İnsan özgür doğar, ama her yanı zincire vurulmuştur. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Oysa daha dün sabah, sıcacık bir yatakta uyanmış ve varlığının içimi rahatlatan hissiyle, daha bir sarılmıştım sana. Şimdiye araması lazımdı diyorum. Öfkesi daha dinmedi herhalde. Loş, umutsuz ve bekleyişle dolu bu sabahı nasıl yenmeliyim. Uyumak diyorum kendime , biraz daha koparmalı bu gerçeklikten kendimi yada gözlerimi en azından. Yavaşça dönüyorum yatakta, üstümden düşüyor yorgan ve hafif bir ürperti geçiriyorum. Hava gittikçe soğuyor… Arka tarafa dönünce yokluğunu görüyorum yeniden, bir bıçak kesiği daha hissediyorum yüreğimde ,derinden. Ne ateşli gecelere ev sahipliği yapmıştı bu yatak, oysa şimdi soğuk yalnızlığımın esaretini taşıyor sessizce. Saatler oldu, hala senden gelecek haberin umudunu ısıtıyorum içimde. Fitilim tükeniyor. Işığın odam da tükendiği gibi. Yağmur durdu galiba, ne diyorum biliyor musun; eminim yine o çınar ağacının altındaki banka oturmuş, burnunda ıslak toprak kokusu, Seyhan’ın dalgın sularını izliyorsundur. İçindeki öfkenin yavaşça kapılmasını istiyorsun sulara, “dersini almıştır.” Diyorsun. Umudum soğuyor. Ben mi aramalıyım acaba. Bu sefer, beyaz bayrağı ben almalıyım elime, affet demeliyim, yokluğun ruhumu zehirliyor, ne olur unut eskiyi demeliyim. Bunları bekliyorsun değil mi ? Hayır daha buz tutmadı umudum. Yoksa inat mı var bu bekleyişin ardında gurur mu. Yorgan yine açıldı, sanki kalk artık diyor, saatlerdir boşa bekliyorsun. Kalk artık. Kalkıyorum ; masanın üstündeki sigaraya doğru yönelirken, bir şeye bastığımı hissediyorum. Telefonun… Demek saatlerdir bunun için aramadın. Sinirle kapıdan çıkınca telefonu düşürmüşsün, kapanmış. Kapanan telefon, Alevlenen umut. Açıyorum perdeleri sonuna kadar, Doğru banyoya gidiyorum, temizlenip, üstümü başımı düzeltmeliyim. Büyük ihtimalle evin yolunu tutmuşsundur çoktan. kadife eteğimi ve en sevdiğin bluzumu giyip masayı hazırlıyorum,akşam yemeği için. İkimizde hak ettik artık baş başa, güzel bir akşam yemeğini. Kapı çalınıyor, içimde kanat çırpıyor bir güvercin gibi heyecan. Son kez aynanın karşısına geçip , bir iki el hareketiyle saçımı düzeltiyorum. Yüzümde çocuksu bir tebessüm açıyorum kapıyı. 1. son İki polis duruyor karşımda, Ellerindeki kimliği gösterip; “Bu şahsı tanıyor musunuz?” diye soruyorlar. Evet tanıyorum diyorum neden bir şey mi oldu diyorum. Yüreğim patlamaya hazır bomba. “boğuldu” diyorlar. “ Seyhan’ın kıyısında bulundu.” Boğuluyorum, İçimdeki umut delip parçalıyor yüreğimi. Gözlerim kapanıyor, sonra seni görüyorum. “ bir çınar ağacının altındasın, yüzünde bir tebessüm. Bana bakınca tebessüm kayboluyor. “neden geç kaldın” diyorsun. 2. son Koca bir demet karanfil duruyor kapıda. Üstünde bir not, “beni affet. aşağıda seni bekliyorum.” laciverTT
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © tuncer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |