Konuş ki seni göreyim. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Uykusuz gecelerde seni düşünüyorum. Bir zamanlar ayrısı gayrısı olmayan iki kişi iken şimdi birbirinden bihaber yaşayan iki kişi olduk. Bir ömür birbirimizi bağrımıza basarken, şimdi senin yerine acıları bağrıma basıyorum. Senin için kaç gece akıl yordum. Kafamı kazan gibi ettim. Şimdi neredesin ne haldesin bilmiyorum iyi gün dostum. Nasılda sevmişim, nasıl sana bel bağlayıp umutlarımı hep senin için ekmişim. Kendim dahi kendime kızıyor şaşıyorum. Her şeye rağmen seni düşünmekten bir türlü kendimi alamıyorum. Başımı ne düşüncelerden kaldırabiliyorum ne de kederlerden. Alnımda senin ayrılığını, bir utancı taşır gibi taşıyorum. Etle tırnak olduğum sen sevdiğim artık sana diyecek bir sözüm kalmadı. Görüşeni karışanı kalmamış bir köşeye hoyratça atılmış zavallı yaşlılara döndü ömrüm. Ömrümün saati olan kalbim acı içinde seni yad ederek atıyor şimdilik. Oysa bu kalp attıkça sana söyleyeceğim onca güzel kelimeler zincirlerle esaret altına alındı. Değişmek bilmeyen acı bir kanunu her an yaşar oldum. Hasret ve acı değişmez bir kanun bir talimat oldu bana. Dünlerimdeki tüm aydınlık güzel hatıralar şimdi kararıp çirkinleşti. Bazen içimdeki bir ümit sesi; var git kapısına kederliyim hüzünlüyüm sensizim sessizim de. Haykır acıları anlat diyorum kendime ama yüreğim yalnızım mutsuzum demeye bir türlü dilim varmıyor işte. Bir şeyler engelliyor. Hiçbir şeyimle sana varamıyorum artık. Aklım ömür boyu sürecek bir ayrılık dese de, gönlüm inanmıyor. Sanki bir gün gelecekmiş gibi bir his taşıyor. Bedenimde yeri belirsiz bir umut taşıyorum. Kafamın içi kanlı bir savaş alanı. Düşüncelerimden, kavgaları karanlıkları bir türlü kovamıyorum. Dünyam her yerde başıma dar geliyor. Gündüzler renksiz ve soluk geceler uzun ve hüzünlü geçiyor. Gün olur zavallı başımı alıp karanlığı kederi arkamda bırakıp gider miyim bilmem. Gözlerim ellerim dilim sevgiden nasibini almış huzur ve teselliyi çoktan kaybetmiş. Bu kara kötü günleri yüz üstü bırakır mıyım bilmem. Beynimde o kadar çok bilinmez cevabı olmayan soru var ki sevdiğim. Beynim sanki sadece soru sormaya yarıyor. Beni yargılamaya kederlere yollamaya yarıyor sanki. Onca yargıya rağmen hala huzura eremedi aklım. Aşkı ne anlayabiliyor ne de o büyük sırra erebiliyor zavallı aklım. O aşk ki bir sıvı misali insanı şekilden şekle kalıptan kalıba sokuyor. Sanki aşk eşittir hayat oldu bende. Aşk varsa hayat var aşk yoksa hayat yok. Nasıl ki hayatın iki yüzü var. Zıt kavramları taşıyor aşkta işte hayat gibi. Akıl, insanın en büyük veziri, en kıymetli sadık bir nasihatçisi değimlidir ki sevdiğim. Kişiyi beladan huzursuzluklardan acılardan korumaya çalışan. Sorunları çözümleyen. Oysa akıl bazen ne kadar da cüce kalıyor dertlerin acıların karşısında. Susup kalsa iyi bazen de insanın canını acıtan en berbat düşünceleri üretiyor. Huzursuz gönlüme huzursuzluk katıyor. Başımın üstünde taşıdığım belalardan huzursuzluklardan kurtaracağı yerde daha beterini yapıyor.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |