..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Geçmiş ölmedi. Henüz geçmedi bile. -William Faulkner
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Dilek Asar




29 Eylül 2008
Benim Anna´m  
Dilek Asar
Anna ile tanışmamız, memleket hasretinin yüreğimi dağlamaya, Türkiye’ deki çevremi, arkadaşlarımı özlemeye başladığım döneme raslar. O, yanımızdaki daireye yeni taşınmıştı. Orta boylu, balık etinde, uzun sarı saçları ama ille de ülkemin denizleri gibi koyu mavi, gülen gözleri ile kapımıza dikiliverdi. Anna kapının önünde durmadı. İçeriye girdi. Yaşantıma girdi. Güler yüzü, sıcaklığı, ilgisiyle tüm aileye sevdirdi kendisini. Kısa zamanda ailemden biri oldu. Beraber yedik içtik, beraber ağladık, beraber güldük.


:AIBJ:
Türkiye’de ilk bebeğimizi kaybetmiş, bu nedenle çok acılar yaşamıştık. İkinci kez bebek beklediğim anlaşılınca annem-babam onu Almanya ‘ da dünyaya getirmemi, yanlarında olmamızı teklif ettiler.

Apar topar çıkıp geldiğimiz bu soğuk ülkede ilk aylar, uzun zamandır hasret kaldığım aileme kavuşma sevinci,yeni yaşama , çevreye alışma çabaları, yeniden anne olma heyecanı ile geçti.
Anna ile tanışmamız, memleket hasretinin yüreğimi dağlamaya, Türkiye’ deki çevremi, arkadaşlarımı özlemeye başladığım döneme raslar. O, yanımızdaki daireye yeni taşınmıştı. Orta boylu, balık etinde, uzun sarı saçları ama ille de ülkemin denizleri gibi koyu mavi, gülen gözleri ile kapımıza dikiliverdi. Anna kapının önünde durmadı. İçeriye girdi. Yaşantıma girdi. Güler yüzü, sıcaklığı, ilgisiyle tüm aileye sevdirdi kendisini. Kısa zamanda ailemden biri oldu. Beraber yedik içtik, beraber ağladık, beraber güldük.

Yemeklerimize bayılıyor, nasıl yapıldıklarını öğrenmek istiyordu. Bunun da en kolay yolu birlikte pişirmekti. Böylece en sevdiği yemeklerin yapılışını öğrendi benden. Zeytinyağlı yaprak sarması, nohut yemeği, poğaça, pilav... Ben de ondan çok şeyler öğrendim. Patates salatası, Pfannekuchen, Schnitzel... En önemlisi de yemek ve pasta tariflerini cesaretle uygulamayı öğrendim ondan. Hiç unutmam, bu cesaretle hiç yapmadığım bir Türk yemeği olan içliköfteye birlikte girişmiştik de patlayıp içi dışına çıkan köfteleri kahkahadan kırılarak kaşıkla yemiştik.

Anna uzaklardan gelmişti, ta Almanya’nın güneyinden. O da çevresinden, sevdiklerinden ayrıydı. Ama bizi birbirimize yaklaştıran bu değildi. Onun sevgi dolu yüreğiydi. En sıkıntılı, ya da üzgün anımda karşıma çıkıverir, ya beni çağırır ya bana gelir, beni dışarıya çıkmaya ikna eder, ve ben her seferinde „nasıl da bildi nekadar bunaldığımı“ diyerek şaşar kalırdım.
Bu arada bizimle birlikte Türkiye’de tatil yaptı.Türkiye’yi de çok sevdi.

O, öğrenimine devam etmek için Düren’den ayrıldığında, bizden epey uzak bir Üniversite kenti olan Würtsburg’a yerleştiğinde ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Birlikte geçirdiğimiz bu üç yılın rüya olmasından korktum.Oysa araya giren mesafe bizi koparamadı.Sürekli haberleşiyorduk.

Biz de bu arada Düren’den ayrıldık. Önce Köln şehrine daha sonra da Duisburg ‘a yerleştik.
Bir gün arkadaşı Franz’la birlikte Duisburg’a geldi.Getirdikleri çam ağacını süsledik. Noel gecesi Franz flüt çaldı. Yaşadığımız en güzel noel gecesiydi.
Biz de onları bulundukları Würzburg kentinde ziyaret ettik. Bize tarihi şehri gezdirdiler. Unutulmaz günler yaşattılar.

Franz’la birlikte olduğu uzun yıllar boyu sık sık görüştük. Her yıl Türkiye’ye tatile gittiler. Benim bile uzun yıllar görmediğim akrabalarımı, arkadaşlarımı ziyaret ettiler. Birkaç sefer de Türkiye’de onlarla beraber olduk. Bir yaz tatilinde, Türkiye’nin Karadeniz kıyılarına gitmişlerdi. Orada hava soğuk ve yağışlı olduğu için kaçmışlar, soluğu bizim bulunduğumuz Didim’de almışlar, bu güzel sürprizle hepimizi sevindirmişlerdi.

Birgün Anna Franz’dan ayrıldığını haber verdi.Üzüldük, çünki Franz’ı çok seviyorduk.
Bir süre sonra Regensburg’lu Roland’la evlendi. Oraya yerleştiler. Onu da sevdik. Haberleşmelerimiz, görüşmelerimiz devam etti. Kimi kez Almanya’da kimi kez Türkiye’de beraber olduk. Nefis bir şehir olan Regensburg’u gezmeyi bize doyumsuz kılan şehrin güzelliği kadar Roland’ın esprili rehberliğiydi.

Bu arada bir kızları oldu. „Selma“ koydu kızının ismini. Dünya güzeli, bizim Selma’mız.
Franz’ la da dostluğumuz sürüyor. Geçenlerde telefon etti. Eşiyle birlikte birbuçuk aylığına Türkiye’ye gidiyormuş.

Ülkemin insanları ne zaman Almanlar hakkında olumsuz birşeyler söylese ya da bir takım genellemeler yapsa „Sizin de bir Anna’nız olsaydı böyle konuşmazdınız,” diyorum.
Bu satırları Anna ile arkadaşlığımın 30. yıl dönümü nedeniyle yazdım.
İyi ki varsınız Anna’lar, Franz’lar Roland’lar, İyi ki varsınız...




.Eleştiriler & Yorumlar

:: Dostluklar önemli
Gönderen: Zahit Eren / , Almanya
30 Ekim 2008
Yazinizin basligi, "Benim Anna'm" ilk anda pek cekici gelmiyor! Hele Türkiyeli okurlar icin, Anna'nin bir bayan ismi oldugu hemen akla gelmeyebilir. Öykünün bire bir yasanmis oldugunu saniyorum. O baglamda gercek bir dostluk ve arkadaslik öyküsü. Biz Türklerin ve Almanlarin arasindaki duvarlarin yikilaacagina, giderek yükseldigi bir zamanda bu tür dostluklar insana daha bir anlamli ve güzel geliyor. Elinize saglik!




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bireysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dört Köşeli Kuma

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ihlamurun Gölgesi
Veda Partisi
Hediye
Bayram Sevinci
"Bekle Bizi İstanbul"
Sırılsıklam Aşık
Komşularım

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yaşam Bir Tiyatro [Deneme]
Sevgiye Çağrı [Deneme]


Dilek Asar kimdir?

Okumayı çocukluğumdan beri çok severim. Okurken içim ısınır . Okumanın bendeki tek olumsuz yönü bizzat yazmaktan beni alıkoyması oldu. Okumaktan zaman kalmadı. Bir de, öyle çok yazılmış, öyle güzel yazılmış ki ne kaldı ki yazılacak ve nasıl daha güzel yazılır ki dedim. Artık böyle düşünmüyorum. İçinden gelen içinden geldiği gibi yazmalı. Birileri benim içimi ısıttıysa belki ben de birilerinin içini ısıtırım. Belli mi olur. Hayali bile güzel.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Dilek Asar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.