Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke |
|
||||||||||
|
“Sessiz bir törenle uğurlandı cesur kral. Başucunda sadece, onu sonsuz aşkıyla seven sadık Arwen vardı.” Son büyük savaşın üstünden uzun yıllar geçmiş, barışın hüküm sürdüğü Gondor ’ da, halk günlük işlerine devam ediyor, kırmızı mevsimde Rohanlılar’ la buluşup kardeşlik festivalini düzenliyorlardı. Bu festivalin tabiî ki olmazsa olmazları buçukluklardı. Onların akrobatik ve basit büyüler içeren gösterilerini izleyen herkes eğleniyor, gülüyor kimi zaman karışık halklardan oluşan bu topluluk şarkılar ve danslar eşliğinde kahramanlarını anıyorlardı. Her festivalde alışıla geldiği gibi Shire’ in en yaşlısı ve bilge yönetici Sam, başta kadim dostu Frodo olmak üzere bütün yüzük kardeşlerini ve onların maceralarını anlatan uzun şiirini okumak için kürsüye yaklaştı. Biraz tedirgin gibiydi sam, kızı Nira ona yardım ederek kürsüye çıkmasını sağladı. Birkaç aydır babasının bu düşünceli ve tedirgin hali onu üzüyor ancak her sorduğunda babasının o komik yüz ifadesiyle “ Bir şeyim yok, galiba yaşlılıktan” cevabını alınca, yarım kalmış düşüncelerle geri çekiliyordu. Festival bitmiş herkes evine çekilmişti. Sam Ağaçsakalın hediyesi olan kök sandığı açtı ve içinde uzun dut yapraklarıyla sarılmış, küçük tahta kutuyu çıkardı. Ağaç sakaldan gelen bu kutunun içinde hayvan derisine yazılmış bir satır vardı… Bir aydır her gece gizlice odasına çekilip bu satırı okuyor, şaşkın yüzü ve düşünceli tavırlarıyla, sanki satırda yazılanlara inanmak istemiyordu…. Festival bitimi güzel lady Eowyn, eşi Faramir’ le beraber o gece Rohan’ a gitmiş, gece kralın toplantı odasında Kral Eomer’ le hararetli bir tartışmaya başlamışlardı. Eomer tüm siniriyle Faramire bağırıyordu; — Kraliçe artık yaşlandı. Habercilerimizden duyuyorum sürekli o mezarlıkta geçiriyor zamanı. Gerçi habercilere ne hacet ne zaman ziyarete gelsek mezarlıkta ağırlıyor bizi. (Gülerek)Sanki Kral yerinden kalkıp ta aramıza katılacak — (Kaşlarını çatarak)Saygılı ol Eomer O hepimizin cesur kralıydı. En azından onu yad ederken hatırasına saygı gösterelim. Unutma O olmasaydı biz şimdi burada olmazdık. — Sakinleşin beyler. Kardeşim Eomer ve sen kocam Faramir şu anda konuşmamız gereken asıl konuyu unutarak anlamsız bir tartışmaya sürükleniyorsunuz. Emin olun ki Aragorn’ u hepimiz çok severdik, (Bir damla göz yaşı yanağından akarken, cümlenin devamını eski hislerini anarak içinden tamamladı Güzel Eowyn. “ bazılarımızsa hep sevecek” ) Şimdi kraliçenin ruhsal durumunu tartışmanın sırası değil, Diras da annesinin bu durumu karşısında endişeli, ama yabancı komşular hakkında söylenenleri en az bizim kadar ciddiye alıyor. Ve en azından gizli bir ulak göndererek onlar hakkında bilgi edinmek istiyor. — Evet bunu bana da söyledi festivalden önceki akşam. Tedirgindi. Balkonda yıldızları izliyorduk bana dönüp; Benim Kral olmak gibi bir hayalim elbette var. Ama şu an bunun için yeterli olmadığımı biliyorum, ama yiğit ve bilge bir krala her an ihtiyaç duyuyoruz. Ey amcam saydığım Faramir Kral olmak için annemle görüş. Ordu başkumandanı sensin. Diyarımızı koruduğun gibi adaletle yöneteceğinden de şüphem yok. Sana olan desteğim annemin seni krallığa çıkarmasını sağlayacaktır. Ama önce gizli bir ulak bulmalıyız, yabancı komşular hakkında bilgi edinmeliyiz. Ben iki gün sonra arifler konseyine danışmaya gideceğim. Onlardan cesur ve büyü sahibi bir ulak isteyeceğim…. — Faramir ulak konusunda size en sağlam savaşçılarımı verebilirim yiğit ve zekidir ler. Ama krallık meselesini daha sonra konuşalım. — Tamam Eomer. Ancak senden ulak için savaşçı değil en şeçkin atlarından istiyorum. Ve bu konuşulanlar şu an için burda kalsın zamanı gelmeden halkın duyması iyi olmaz. Bu anlarda Kraliçe Arwen her akşam yaptığı gibi dağdan topladığı gelincikleri eşinin mezarı üzerine dizerken, elfçe yas şarkıları söylüyordu. Sesi rüzgârın yapraklara dokunuşu gibiydi. Yağmur sularının dağlar arasından süzülüp, kayalara şekil vermesi gibi dinleyen herkesin yüreğinde elim bir kederi şekillendiriyordu. O şekil ölümlü bir bedene ve ölümsüz bir sevgiye sahip olan, bilinen kahramanların en cesuru ve alçak gönüllüsü Aragorn ‘du. Ve şimdi Ay ışığında silüeti tıpkı babasını andıran Diras annesinin bu hüzünlü halini sessizce izliyordu. Dayanamadı, sessizce yaklaştı Elflerin Prensesi, Gondor’ un ve belki de Orta dünyanın Kraliçesi Arwen’ e. Onun yaklaştığını gölgesinden fark eten Arwen, sessizce iç geçirdi. Ne kadarda babasına benziyordu. Tek fark annesinden aldığı iri, büyülü mavili gözlerdi. — Anne üşüteceksin. Hadi gel içeri girelim artık. Yarın devam edeceksin nasıl olsa. — Olmaz. Ay ışığı tam olarak gözlerine yansıyana kadar burada olmalıyım. (Sonra kalktı. Diras ın elinden tutup mezarı yan görünüşte görebilecekleri yakınlardaki bir yüksekliğe oturdu. Oturdukları yerden Aragorn’ un ve diğer kralların mezarları görünüyordu. Daha ötesindeyse Gondor’ un uçsuz bucaksız ovaları. Ay ışığının, gecenin lacivert rengini açmasıyla ovalar mavi bir denizi, mezarlarda bu denize doğru yola çıkmış gemileri andırıyorlardı. ) Sonra ay ışığı dik konumda en yüksekte bulunan mezara, Cesur Kral Aragorn’ un mezarına vurmaya başladı. (Bir an bu görüntünün muhteşemliğine kapılan Diras, mezarın göğe çekildiğini sandı. Mezarın göğe doğru yükselirken kapaktaki heykelin canlanması ve babasının elindeki kılıcı kaldırarak kendini selamlamasını hayal etti.) — Baba, büyük savaşların fatihi, Muzaffer olman için, gereken gücü sana ne verdi. Söyle bana baba, söyle. Beklediği cevabın gelmeyeceğini biliyordu. Bakışlarını yere eğdi. Yüzünden içindeki boşluk belli oluyordu. — Gel! Ey Cesur Aragorn’ un, bana en büyük hediyesi. Gel! Babasının en güçlü mirası. Zaman yaklaştı… Koşarak Atlarına bindiler. Sarayın en yüksek kulesine sürdüler atlarını. Arwen deli gibi sürüyordu. Atını. Ama Gandalf ‘ın yadigarı gölgeyele, binicisi Diras’ı Arwen’den önde götürüyordu hep. Sanki gideceği yeri biliyormuşçasına koşuyordu. Kulenin balkonuna geldiler. Arwen atından inip korkuluklara yanaştı. — Baban söylemişti. Ölmeden. Oğlumun kaderi benden farklı olmayacak diye. Her şeyin başlangıcı, senin babanı görmenle olacaktı. — Anne o bir hayaldi sadece. Babam çok özlüyorum ve ona ihtiyaç duyuyorum..(bakışlarını karlı dağların eteklerine saplayıp ) özellikle bu aralar… — Bunun sebebini bilmediğimi mi sanıyorsun, benim körpe fidanım. Ah benim cesur ama bir o kadar çocuk yürekli aşkım. Kaderimizde olanı yaşayacağız hepimiz. Bilsek de, bilmesek de. Baban da, bende birbirimizi severken olacakları biliyorduk. Ama aşkımız için her şeyi kabullendik. (gözü dolarak) Ayrılığı bile. — Anlıyorum anne. Anlıyorum. Sonra yavaşça annesine sarıldı Diras. Ana, oğul bir süre gözyaşı döktükten sonra tekrar bakışlarını ufka gömdü anne. Yavaşça ellerini boynuna uzattı. Ve eliyle, boynunda ki zinciri çıkardı. Oğluna dönüp “bu artık senin.” dedi. Ve oğlunun boynuna taktı. Kolyeyi. Diras Akşam yıldızının boynuna takıldığına inanamıyordu. Babasının annesine bıraktığı en değerli hediyeydi. Kolyenin ucunu avucuna alıp hayranlıkla, ayasında bir yıldız gibi parlayan bu nesneye baktı. — Anne dedi Anne bunu kabul edem…. (Lafını bitirmeden karşılık verdi Arwen) — Sus küçüğüm. Akşam yıldızı Sadakatin ve Ayrılığın simgesidir. O ortaya çıktığında, sahibinin yakında büyük zorluklara içinde olacağını anlatır. Bende iken, eski parıltısını kaybetmişti. Ama bak şimdi sende parlıyor. Baban söylemişti. Ben öldükten sonra, onu selamlayacağım ve akşam yıldızı onun elinde parlayacak. Faramir ve bir çok ileri gelen saray ahalisi buna bir türlü inanamadı. Ama ben hep inandım Diras. Babana hep inandım. Şimdi Babanın gösterdiği yiğitliği gösterme sırası sende… — Ama Anne ortada bir savaş yok ki. Sadece tanımadığımız bir halka karşı şüphelerimiz var. — Peki ya şüphelerin doğru çıkarsa. — Bunun için erken. Önce ulak bulmam lazım. Ve onun getirdiği bilgileri krallar ve arifler le tartışmamız lazım. — Ne olursa olsun. Babanın mirasısın sen Diras ve aynı baban gibi sende, kibirli bir kral yada cahil bir savaşçı gibi davranmıyorsun. Elbette konseyini topla oğlum. Dostlarına ve bilgelere danış. Ancak bazen dostların güveni, kararları geciktirir. Lider, bazen etrafına danışmadan, çevresindekiler için kendini feda ederek zafer kazanabilendir. lacivert. (J. R. R. TOLKIEN' e saygıyla.)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © tuncer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |