Bir kimse, neden oltasını, içinde tek bir balık olmadığını bildiği bir göle sarkıtır? -Adalet Ağaoğlu |
|
||||||||||
|
Art arda gelen dibi olmayan düşüncelerden kurtulmam lazım. O ummandan çıkmam lazım. Çözmem lazım beni perişan eden bu sırrı. Çözüp felaha ermem lazım. Bu kara idam ipini boynumdan çıkartıp atmam lazım. Neredeyse dünyaya ait ne kadar güzellik varsa hepsi bitmiş. bir zamanlar mesut olduğum dünya şimdi kocaman bir enkaz yığını. Kimsenin yaşamak istemediği, benimse gönlümün sığındığı bir enkaz diyarı oldu. Ah aşk ne hüzünler bıraktın bana. Kurtulmak yok mu esareti bitirmek affın yok mu senin ey güzel aşk. Oysa aşk neydi? Sevda neydi? Emek değil miydi. İlmik ilmik sabırla işlemek değimliydi sevdayı gönle? Ne dünya malı ne şan ne de başka bir şey. Yar dışında her şeyden yüz çevirip, tek onunla yaşamak yaşlanmak değimliydi aşk? İnsanın gözünün, gönlünün yar dışında her şeye tok olması değil miydi? Az çok demeden verilen ve verilmeyen her nimete birlikte şükretmek değimliydi. Anlatılamayan öylesine güzel, öylesine hayranlıkla yaşanılan, yaşanmasına doyum olmayan ömür değimliydi aşk? En büyük mutluluk sevdiğini mutlu görmek değimliydi? Konuşmanın, gezmenin, görmenin, dinlemenin tadına varmak değimliydi? Yaşama sevincini iliklerine kadar hissetmek değimliydi. Tatlı tatlı tebessümlerle yüzümüzü donatmak değimliydi? Yorulmamak, yorgun olsan da gülümseyebilmek değimliydi. İçten samimi tertemiz bir tebessüm değimliydi. Hayatın bize sunduğu güzellikleri doyasıya mutlu yaşamak değimliydi? Sence aşk neydi ey sevdiğim? Artık benim için bu güzel düşünceler çoktan sararıp hazana karıştılar. Hayal meyal acı bir şekilde yad ediyorum aşka ait temiz düşünceleri. Kara bir kışa döndü ömrüm. İçimde yaşama sevinci dahi kalmadı. İçinde yaşama sevinci olmayan birinin nasıl aşkı, umutları, hayalleri, mutlu olabilir ki? Kainatın en sevimli varlığının en güzel tarafı sevgi değimliydi? İnsan sevgi için, kainat insan için yaratılmadı mıydı? Bu muhteşem armağanı nasılda kirletip attık. Şimdi azar azar zehrini özümlüyor bedenim. Kurumaya yüz tutan ağaçlar gibi bir faydam kalmadı kimseciklere. Meyve vermez oldu düşüncelerim. Kesilip atılmaktan, yakılmaktan başka neye yararım ki artık. Beynimde bana baş kaldırmış bir öfkenin sesini dinliyorum. Hayallerde dahi bir çirkin öfkeyle sessiz perişan dolaşıyorum artık. Kendisiyle kavgalı bir zavallıyım ben. Kişi kendini yüreğini bilmez mi hiç. Bilir elbette bilir. İhtilal isyan ve kavgalarla dolu bir bedene sahibim. Sevginin olduğu yerde huzur olur. Sevginin olmadığı bir yerde nasıl huzur bulunur ki? Büyük büyük kavgalarla damarlarımda yanan alevi söndürmeye çalışıyorum. Bu kadar büyük bir öfkeye rağmen yüreğimdeki sevgi neden yaşıyor hala bilmiyorum. Her gün defalarca ezilen horlanan bu sevgi neden bir türlü ölmüyor bende. Kim bilir belki de, bu acılar sayesinde seni unutamıyorum. Olmasa bu kavgalarım elbette unuturdum seni. Uzun bir boşver çeker, sonra çekip giderdim kavgalı hüzün dolu dünyamdan. Korkunç acıların, acı buruk bir tebessümünden başka bir şeyi olmuyor ki. İhanet, pusuya yatmış yabani yırtıcı bir hayvan gibi aniden saldırıyor beynime. Ve büyük bir boğuşma, yorgun acılı bir beden kalıyor kendimde. Ne zaman nerede pusuda bekler bu ihanet mahluku bilmem. Kurtuldum derken kanlı dişlerinden, ummadık olmadık yerde yeniden bulup sarıyor boğuyor beni. Eşkiyadan daha beter bir varlık, yeniden kanatıyor, kapanmayan düşünce yaralarımı. Ve insanın eşya olmadığını bir kez daha anlıyorum. İnsan, duygularla donatılan güzel varlık. Nasıl bir eşya olabilir ki? Duygusu olan hiçbir varlık eşya olamazdı elbette. Oysa ben değersiz bir eşya gibi çöpe mi atılmıştım. Zavallı düşüncelerim, yine içimdeki kapalı duran dertlerimi dışarı bırakmıyor. Sonsuza kadar tutsak mı edildim ben mutsuzluğa. Sonsuza kadar siyah mı olacak düşüncelerim. Sırrına eremediğim bir aşkın elinde perişan mı yaşayacağım. Siyah renk içinde renkli hayaller göremiyorum artık. Geceler ızdırap huzursuzluk dolu. Hep zamanın sırtına binip gitmeliyim, çekip gitmeliyim diyorum. Öyle bir yere gitmeliyim ki öyle bir yere varmalıyım ki, tüm acılar geride kalsın benimle gelmesin artık. Huzurun ılgıt ılgıt estiği, nehir nehir aktığı bir yere gitmeliyim. Aşka muhtaç yoksul biri olmaktan kurtulmalıyım. Kurtulmalıyım bu aşk denen büyük sırdan. Ne derdim olsun, ne de dert bilmeyene dert yanmalarım olsun.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |