Her insanda insanlığın tüm durumları vardır. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Artık yapraklar sararmaya yüz tutmuştu. Dalların şevki kırılmış, mülayimliğin kesitleri görülmeye başlamıştı. Ağaçlar esintinin hışmında çaresiz kalıyor, aşiyanlar sahipsiz görünüyordu. Kuşlar kanat çırpmadan sessizliğe bürünmüş garip bir şekilde bakıyorlardı. Âlem manzarasının karelerindeki seyri hallere. Ağacın gölgesi bile bir hüznün nağmesiyle sarsılıyordu. Bir nedametin izleri, bariz bir şekilde haykırmasa da anlamlılık adına tezekkür vardı. Artık zahirdeki iksir yavaşça ve nezaketle çekilse de, batın yönünde akımı sürüyordu. Geldiği yöne doğru, kader cilvesindeki esrar sahnesine. Toprak onun haznesiydi. Tuval derinliğinde ki resmiydi. Vazgeçilmez hazzıydı. En güzel aşkıydı. Bulunmaz sevdasıydı. Bu yol sayesinde hilkatin fanisiydi. Bir gün zail olacağını bilen dervişti. Varislerinin banisi olmak adına bir himmetti. Rahmet adına elçi, vefa adına temsilciydi. Emanetin ne olduğunu idrak eden sezgiydi. Nihayet konusunda metanet adına bir neferdi. İlmi hakikat sahnelenirken, haşyet nebatatı kuşatırdı. Mahlûkat ancak bu kadar duyarlı olan yaratılmışlardı. İnsan, en güzel biçimde tanzim edilmiş sanat adamıydı. Payelerin erbabı, cihanın efendisi, hakikatin temsilcisiydi. Yalnız iman için hedeflenen nesillerdi, inkârı reddedenlerdi. Hak adına kenetlenen, evrensel mesajla ibret için sergilenenler. Peygamberleri hiçleyerek, iblisin yolunu seçen nice sefiller olmaz mı? Aşk adına teni seçenler, sevda adına gönül dinlemeyen her kimseler. Hayat memat ilişkisinde denkliği bulamayan, aramayan onca canlar. Ne derler kaygısını üzerinden bir türlü atamayan sefih hezeyanlar. Nimetin kadrini bilmeden hoyratça ahenk bozukluğuna boğulan canlar. Ağacın, dalın yaprağın, canın hengâmesinde anlamsızlıkta kalanlar… Geldik ki gideceğiz derken hazırlık aşamasında mağfireti anlamayanlar. Bir nefes kadar yakınken, her gün ölürken, hastalıkta şifa ararken... Musalla taşına bakarken, bir faniyi omuzlarken, ecdadı anarken neler… Bizi bize bırakmayan enler, benler, şekliyeti önceleyen heceler kimler… Yalnız geldik, gelmek için vesilelerden geçtik, ama bizler niye geldik… Bir aslanın pençesinden korkarken, timsahın dişlerinden kaçarken… Bir kuşu avuçlarken, yaprağı koparırken, çocuğu kucaklayıp öperken… Uykuya dalarken, rüyalar görürken, hülyalarda gezerken kimlerdik… Bazen şefkatken, bazen hiddetken, bazen dilberken, bazen ihsanken… Her gün bir canı gömerken, en yakınlarımızı toprağa gönderirken… Aşk adına ısrar ederken, manayı öncelemeden, teni güncelleştirmek… Bir hırs uğruna meşkten feragat etmek, itminanlığı terk etmek demek… Edebi silmek, hayâyı ötelemek, adabı bilmemek, manayı öncelememek Her geçen bir zamanda tefekkür hazzını yaşamadan güne başlamak… Ölmeden ölmek ne demek bunu idrak etmek, aşkla serinliğe ermek… Cemalin hakikatinde nefeslenmek, sevda meşkiyle ölümsüzleşmek… Mahşerin katresinde akıbetimizi terennüm ederek hemen yüzleşmek…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Cilasun, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |