"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Ne olurdu sanki, yine sana en güzel aşk kelimeleriyle hitap edebilseydim. Ama edemezdim. Edemem ki kalp ne ile doluysa dudaklardan da o dökülüyor işte. Şimdi sitemin haddi hesabı yok. Emekler boşa gitmiş dilekler çoktan unutulup bir köşede öylece sahipsiz kalmış. Acıda olsa tatlıda olsa her insanda bir sevda mesken tutuyor işte. Kimileri aşka doyamaz, benim gibileri de aşkı yaşadığına bin pişman olur. Nasıl pişman olmayayım ki? Huzurun ardından gelen yığın yığın dertler huzursuzluklar benim yüreğimde canımı acıtarak yaşıyor işte. Şimdi acılarla yaşamayı öğrendim. Zor da olsa alışamasam da canım boğazıma dayansa da acılarla yutkunarak yaşamayı öğrendim işte. Öyle acılar geliyor ki senin acının yanında acı dahi demeye dilim varmıyor. Ateş her zaman düştüğü yeri yakıyor. Şimdi yüreğim kor ateşler içinde yanıyor. Bir ömrü acılar ateşler içinde tüketmek de varmış ey sevdiğim. Kaç gece senin derdinden bıçak gibi sancıların ağrısını çektim. Ayrı ayrı bıçaklar olup saplandı da saplandı acılar. Her bir umudu her mutluluğu yıkmak için saplandı işte. Şimdi acı bir hatıra oldu sevda. İnanılmaz dayanılmaz duygular içinde sıradan bir insan gibi yaşıyorum. Beynimde aşkın umuda ait bir zerre ışık dahi kalmadı. Zamanın yıpratan yok eden etkisi dahi seni unutturmaya yetmedi. Belki de bu kadar acılarım çok ve büyük olmasaydı seni çoktan unuturdum. Bu acılarım olmasaydı elbette unuturdum. Sevda deryasında faydası olmayan düşünceler beynimde bir mahkum gibi dolanır durur. Ne özgürlük var nede bir af. Zarar üstüne zarar eden biriyim şimdi. Beklenmedik bir acının kollarına düştüğüm günden beri dünya evinde huzursuz bir misafirim. Bir gün sabrı ve tahammülü dahi unutacağımı nereden bilebilirdim ki? Bu acılara mı yoksa sensizliğe mi tahammülüm kalmadı inan bilemiyorum sevdiğim. Ah ki ne ah. Ne de çok sevmiştim. Hiç bitmeyen bir sevgi ile sevip bağlanmıştım sana. Günahtan sevaptan haberi olmayan bir çocuk edasıyla bağlandım sana. Varsa sen yoksa sen. Mutsuz muyum ben? Hem de ne büyük bir mutsuzluğum umutsuzluğum var. Bir insanın umudunu alana kadar canını alsan bu kadar mutsuz olmaz insan. Mutsuzluğun pençesinde bir türlü ölmeyi bilmeyen canı her an acıyan bir varlığım şimdi. İnsan mutlu olduğu yerde kalmalı yada mutlu olacağı yere gitmeliymiş sevdiğim. Belki de sen bunu yaptın. Belki de sende beterin beteri bir çileyi seçtin. Şimdi ne gittiğim yerde nede geldiğim yerde mutluluk kalmadı. Mutluluk güneşi üzerime ne zaman doğarda bu karanlığımı ezer geçer bilmem. Sanki her yanım karanlık. Gece karanlık gündüz karanlık. Ama insanlar misali hayatım. Karanlığa istemeden teslim olmuş içi dışı karanlık dolmuş zavallı biri oldum. Beynimde kaç tane acaba sorusu var inan bilemiyorum. Ardı arkası kesilmeyen acaba niçin soruları ile her gün kendime eziyet ediyor kendimi üzüyorum. Her acabanın altında minicikte olsa bir umut buluyorum nadiren. Nasıl olmasın ki en değerliden de değerli birini yitirdim. Onun umudunu küçücükte olsa arıyorum. Nasılda özlemişim seni ah bir bilsen. Bir bilsen yağmurdan bile fazla ağladığımı. Sınırlı olan her şey bitmeye mahkumdur derler iktisatçılar. Sanki bizimki de iktisadi bir mal gibi bitti. Ucu bucağı yok denilen bir sevgi meğer kıtlığı sonu olan bir eşya mal gibi bitti işte. Bazen sözler gerçeğin ta kendisini gösteriyor. Yine de bir söz aklımın ucunda her daim bir doktor edasıyla sesleniyor. Unutma ey insan Düşmez kalkmaz bir Allah unutma diyor bana. Oysa aklımda hala senin o güzel sevgin var. Sevgi diye bel bağladığım karşılıksız sevdiğim sen varsın. Sevgin var da sen yoksun ah ki ne ah. Ah o güzel söze nasılda inanmıştım. Nasılda çirkin bir insan o güzel sözle beni can evimden vurdu. Ah beynim kadar gönlümde bir inansa bu ayrılığa inan çoktan biterdi bende o enginlere sığmaz dediğin dediğim sevda. Hayaller, ve benim hayallerim. Birer birer solan umut çiçeklerim. Açamadan kuruyan çorak bir arazinin hiç acımadan kuruttuğu umut çiçeklerim. Ne de severim bu çiçekleri ve gülleri. Bambaşka bir güzellikleri var. Zerafet en büyük temsilcileridir onlar. Bir rüya kadar kısa sevdam, bir ömürden daha uzun hayallerim, uzun acılarım oldu. Hiçbir menzile varamayan hayallerim. Bin kez bitsin desem de, bir kez olsun bitmeyen bir sevdayla yaşayan bilinmeyen bir insan oldum şimdi. Ve sana hep ak gün dostu derdim. Oysa şimdi her yerim karanlık. Ve ak insanın arkasında bana miras bıraktığı büyük bir karanlık. Sevgiye layık birisi dediğim sen şimdi neredesin bilmem. Acıların olmadığı bir yerde olmamızı istemiştim hep. Şimdi ben acıların ardı arkası kesilmediği bir diyardayım. Peki sen sevdiğim sen, o çok sevilen varlık neredesin ne haldesin bilemem göremem. Öylesine uzaklara bakar dururum şimdi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |