ve bir gün önceki 4 şiirini de Bahar’ına mesajla Hotmail den yollar ondan da af diler bağışlamasını helalaşmasını ister ve belki dönüşüm olmaz ama bu 7 şiirimi sen antolojide yayınlarsın der şifrelerini de verir, aslın da Bahar kendisinin hastalığını bilmesini sağlamak için bunu yapar, yine kızı gelir ama bu sefer doktor bey yoktur Eskişehir’e konferansa gitmiştir haber verilse de zaman dardır, tekrar bu sefer evine daha yakın olan Ankara ünv.kalp hastanesine kaldırılır evden çıktığını hatırlamaz kendin den geçmiştir. Selim bey acilen hemen ameliyathaneye sokulur kızından akan gözyaşları sanki kulağına kadar gelmektedir, Ölmedim bak…. Doktorlar Selim beyi masaya yatırır, Ameliyata başlarlarken açılan göğüste, Bir bakarlar ki kalp yerinde yoktur, Bütün ekip şaşar kalır hayrete düşerler. Kendi aralarında nerde Selim beyin kalbi, Orada burada açılan yerde aranır, Bir türlü kalbini bulamazlar dona kalırlar, Doktor bey kulağa Selim bey kalbiniz yok. Selim bey kalbimi birine emaneten verdim, Nerde diye sorulur Zeytinli de bu adreste, Hemen helikopterle denilen yere gidilir, İDA kültür evinde oturmaktadır sevdası. Hanım efendi Selim beyin kalbini alabilirmiyiz, Ne yapacaksınız o bana emanet sevgilimdir der, Anlatılır ve Selim bey masada bizi bekliyor, Beni de götürürseniz veririm der, gidilir. Ona sarılır emanetini verir ağlar ağlar, Kendinde değildir aşkına ne olmuştur, Hep suçun kendisinde olduğunu söyler, Sandım ki bitti sevgilim bitirmemiş sevmiş. Dualar yapar ALLAHIN’a yakarır gözyaşlarınla, Saatlerce sonra çıkar Selim’ini baygın halde görür, Bekler yanı başında gözlerinden yaşlar boşalır, Saatler sonra gözleri açılır görür aşkını. İlk kelimesi aşkım burada mıydın bak ölmedim, Senin benim aşkımız o kadar büyük ki, Seni bana beni sana kavuşturdu RABBİM, Hadi tut ellerimi evimize götür beni. Sami Arlan… İçeride ne olduğunu bilinmemekte tam 5 saatlik ameliyat sonrasında çıkarılır odasına getirilir 2 saat sonra gözlerindeki o yeşilimsi gözler açılır dünya ya bir daha geri gelmişçesine etrafına bakar kızını görür kem gözlerle etrafını süzer sanki . Bahar’ını orada görecekmişçesine bakınır göremez gözlerini acı içinde yumar geçirdikleri günleri film şeridi gibi geçirir ama yoktur, bir zaman sonrasında sorar arayanı var mı diye. Kızı baba Bahar aramadı kızmış gibi, daha da yıkılır içine sıkıştırır içine gömer, doktor’u bir kaç kişiyle odasından içeriye girerler günlük kontrollerini yapacaklardır doktor bey Sami bey nasılsınız kendinizi nasıl hissediyorsunuz der, fakat sanki duymuyor gibi aklı hep Bahar’da olduğundan doktor bey bir daha Sami bey nereye daldınız nasılsınız diyorum dediğinde irkilir ve heeehh der kendini toparlar iyiyim iyiyim, doktor bey muayene sini yaptıktan sonra giderken kapı dan Sami bey şiirlerinize bir göz attım çok güzeller ama artık fazla o aşk şiirlerine fazla girmeden başka yönde yazmaya bakınız yoksa bu şiirler sizi bu hale getiriyor. Selim bey hayaller de yaşamaya dursun Bahar’ı gelmemiş bir tlf. Etmemiş mesajlarını yollamamış ama hayalindeki yukarıdaki şiirde yazılanları olmuş gibi hala Sertab’ında görüyorken taburcu olur evine gelir özel hemşire eşliğinde evinde 3 gün daha bakımda kalacaktır. Her şeyi gün geçtikçe düşünür oradan alır buraya koyar çarpar böler kesin bir kanıya varır mutlaka mesajı ona ulaşmadı diye düşünür fakat sayfasındaki gönderdiği mesajlara bakar gördüğü doğrudur mesaj okunmuş görünmektedir, anlar ki ne tlf. Açmaya değer nede onu hala merak etmeye düşünmeye gerek kalmadığını anlar son kez kızına döner ve derki. Yavrum bütün kabahatler benim ve sizleri annenizi, kardeşini üzen benim olmazlarda yüzmeye kalkıştım gönül bahçemde annen varken başka çiçekleri koklamayı merak sardım gördüm ki hepsi boş hayallermiş. Anneni çağırır mısın gelsin hiç ayrılmaksızın özürler dileyeceğim beni bağışlamasını isteyeceğim onu kalbimin her tarafına sokacağım her ne varsa kendi bahçemdeki meyvenin güzelliklerin de var, o mis koku suyla bir tek çiçeğimi kokluya cağım der, ertesi sabahı sevdası aşkı gerçek olan sevgilisi, eşi hanım efendisi odaya girer göz yaşlarına boğulur sarılırlar sımsıkıca sarmaş dolaş olurlar kapının başında her iki kızları da bir yumak olup beraberce ağlarlar herkes bir bütün olmuş aile tekrar bütünleşmişti. Şimdi sizlere soruyorum sevgili can dostlar, her zaman ki gibi siz hanım efendiler haklı, haklı çünkü hiç bir evinin gülü olan hanım efendiler düzgün giden bir evliliği bozmak istemez her ne varsa biz erkeklerden nedense olur. Şimdi çok çok daha mutluyuz ama şu bir gerçektir ki hissediyorum hanımım da hala bir kuşku tedirginlikler var olması da doğaldır. Mutluyuz bundan sonraki hayatımın onsuz geçmeyeceğini bir sürü ameliyatlardan acılardan üzüntülerden akan gözyaşlarımın bom boş olduğunu gördüm. Demek ki Bahar’a kanarak sözde âşık olarak severek kör gözlerle bağlanmışım kendimi asla af etmeyeceğim. Utanıyorum şimdi, içimde büyük bir huzur var ama hayatımda kara bir leke de olduğunu bilmekteyim, herkesten eşimden kızlarımdan beni kollayan Meleklerimden beni hayatı güzellikler görmek yaşamam için beni yoktan var eden yüce ulu ALLAHIM DAN da özürler diliyorum. Hepinizi saygı ile selamlıyorum. Sami Arlan…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sami, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |