..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Serap TAN




24 Ekim 2007
Ben Faust Değilim ki Mefisto!  
Çamurda dalgıç olmak için güç gerekir.Güç benliğimizdeyse eğer,bütün bıçakların gözü kör olsun!

Serap TAN


Herkes aslında alternatif bir katil adayı olabilir.Saplayamadığımız gözü kör bıçaklar karşıdaki bedene değil hayatımızdaki varlığına saplanır...


:BBFI:
İçim açılmıyordu. Ama hava kapanıyordu gitgide.Üşüdüm.Annemin örerken burnunu kanattığı o çok değerli kahverengi hırkayı aldım omuzlarıma.Titreme halinde uzandığım yataktan ateş basmasıyla kalktım yine.Kolay değil tabi. yazın başından beri üstüne bir sürü anlam yüklediğim eylül bitti...
"O anlamlı eylül." Güz çağının devrimcisi ve en bilinen anlamıyla ayrılıkların habercisi...Her yıl eylülde çok büyük değişikler olacağını sandım hayatımda.Bu obsesif durum yıllarca sürdü.Her eylülün birbirine benzediğini anlamak için ise böyle büyümem gerekliydi.Şu an olağan halimin devam etmekte olduğunun bilincinde koynumdaki mezarlıkta anılarımı okşadım biraz akşam vakti.Derken kapıya bir anahtar sokulduğunu farkettim. O gelmişti.Bütün tüylerim ayaklandı.
Birazdan yine kanayan bir dil odama girecek,en kuytularımdaki anılarımı okşarken eski bir put gibi karşımda durup "eee ne kadar ağladın bugün bakalım" diyecekti.Kendimi bir böcek gibi hissettirecek ben de bir karıncanın sessizliğiyle boyun bükecektim...Tüm bunları düşünürken kapı açıldı:
-"Oyalar gelecekmiş toparlan da kalk hadi" dedi.
-"Peki" dedim.Sadece.
Eski bir putun karşısında yeniçeri olmanın alemi yoktu.Hayat denen şey bu minyatür diktatörün söylediklerine göre şekilleniyordu "ev" denilen yerde.Gidecek bir yerim olsa kaçacaktım ardıma bakmadan.Fakat çare yoktu.Durup durup düşünen,düşündükçe yerinde duran,ömründen yiyip duran biriyim ben.İnsan yerine konmanın ne demek olduğunu biliyordum.Bana insan muamelesi yapmadığından uzun saçlı bir badem ağacı gibi durup konuşmamayı tercih ettiğim günden beri "deli" olarak düşünüldüm.Hep beraber şarkılar söyleyelim istemiştim.Ama o ben ağlarken şarkı söyledi.Böyle düşünürken bir mırıldanma duydum salondan:
-"Gel güzelim gel boşvermişim ona buna...."
Yine birşeyler işitmeden toparlandım.Zorun hanesindeki hizmetçiliğime devam ettim bir müddet.Hazırlıklar tamamdı.Limonlu keki seven Oya'ya bir sürpriz olsun istedim.Ancak bu gece nasıl sürprizler olabileceğini bilmiyordum.Bir misafirin gelmesi ona başkalırının yanında aşağılama fırsatının lezzetini veriyordu çünkü.Odama gidip hazırlanmam gerekti."Ne giymeliyim?" diye düşündüm.Bana yakıştığını düşündüğüm kırmızı buluzümü çıkardım dolaptan.Hatta biraz da makyaj yaptım."Güzel kadınım vesselam" deyip şöyle bir döndüm olduğum yerde.Daha sonra salona onun yanına gittim.Şöyle bir süzdü:
-"Hıh! Tam rengini bulmuşsun yine.Deli alacası!"
İç sesimin çığlığına dayanamayıp karşılık verdim:     
-"İçimin uğultusunu ancak bu renk kapatıyor." deyiverdim.
-"Hah! Gene başladı uğultu falan.Normal insan olsana birazcık.Dahası normal bir kadın! Sıradan yani.Böyle orijinal laflar nerden eser bilmem ki! Hastasın sen!"
Ne olurdu "Çok yakışmış" deseydin de normal olsaydı herşey diye içimden geçirebildim sadece.
Suskunluğu dehşet,sesleri deprem olan bir ilişkiydi bu ve bana hep dehşeti yaşamak düşmüştü bugüne kadar.Derken dışardan korna sesi duyuldu.Perdeyi kaldırıp kafamı uzattım.Oya,Caner ve iki sevimli çocuğu arabadan indi.Yan taraftaki arabadan ise Zeynep,Coşkun ve Tuna indi."Kalabalık bir gece olacak." dedim.Herşey güzel başladı.Talı tatlı sohbet edilirken,Caner'in çay bardağını almak için sehpaya eğildiğimde büyükbabamdan bana kalan evin penceresine satılık levhası astığını öğrendim.Şaşkınlıktan ne diyeceğimi şaşırdım.Söz konusu olan manevi değeri benim için bu kadar önemli birşey nasıl da hiçe sayılıyordu aynı ben gibi. Elimdeki çay bardağını mutfağa zor taşıdım.Bir hışımla tekrar salona döndüm.
-"Hayır!" dedim olağanca yüksek bir sesle.Herkes zamanın bir diliminde dondurulmuş gözleriyle bana bakıyordu.
-"Ne demek hayır.İhtiyacımız var ve satacağız."
İhtiyacımız olmadığını biliyordum."Bunu yapamazsın" diye haykırdığımda bir şimşeğin üzerime doğru yürüdüğünü farkettim.Vurmak isteyebileceğini düşünüp birkaç adım geri çekildim.Dayak,duvaktı kadının yüzünde ve kadın çamurda dalgıç gücü yetebildiğince.Ancak o dakikadan sonra koptum.Evin satılacak olması bana bahane,hatta okyanusumu taşıracak son damla olmuştu.Oya'nın,Zeynep'in ve o küçücük Bengisu'nun masum bakışları arasında elimi sıkışan kalbime bastıcaktım ki; gözüm buluzün kırmızısına ilişip kafamı kaldırdığımda odadakilerin kaybolduğunu,her yerin kırmızı ateş toplarıyla bezendiğini gördüm.Küçük kırmızı kürecikler saçlarımdan omuzlarıma doğru iniyordu.Odanın tam köşesinden biri yanıma doğru geldi:
-"Kimsin?" sorusuna verdiği cevap,
- "Ben,Mefisto" oldu.
-"Tam da damarların kabarmışken buldum seni.Yoruldun değil mi? Çok yoruldun.Sabır sarayında hükümdar mı olacaksın sen? Neresi burası "benim" diyebildiğin evin mi? Bu adam kim?Zararsız zehirlerini içine akıtabildiğin şişe mi?
Uçurum kenarındayken seni yolundan döndüren vicdan mı? Yoksa kendi gölgene çizdiğin resim mi bu adam? Seni kapının içinde değil dışında görüyor.Gitmen için çırpınırken niye direndin ki bu kadar? Direnirken tükenmedin mi daha?" dedi.
Elini omuzuma attı.Yanmadım.Sıcaklık bile hissetmedim şeytandan yana.Beyaz bir tepsi içinde üç farklı bıçak sundu.
-"Eğer birini seçip dediğimi yaparsan ömürlük huzura ereceksin.Denemeye değmez mi?"
-"Sen yaklaşacağın zamanı ve kişiyi iyi bilirsin.Ne var ki, senin kahramanın değilim.Kendine başka bir kurban seç katil etmek için.Ben kazığa oturtulmuş bir hikayenin gerçek kahramanıyım.Evet.Ama Faust değilim ki! O zayıftı. her ne kadar delilikle itham edilsem de ben zayıf değilim"
Deyişimle birlikte tepsiyi elinden fırlatmam bir oldu.Ateşten eline değen bıçaklardan biri odanın içinde bir kan nehri oluşturmuştu.Nefessiz kalmıştım.Bu nehirde boğulacağımı zannettiğim an:
-"Bütün bıçakların gözü kör olsun!" diye bağırdım.
Bu cümleyele kendime gelmiştim.Yaşadığım dakikaların gerçekliğini sorgularken elimde tuz buz ettiğim çay bardağının avucumdan dökülen parçalarını seyrettim.Neler olduğunu anlamaya çalışırken misafirlerin evi terkettiğini farkettim.Karşımda, hayatımı paylaştığım hayatımdaki yabancı bana çocuk gibi bakıyordu.Suçlu bir çocuk gibi...
-"Ben kendimden mi geçtim?" diye sordum.
-"Belki...Beni öldüreceğini söyledin.Sonra "Bütün bıçakların gözü kör olsun! Lanet!" diye bağırdın."
-"Evet.bütün bıçakların gözü kör olsun.Seni öldüremem.Şeytana uyamam bir kötülüğü renklendirmek adına.Çünkü bundan daha iyi bir çözümüm var.Dilinmemiş acıları,siperi olmayan bütün dımdızlak halleri yaşamamak adına ben artık yokum.Senin gibi bir damarsıza adanmak üzere olan hayatımı geri alıyorum ellerinden.Ve ellerime almadığım bıçak ayıbım,dilimdekiler kusurumsa eğer "deli" dediğin bu şahıs aklını kullanacak.Ben artık yokum.Bütün bıçakların gözü kör olsun ama hayatımdaki varlığını onlarca defa saplıyorum.Ben artık yokum...."
"Bu gece, zorun hanesinde son gecem oldu..."



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Anneler Gününüz Mübarek Olsun Öğretmenim!

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sana Aşeriyorum... [Şiir]
Çengelli İğne [Şiir]
Meliha Teyze'nin Gülleri [Şiir]
Sendeleyerek [Şiir]
Uzağa... [Şiir]
Ortaçağ Yalnızlığı [Şiir]
Beklerken [Şiir]
Gebereceksin [Şiir]
Sahici Bir Kardan Kadın [Şiir]
Öyle de Olur Böyle De... [Şiir]


Serap TAN kimdir?

Edebiyat öğretmeni

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Serap TAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.