..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi dünyadaki yaşam ırmağıdır. -Henry Ward Beecher
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Mustafa CİLASUN




7 Ocak 2008
Beyan Uygulamayla Orantılı Olursa Makbuldür!  
Yine 70 li yıllardan bir anının terennümüydü anlatılan…

Mustafa CİLASUN


O yılarda Ankara’nın Altındağ ilçesine bağlı olan bir gecekondu semtiydi. Hayatımızın nasibi muvacehesince tercih edilen ve iradi olarak karar verilen bir ahşap evde oturuyorduk.


:CBAB:


Yine 70 li yıllardan bir anının terennümüydü anlatılan…

O yılarda Ankara’nın Altındağ ilçesine bağlı olan bir gecekondu semtiydi.
Hayatımızın nasibi muvacehesince tercih edilen ve iradi olarak karar verilen bir ahşap evde oturuyorduk.

Bin metrekare alana bir gecede kondurulan lakin muhtelif kapıları bulunan beş altı evin bir avluyu paylaştığı mekânlardı.

Sokaklar oldukça dardı. Son derece engebeli bir arazisi bulunuyordu.
Hani derler ya kırk çeşit millet diye…

Ülkemizin birçok vilayetinden, kasaba veya köylerinden bir iş umuduyla gelinen
O zaman dilinimde enkara denen bir paylaşım kentiydi…

Bir parti asabiyeti bulunuyor ve hatta yokluğun önünü alacak kadar gündem oluşturuyordu.

Henüz yaş olarak bir er kişiliğe erişmeme rağmen, bu zamana kadar yaşadıklarım halime o kadar çok yansımış ve bir badire karşısında öyle alışa gelmiştim ki birçok şey olağan hale gelmeye başlamıştı.

Henüz o yıllarda evimizin geçimiyle birer bir sorumluluğum bulunduğundan yaşadığım hicranlı yıllar sanki melalime enjekte edilen aşılar kıymetindeydi.

Mahallemizde çok farklı ahlaki değerleri bulunan insanlar vardı.
Manadan ya bizler habersizdik veya günübirlik hayatta hiç esintisi bulunmuyordu.

Arkadaşlık yapacağım yaşıtlarımı bulmakta o kadar çok zorlanıyordum ki anlatmam. Çünkü her birinin bir müştereklik anında gözlemlediğim çok tuhaf, rencide edici, hevesini gerçekleştirmek için neler yaptıklarına şahit oluyordum.

Dorusu bizim aile yapımızda da çok duyarlılık kazandıran bir durum yoktu lakin bu yaşıma kadar yetiştiğim çevrem, mahallem, sokağım hiç burarla benzemiyordu.

Zevkler ve tercihler o kadar farklıydı ki bir kaygı yaşamamaktan kendimi alamıyordum.

Amca dediğimiz yaşlı insandan kulaklarımızı yırtarcasına duymak zorunda kaldığımız küfürler hala kulaklarımı çınlatır.

Teyze dediğimiz yaşlı kadınlar kendi aralarında o kadar dertliydi ki, geçinmek ve evinin nafakasını temin etmek adeta onların sorumluluğunda gibiydi.

Fakat her iki tarafta da en çok fark edilen cihet sevginin adeta yok satmasıydı.
İzzet, hürmet, şefkat, himmet, sahavet, muhabbet sanki bu mekânların ve sakinlerinin yabancısıydı.

Her ne kadar yokluk her tarafı kuşatmışsa da bir tebessüm her halde bir ücrete tabi değildi. Aranırdım, sorardım kendi ilklerimi yoklardım neydi bu cimrilik diye.

Fakat yapabilecek çok bir şey yoktu, hani bir hastalık sirayet eder ya tıpkı onun misali her bir yanı kasım kavuruyordu.
Şiddet, hiddet, husumet, adavet…

Yokluğun neler yaptırdığına çok yakinen, içim parçalanarak şahit olmuştum.
Bir teyze vardı biraz kilolu olan, çok fazla olmasa da yaşlıydı, her aile gibi onlarında geçim sıkıntısı vardı.

Altı yaşlarında bir oğlu, on altı yaşlarında da bir kızı bulunuyordu. Kızı alımlıydı, kendi halinde annesiyle birlikte hayatını ikame ediyorlardı.

Mahallenin ahlaki sorunu bulunan birçok genci bu zavallı insanları taciz ederlerdi. Kız çocuğuna annesinin yanında dahi son derece üzücü kelamlar ederlerdi.

Bu duruma şahit olmam bana o kadar ağır gelirdi ki çoğu kez dayanamazdım atılırdım, kavga ederdim bu eğitimsiz canlarla…

Çok ilgili değildim, kendileriyle bir çift kelam bile etmemiştim lakin bu insanlar sana ne bir çıkarın var mı neden sahipleniyorsun diye beni pasifise etmeyi başarırlardı.

Bir kenara çekilirdim ve kuytu sessizliğimle melalime yaşları akıtırdım.

Bazen merak etmez değildim, neden polislere haber vermiyorlar diye fakat o yıllarda polis bile çare olmaktan çıkmış diye her bir insan nakarat halinde beyan ederlerdi.

Rüşvet, yolsuzluk, gayri ahlaki konular kimlerin ağzında değildi ki!

Zaten bu zavallı aileyi bir kimseye şikâyet edersen, edecek olursan gece baskın yaparız diyerek her zaman korku salıyorlarmış.

Bu gençlerin birçoğu esrar satıyor ve silah taşıyorlardı, gün içinde kim kime!
Ailemizin tek erkek çocuğu olduğum için annem üzerime çok düşerdi.

Bak oğlum senin kimin kimsen yok, bu adamların arkası çok seni perişan ederler, gecenin karanlığında senin başına bir iş açarlar sakın ha bunlara bulaşma yoksa hakkımı helal etmem diye çok uyarılar yapmıştı.

İlerleyen bir gün bu gençlerden birisi gece yarısı bu ailenin evinden çıktığı haberi konuşuluyordu. Bu haberin yayılması üzerine başka gençlerde aranmaya başlamışlardı.

Normalde her sabah 05.30 da dört yol üzerinden sitelerin yolunu tuttuğumuzdan çalıştığımız iş yerine ulaşmak için, zaten gün içinde neler olduğunu bilemezdim.

Akşam 20.30 da ancak evimize yorgun düşerdik. Bir soluklanmak adına sokakta ki gençlerden duyduklarımız içler acısı olan durumlardı.


Bir akşam işten gelirken dört yolda önümüzü bazı gençler keserdi. Sigara para talep ederlerdi, vermek istemeyince çok olduklarından tehdit ederek neticeye giderlerdi.

Artık arkadaşlarımın başlarına gelen bu durum karşısında asla seyirci kalamazdım. Bir müddet ne yapmalıyım sorgusundan sora mahallemizde Kadir isminde bir arkadaş vardı, onun uzak doğu sporlarıyla uğraştığı anlatıldı.

Kadirin yanına giderek hal hatıran sonra benimde ilgi duyduğumu beyan ederek, yardımcı olmasını talep ettim. Sağ olsun memnuniyetle diyerek gönlümü aldı.

Fakat onların gelir düzeyleri çok iyi olduğundan işe gitmiyor ve diledikçe solona gidiyormuş. Ben ise işten fırsat buldukça gidebilecektim.

Nihayet kararımı vermiştim, mutlaka gitmeliydi. Çünkü o zamana kadar bizle karakucak dövüş ve savunması yapardık.

O zamanların meşhur İsmet İraz’ı hocamızdı. Çalışmalara başlamıştık, işten çıktıktan sonra gece 23.00 kadar çalışıyorduk.

Benim çok yakinen bilmediğim Kadir salonda hocalık yapıyormuş ve siyah kuşakmış. Doğrusu şaşırmamış değildim. Çünkü Kadiri artistik hareketleriyle daha çok tanımıştık.

Yine bir akşam arkadaşlarla eve doğru geliyorduk saat 23.45 civarıydı.
Kadir her ne sebeple olduğunu bilmiyorum gecenin yarısında bir bina istikametine doğru ıslık çaldı.

Tabi biz pek oralı olmamıştık nihayetinde kadirdi çalan bir bildiği vardı muhakkak
Kabilinden ilerlemek istiyorduk.

Dr. Sami ulus çocuk hastanesi yanında duyduğumuz acı bir frenle irkilmiştik.
Bir piyasa taksisi bize doğru aracın camından seslenerek hadi bekliyorum dedi.

Biz bir şaşkınlık yaşadık doğal olarak ve Kadire baktık, çünkü ıslığı çalan kendisiydi. Kadirden bir ses çıkmıyordu. Biz daha çok şaşırdık.

Taksici dört yolun müdavim şoförü olduğundan gözü pek ve belası eksik olmazdı.
Kadirden bir ses çıkmayınca biz hemşerim sana çalmadık arkadaşını çağırmak için çalmıştı Kadir arkadaşımız deyiverdik.

Taksici ikna olmamıştı ve eline koca bir sopayı alarak bizlere doğru geliyordu.
O kadar enteresan ki biz dört kişiyiz ve taksici bir kişi. Fakat o bizim üzerimize geliyor.

Kadir bizim içimizde hocalık yaptığı için ona karşı bir güvenimiz vardı. Teknik konuda bizlerden çok iyi durumda ve daha iri yapılıydı.

Taksici gecenin bu saatinde beni değil de belanızı mı arıyorsunuz diyerek sopayı kaldırmaya yeltendi. Adama bir yanlış anlaşılma var kusura bakma diyerek zor ikna ettik ve Kadirin gerçek yüzünü bu saya de keşfetmiştik.







Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın beklenmedik kümesinde bulunan diğer yazıları...
İsimsiz Mektup!
Yaşlı Teyze!
Deniz ve Ben!
Tatlı ve Otel!
Gece Yarısı Kaza!
Odadan Alevler Fışkırıyor…
Titreyen Bir Ses!

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çaresiz Kaldığım An!
Haksızlığa Sabretmek!
Sokak Arasında Gezerken…
İntihar Eden Kadın!
O Kız!
Erenler ve Hanımlar!
Silinemeyen Bir Hicrandı!
Bir Feryadın Yansıması…
Şaha Kalkan Motor!
Garip Bir Zaman Diliminde Çalan Telefon…

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Buselerimi, Sessizliğin Pervazlarında Gizlerim! [Şiir]
Her Lahzada Bir Fark Var, Sırrını İçinde Saklar! [Şiir]
Beklemek Kar Etmedi, Nasip Sükût Ettirdi! [Şiir]
Yürekte Düğümlenir Sukut Ettiren An! [Şiir]
Ruhumun Suskun Hicranı ve Ah U Zarı! [Şiir]
Ey Hicran Aldanan Ben Olayım! [Şiir]
Kalp Hata Etmez, Nefs Vuslata Eriştirmez! [Şiir]
Söyleyemedim, Kalbimin Figanıyla Yetindim! [Şiir]
Kırdın Ümidimi, Yıktın Şu Gönül Lânesini! [Şiir]
Gönül Hüzne Ram Olunca Neyleyim! [Şiir]


Mustafa CİLASUN kimdir?

Düşünmeye hassaten zaman ayıran, naifliği önceleyen, estetiği seven, güzelliklerden şevk alan, gönüllerin deşifresiyle uğraşan, halin dilinden haz alan, aşk için meşkin zaruretine inanan, hilkatin ve aidiyetin serinliğinde yazmaya çalışan bir can.

Etkilendiği Yazarlar:
Mehmet Akif Ersoy,Sezai Karakoç,Necip Fazıl Kısakürek, Cemil Meriç


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mustafa CİLASUN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.