"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Akşamüstü… Güneş batmak üzere buralar da… Saatten anlıyorum batmakta olan güneşi, perdelerim kapalı olduğundan ve aralamaktan üşendiğimden, ilerleyen yelkovandan anlıyorum, güneşin gitme vaktinin geldiğini. Akşam… Nasıl da nazlanıyor gelmek için... Yakıcı güneş gitmekte saniye şaşmazken, akşam gelmekten yana değil gibi davranıyor. Mecburi imiş gibi… Bilmiyor ki havanın kararmasını bekleyen, kaybolmak isteyen insan kalabalıkları var bu şehirde… Akşam… Nazlanıyor bu şehirde… Bilmiyor ki nalân olmaya hevesli, yalan olmaya meyilli, hüzün suretli insanlar var. Şimdi denizi de yok ki bu şehrin… Ağlasan nereye akacak yaşların… Yalanlasan kelimelerini dalga dalga götüren, hüzünlensen su misali, ses veren olmaz… Şimdi. Denizi de yok bu şehrin… Şimdi, sen de yoksun… Yazdığım her kelime toplamı özlüyorum seni. Özlemeyi dahi seviyor insan böyle olunca. Eziyet halini almıyor senli zamanlar. Varlığına kayıp ilanı yapıştıran, uyuşturucu niteliğinde akşamüstleri, anlayamıyor bu halimi… Gelmiyor, nalân olmaya hevesli günüme… Gün gün beklemekte olan, yalancılığımı fazlalaştıran, hüznüme yabancılaşan kendimi, alıp götürmüyor uzaklara… Yanına getirmiyor bir nefeste… Sessizliğime konuşan kendimden, utandırıyor beni. Yazmasam sana, yakın zamanda beni anlayabilecek bir kâğıt parçası bulamamaktır korkum. Yazmasam, kelimeler üstüme geliyor, kalem küsüyor, ellerim halime acıyor. Korkularımda boğulacak kadar yaşlanmadım henüz. Körleşen, sadece yüreğimin sana meyilli, sana yabancı, tarafları. Tarafsız kalıyorum bu halime de. Oldubittiye getirince, resmin çıkıyor karşıma. Karşılıksız kalıyoruz, biz bunu hep yapıyoruz. Mil çekilmiş akşam, hoş geliyor, sefalar götürüyor. Elinde yüz liralık yaşam, meteliğe kurşun atmaya sebep oluyor. Gözlerini benden kaçıran adam, sana söyleyecek bir tek kelime kalmıyor. Senin yokluğun benim yalnızlığımla birleşince bir akşamüstü, böylece bir sayfa, dolu dolu kalbime akıyor… Şimdi denizi de yok ki bu şehrin… Şimdi sen de yoksun… Canım, canın sağ olsun…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © fatmagül Akman, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |