Gerçeğin dili çok yalın. -Euripides |
|
||||||||||
|
SEKİZİNCİ BÖLÜM Geçmiş zaman tünelinde yaşanmış anılar Sonbaharın güneşli son günlerini yaşıyoruz. Havada fırtınadan önceki bir sessizlik var. Bahçede çardağın altında çayımı içerken,Himmet dayı başıma dikildi: ... Öyle kara,kara ne düşünüyorsun? Hasan Cevat ... Ne düşünebilirim ki? Benim işim her zaman olduğu gibi geçmişin muhasebesini yapmak. Himmet dayı ... Burada sakin kafayla bir düşün bakalım. Bu kızla hiç mi mutlu günün olmadı? Hiç mi bir birinizi sevip okşamadınız? Hiç mi kucak, kucağa yatmadınız? Bana sakın bu soruların hepsine olumsuz yanıt verme. Hasan Cevat ... İyi ve mutlu günlerim tabi ki oldu, ama bitti. Ya şimdi? Himmet dayı ... O zaman sende elindeki az ama mutlu günlerin değerini bil. Mutlu olmaya bak. İhsan efendi ile işim var. Biraz’dan onun yanına varacağım. Hadi sağlıcakla kal. 1998 15 kasım Perşembe Otobüsten indiğimizde, elimizde bavullar ortada kalıverdik. Benim bir kere gelip gördüğüm.Veda’nın ise hiç görmediği, Ege bölgesinin kendine has karakterlerini taşıyan, minicik bir kasaba. İkimizde birbirimize şaşkın baka kaldık. Veda ... Hasan Cevat inşallah ne yaptığını biliyorsun? Ortalarda hiç kimse görünmüyor? Sakın buralarda kaybolmayalım? Hasan Cevat ... Bilmez olur muyum hayatım. Ben buraya ezbere getirir miyim seni, benim ki bir anlık şaşkınlık. Bizim Semih’i biliyorsun teyzesi burada yaşıyor. Onların oturduğu evin bir bölümünü satın aldım. Neden satma gereği gördüler, hala anlamadım ya? Veda ... İnşallah bir terslik olmaz. Hadi düş önüme yolu göster de evimize kavuşalım! Hasan Cevat ... İki tarafı da ağaçlık olan yokuşu ağır, ağır tırmanmaya başladık. Buranın havası, İstanbul’un kirli havasına hiç benzemiyordu. Yol kenarındaki kurumuş yaban çiçeklerinden toplayıp bir demet yaptım ve Veda’ya uzattım. Buyur hayatım. Güldü, uzattığım çiçek demetini büyük bir ciddiyetle aldı ve teşekkür etti. Gülünce gözlerinin içi gülüyordu. Veda ... Biliyor musun Hasan Cevat? Artık kendi evimin kadını olacağım. Yokuş aşağı inerken Veda’nın elini tutup dur-durdum: ... Yokuşun başında bahçe içinde ki, binanın İkinci katında balkonlu yer var ya, işte orası bizim evimiz. Bahçe kapısına kadar geldik, kapının mandalını kaldırıp açtım, içeri girdik, Veda bahçeyi görünce gözleri parladı. Veda ... Aman Allah’ım çok güzel. Yazın bahçeye masa koyarız. Burada çok keyifli çay içilir. Bu sırada Ayşenaz merdivenlerden inip yanımıza geldi. Hasan Cevat ... Veda, bu küçük hanım, buraların / Çalıkuşu / Ayşenaz. Semih’in teyzesinin kızı. Ayşenaz, Veda ablana merhaba de. Ayşenaz ... Hoş geldin Veda abla tanıştığımıza çok sevindim Veda ... Bende seni tanıdığıma çok sevindim Ayşenaz. Ayşenaz ... Sizi yarın bekliyorduk. Erken geldiniz. Hasan Cevat ... İşlerimiz tahmin ettiğimizden daha çabuk bitti, bizde bir gün önce geldik. Ayşenaz geldiğimizi annesine haber vermek için yukarı çıkarken, bizde peşinden dairemize çıkmak için, binadan içeri girdik. Veda/ Heyecandan ölüyorum. İlk defa kendime ait bir evim olacak/ dedi. Merdivenleri çıkıp daire kapısının önüne geldik. Anahtarı kilide sokup çevirdim. Kapıyı ardına kadar açtım: ... Hayatım, içeri önce girmek senin hakkın, ama dur bekle. Bavulları kenara çektim ve Veda ne olduğunu anla-madan kucakladım içeri girdim kollarını boynuma doladı, salona götürüp iki kişilik koltuğa bıraktım. Hasan Cevat ... Hayatım çok üzgünüm, gönlümden geçen seni bu kapıdan beyaz gelinliğinle geçirmekti, ama olmadı. Ya-nına oturdum, başını omuzu ma dayadı ve bana sarıldı /çok ama, çok mutluyum Hasan Cevat / Usul, usul ensesini okşadım,oldum olası bundan çok hoşlanırdı. Kedi gibi mırıldanmaya başladı. Ondan sonrada ayağa fırladı. Veda ... Ev çok harika, hem de dayalı döşeli. Hasan cevat ... Her halde iki bavulla seni boş eve getirmeyeceğimi düşünmüyorsun değil mi? Veda ... Ben de sanmıştım ki çok iyisin Hasan Cevat. İki oda, bir salon, mutfak, banyo ve tuvalet, bir arada. İçimize sindire, sindire evin her yerini dolaştık. Böyle bir kasabada böyle bir ev hiçte fena değil. Yeniden salona geldik. (Nasıl bilebilirdim ki, bir yıl içinde her şeyin darmadağın olacağını, Veda’nın bir daha dönmemek üzere evi terk edeceğini.) Akşama kadar vaktimizi eve yerleşmekle ve temizlik yapmakla geçirdik. Akşam yemeğimizi Ayşe-naz’larda yedik çokta iyi oldu.Yemekten sonra çaylarımızı da içip oyalanmadan, evimize çıktık. Yorgunluktan bitmiştik. Hemen soyunup yatağa uzandım. Veda ile ilk defa aynı yatakta beraber yatacağız. Geceliğini giyerek yanıma geldi. Utanmıştı yüzü kızardı, elinden tutup kendime çektim. Hasan Cevat ... Ah benim utangaç sevgilim, sen en doğrusunu yaptın. Bu güne kadar seni hep yanımda uzanmış olarak hayal ettim. Sırtını dön göğsüme yaslan. Dediğimi yaparak başını kolumun üzerine koydu. Yaralı ve ürkek bir kuş gibiydi, dokunsam kaçacak yavaşça kendime çekerek sarıldım. Elimi geceliğinin içine sokarak göğsünü avuçladım. Nihayet hayallerim gerçeğe dönüşmüştü. Veda hafifçe bana dönerek: ... Çok mutluyum sevgilim. Boşta kalan elimi sıkı sıkıya tuttu. O kadar yorgunduk ki, ışığı kapatacak halimiz dahi yoktu. Veda’nın derin, derin nefes almasından,uyuduğunu anladım. Her halinden çok huzurlu olduğu belliydi. Bende dalmışım. Uyandığımda, hala kucağımdaydı, ve elim hala göğ-sünün üzerindeydi. Uyandırmamaya çalışarak saatime baktım. Vakit hayli geç olmuş, kolumu dikkatle başının altından çektim.Bir bebek gibi uyuyordu dudağının kenarı hafifçe kıvrılmış sanki uykusunda bir şeye gülümsüyordu. Sarsmadan yatakta oturdum. Eğildim ve yüzümü saçlarının arasına gömdüm kendine has olan kadınsı kokusunu, içime çekerek derin,derin kokladım. Öyle ki, o kokuyu yaşadığım sürece unutmayacaktım. Her şeyi ile benimdi. Bilmediklerini bende görüp öğre-necekti. Onun ilk göz ağrısıydım. Yavaşça uyandırmadan yataktan çıktım. Pencerenin önüne gidip dışarıya baktım. Karanlıkta hiçbir şey görünmüyordu, içim ürperdi. Bizim için camın dışında bilmediğimiz ve tanı-madığımız bir dünya vardı. Geriye dönüp bir sandalye çektim ve karşısına oturdum. Geceliğinin ön kısmı ha-fifçe açılmış, nefes aldıkça göğsünün görünen kısım-larında esrarengiz gölgeler oynaşıyordu. Karşımda, en usta ressamların dahi resmini çizemeyeceği güzellikte bir tablo vardı. Bu görüntü Hayatım boyunca seyredebileceğim en güzel tabloydu. Veda çok sakin ve huzurlu bir şekilde uyuyordu. Bana olan güveni sonsuzdu. Demin ki düşüncelerimden dolayı utandım. Ama düşüncelerim doğruydu. Sabah uyandığında hala o muhteşem tabloyu seyrediyordum. Bir kadına yatakta sere, serpe yatmak bu kadar mı yakışır Allah’ım. Yataktan çıkmasına fırsat vermeden yanına giriverdim. Asırlardır hiç karşılaşmamış sevgili idik. Sarıldık, doyuncaya kadar birbirimizi içtik. Gözlerine baktım büyüdü, büyüdü okyanus oldu. İçine düştüm kaybol-dum. Ben sen yok, biz varız. Ben ve Veda tek bir vücut, Doğan güneşin ilk ışıkları altında, yorgun beden-lerimizin bize yaşattığı mutlulukla birbirimize gülümsedik. Kulağına yavaşça terbiyesiz laflar söyledim. Birbirimize sıkı, sıkıya sarıldık. Aynı anda / Akşama kadar yataktan çıkmayalım / dedik. .... Hah işte böyle olacak bak nasıl gülümsüyorsun. Hasan Cevat .... Hay Allah, Himmet dayı sen misin? İçim geçmiş uyumuşum. Tam da yerinde uyandırdın. Himmet dayı ... Benim olduğumu görüyorsun. Uyuyup kalmışın geldiğinden beri seni ilk defa gülümserken gördüm. Demek ki her göz yaşı hüzün demek değilmiş. Hasan Cevat ... Rüyada da olsa çok mutluydum Himmet dayı. Demek yıllar sonra da olsa bir damla gözyaşında bir ömür yaşamak varmış. Himmet dayı, İhsan efendiyi göremiyorum. Dükkanı dünde kapalıydı bugün de Kapalı. Yani insanın aklına iyi şeyler gelmiyor. Himmet dayı ... Tüh be sana söylemeyi unuttum. Onun İstanbul da öğretmenlik yapan bir kızı var. Hasan Cevat ... Bak bundan haberim yoktu. İstanbul’un neresindeymiş. Himmet dayı ... Aksaray’da bir ilk okulda öğretmenlik yapıyor. Merak etme yarın kasabaya dönüyor. Hasan Cevat ... Kızın adı neymiş? Himmet dayı ... Kızın adı Selma. Hem sana ne oluyor. Bu ne merak böyle? Sakın İhsan efendiye böyle meraklı, meraklı sorma.Arkanı saçma ile doldurur. Hasan Cevat ... (Gülerek) yok, yok merak etme. Bir tanem insan bazen böyle de mutlu oluyor. Bana daha sonraki gecelerde ve sabahlarda çok mutluluk yaşattın. Ama ilk gece ve sabahını hiç yaşamadık. Bu bizim ilk ve tek özelimiz oldu. Seni ilk defa gece değil de bir cumartesi öğleden sonrası andım. Göz yaşlarıma gelince, Boş ver bazen kendi kendine akar giderler. Hayallerimle randevum bundan sonrada devam edecek. Dudaklarımda dudaklarının tadını hala hissediyorum. Hoşça kal sevgilim
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © TuğrulPekel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |