Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Kültür sanayi,liberal toplumlarda kitle iletişim araçları tarafından oluşturulmuş bir düzendir. Frankfurt Okulu üyelerinden Adorno ve Horkheimer'ın üzerinde durduğu 'kültür endüstrisi' kavramı,toplumlara egemen olan kapitalist düzen ve bu düzenin kullandığı araçlarla yaratılmıştır. Kültürün,bu anlamda tecimsel bir araç haline getirilmesiyle,entelektüel amacının çok ötesinde pazarlama amacı doğmuştur. Kitle iletişim araçlarının bireyleri ve toplumları etkileyebilme gücü,olumlu yanları gözardı edilebilecek kadar az olduğundan kültür sanayinin sürekliliğini sağlayan,pazara bu anlamda -katkıda- bulunan araçlar olarak kavranması şaşırtıcı değildir. Aslında,kapitalist düzenin bireye vaat ettiği özgürlük,sınırları sert çizgilerle belirlenmiş,ısmarlama özgürlük olmaktan öteye geçememiştir. Çünkü,kapitalizmin hizmetinde çalışan kitle iletişim araçları,toplumdan kopardığı bireye ancak tek başına bırakılması anlamında bir özgürlük vermektedir. Bu sistem,öyle bir düzen yaratmıştır ki,insanlar,yaşadıklarının aslında yaşatılanlar olduğunu,bir bakıma sanal bir dünyada sanal gerçekliklerle yaşatıldıklarının farkında oldukları halde toplumdan dışlanmamak adına sessiz çoğunluğuna sessizce dahil olmuşlardır. Oysa,bu durum hem toplumdan soyutlanmamaya çalışan,hem de toplumdan uzaklaşan,yabancılaşan bireyler için çelişkili değil midir? Adorno ve Horkheimer'a göre,kültür endüstrisinin sunduğu bütün kitle iletişim araçları,bireysellik üzerindeki toplumsal baskıları güçlendirmekte ve bireyin direnme imkanını elinden almaktadır. Özgürlüğün de biçimsel olarak verildiği bu sistemde,başkaldırana: "Evet,bunu yapabilirsin;ama yaptığın anda artık bizden değilsin" şeklinde çerçevelenmiş maddeler vardır. Toplumda örgütlenmiş bütün gruplar,kitle iletişim araçlarının gücüyle direnç gösterenlere karşı eylemlerde bulunmaktadır. Başkaldıran,asi olan,farklı veya toplumun modasına(!)ayak uyduramayan her birey,iktidar sahiplerince çizgi dışına itilmektedir. Bir çizgi çizmek gerekiyorsa kendi yaşam alanımızda bunu neden bizler yapmıyoruz? Durumu imgelerle süslemek değil amacım ama bulunduğumuz konumu bir dördüncü boyut olarak niteliyorum ben... Dördüncü Boyut Sessizlikten geldi Onlar, Hiç duymadıkları bir ritim bu, hayatın ritmi bu: Hızlı, öfkeli, neşeli, yorgun. Ama hep akan bir görüntüde. Alışılmadıkça yaşanmayan, alışılınca vazgeçilemeyen. Her duyduğunuzda ritmi, şarkısını söylediğiniz. Ta ki sessizliğe dek. Sessizlikten gelenlerin döndüğü yere dek. Başka bir zamanda, dördüncü boyutta.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Demet Yetiş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |