..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Benim yaradılışımda fevkalade olan birşey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > sinem sal




17 Eylül 2006
Bir Aşkı Mahvetmenin Yolları  
sinem sal
Tükettiklerimizden


:DDDA:
Küçüklüğümüz bitip de aşkı kavramaya başladığımız yaşlara gelince-ki asıl küçülmeler burada başlıyor ya neyse-yalnızlığımızı kavramaya başlıyoruz.
Oysa biz(insanlar) çocukken de yalnızdık. Hanginizin annesi siz kırılan oyuncağınız için ağlarken ağladı sizinle? Ya da sizden başka kim katıla katıla güldü düşen birinin haline?
Bizler çocukken de yalnızdık işte. En çok da ondan korkardım. Değişmedi korkularım o zaman da karanlıkta ağlardım. Düş gücüm derindi belli. Karanlıkta gördüğüm her nesneyi beni almaya gelmiş biri sanırdım. Oysa zaten karanlıktaydım. Kim nereye götürecekti ki beni? Olsa olsa zıtta: daha aydınlığa.
Sonra büyüdük(ellerimiz, ayaklarımız genişledi.) Aşık olduk. Vermeyi,verip de karşılık beklememeyi(!), affetmeyi iş bildik Aşkın içinde verdik de durduk Öyle verdik ki öyle sevdik ki “tükendim” dedik.
“Bana saygı göster” dedik. Dedik de karşımızdaki insan bize “gitmek istiyorum “(böyle demez kimse),”gideceğim(haber verir gibi bu şekilde gitmişse dönecektir),”hoşça kal” dediğinde saygı göstermedik. Suçladık da suçladık.
Öyle ya biz aşıktık.
Aşk neydi o halde?Karşılıksız veriyorum deyip sonunda verdiklerimizi anlatıp bir türlü alamadıklarımızı kusmak mı?
“Doğru insanı arıyorum”dedik.Doğru insan yok. Herkesin bir yerleri eğrildi sıcaktan. Sen de kimin neresi eğri diye değil de kimin hala neresi doğru kalabilmiş diye bak.
Bir de deriz ki:”Beni olduğum gibi kabul et” Sonra en yakın dostumuza dert yanarız. “Yok ben bunu adam edemicem, değişmio hep aynı” Biz olduğumuz gibi kabullenilmişiz işte. Adamın hareketleri bize orantılı değişmiyor. O da olduğu gibi.
En başta her şey güzel derler ya-ki ben başta da çirkin olanına rastladım-Sonra neden bozulur her şey? Rengarenk boyadığımız o tuvalin üstüne neden çamaşır suyu dökeriz ki?(Hem resmi mahvediyoruz hem de o koku dayanılır gibi değil)
Bir bir kavgalar oluyor sonra. Açılmayan telefonlar, yersiz toplantılar... Aldatıldığımızı düşünüp suçladığımız kaç anda biz bir başkasına beğeni ile bakıyorduk acaba?
Kurmaktan bıkmadığımız,kurulmaktan aşınmış bir cümle:”Benimle yeteri kadar ilgilenmiyorsun”( Ah bu cümleyi eski zamanda kurduklarımı hatırlıyorum da keşke olsalar da ilgilenmeseler. Bir köşede öylece dursalar. Keşke ilgilenmeseler de onlara ait olsam sadece.)
En son raddeye gelinmiş bir konuşmanın ilk adımı var bir de:” Beni boğuyorsun”(Adamın kötü bir espri yapası geliyor ya sen de yüzme bilseydin kardeşim. Öyle değil mi ama can yeleğinle açılsaydın denize)
Yavaş yavaş aşk yok olur. Hala direniş vardır. Aşk,savaş olmuştur artık. “Savaşma seviş” olmuştur “sevişme savaş”
Savaşırsın da neyle?(Çocukken plastik kılıcımızı karşımızda bir canavar varmış gibi sallardık ya üstüne terlerdik ne aptalca.)Sadece kendimizle savaşırız aslında. Takıntılarımızdan kurtulmaya çalışırız. Tek tarafın aşkının bittiği bir ilişkide karşıda savaşacak kimse kalmaz.İnsan koymuşsa kafaya bir kez “bitti “ diye reset tuşuna basamazsın. Adam oymuştur o tuşu,üstünü de bantlamıştır.
Anlayacağınız sizin program çöktü.
Ah az daha unutuyordum: “Benim sevdiğim kadar sevseydin...” Sevmedi işte. Aslında anlıyorum niye kurduğunu bu cümleyi. Beklersin o da senin için yaptıklarını anlatsın diye. Anlatmaz. İşte aranızdaki fark: o sadece anlatmaz. Sense iyilik yapıp denize,pardon,yüzüne atansın. Anlatırsın.
Adam sana susar. Susarken bile sana yardım eder adam. Eğer o susmasa sen anlatamazdın unutma.
Tek taraflı değildir hiçbir ilişki. Bir duvarı tek başına bitiremezsin. Mutlaka harcına biri karışmıştır. Anlıyorum duvarı yaparken üst üste son koydun tuğlaları, o bir el atmadım;ama düşündün mü o tuğlayı senden önce kim yaptı?
Doğru insan” dedim doğru insan...Bir gün az eğrisi buldu beni. Üzdüğünü inkar edemem(aslında üzmedi, üzüldüm)Doğru insan derken ben eğrildim giderek.
Ben hiç terk etmedim. Zorla terk edildim. Aşklarımı mahvettim. Bıktırdım, usandırdım kendimden.Büyüklüğümden değil(zaten kimse böyle düşünmemişti ki) küçüklüğümden,korkaklığımdan. Pişman olmaktan korktum hep. Böylece geçmişi suçlayacaktım.En avutucu söz: “elimden geleni yaptım”
Evet elimizden geleni yapıyoruz mükemmel yaşamlarımıza ulaşmak için. Elimize azıcık alıyoruz sonra da onu yapıyoruz,gerisini ardımıza saklıyoruz.
Mutluluğumuz için devamlı mutluluğumuzu erteliyoruz.
Kabul ediyorum aşk acısı acı.Ama onulmaz değil. Kaybettiysek bırakalım geçmişte kalsın. Geçmişe geçmiş olsun da gelecek bizim olsun.
Yarını kendine ada.
Ne kolay yitirdik zor elde ettiklerimizi. O kadar duvarı, dağı,tepeyi bir uçurumdan atlamak için mi tırmandık?
Erittim elimdeki,avucumdakileri. Sırf daha mutlu bir hayata ulaşmak için,sırf sevdiğim kadar sevilmek için.
Geç anladım sen dengeli seversen kimse dengesiz değil.
Ve tamiri geçmişe yapmayın geleceğe yapın. Sonra da o gelecekte yaşayın.Mutlu yıllar...

.Eleştiriler & Yorumlar

:: mrb
Gönderen: Sercan taşkıran / İzmir/Türkiye
14 Şubat 2007
ben Sercan tükettiklerimiz adlı yazını yayınımda seslendırmek uzere aldım haberın olsun bende buranın bır uyesıyım ama sana danışmak ıstedım bılgın olsun ıstedım..başarılar dılıyorum ve bu arada istersen yazılarını yayınımda seslendırebılırım eğer bu işe gerçekten gönul vermişsen bana ulaşabılırsın radyocu_35@mynet.com

:: yorum
Gönderen: Oktay Ertuğrul / Afyon/Türkiye
30 Kasım 2006
Yazarım okuduğum ilk çalışması. Bu güzel bir çalışma olmuş, etkilendim okurken. teşekkürler.

:: MÜKEMMELE YAKIN
Gönderen: promat promat / DÜZCE/
30 Kasım 2006
KUTLARIM KALEMİNE SAĞLIK. YAŞAMAKTA OLDUĞUM AŞKA ÖYLE BİR İVME VERDİKİ. DÜŞÜNEMEDİKLERİMİ ANIMSATTI. TAM OLARAK KATILMASAMDA TESPİTLERİNİZE YAKLAŞIK OLARAK ÇOK KATILIYORUM.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sürgünün Göçebe Düşünceleri

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kelepçenin Gözleri [Şiir]
Soprano Yalnızlık [Şiir]
Gitişken Kalış [Şiir]
Kopuk Sevgi [Şiir]
Sarhoş Şiir [Şiir]
Şehirlerarası [Şiir]
Pelerinli Kadın [Şiir]
Küçülenler Alıp Gittiklerin [Şiir]
İki Piyano [Şiir]
Bir Makas Yarası [Şiir]


sinem sal kimdir?

İstanbul doğumlu yazar, şair. 2005 ve 2007 yılları arasında İzedebiyat'ta yazdı. O zamanlar sarı saçları vardı, artık kızıl saçlı, Pink Floyd'u çok severdi hala da sever; ama yazılarını artık etnik müzikle yazmayı tercih ediyor, Judia adlı şarkı kendisi için özeldir, sahiplenmiştir. Talk talk grubunun tomorrow started şarkısıyla, Bonnie Prince Billy ile, Portishead'le çok yazı tüketmiştir, 2005 senesinde bordo ojeden nefret ederdi şimdi parmaklarından bir o rengi bir de yüzüklerini eksik etmiyor, bir de o zamanlar bu kadar zararlı şeyler yiyip içmezdi, daha sağlıklı beslenirdi. Çok şey değişti. Mesela saçlarını hep sola doğru ayırırdı artık sağa doğru tarıyor. Yazıları da değişti kendisinin. Düzen kelimesinden nefret etmeye başladı. Bazı şiirlerin duyguları düzdüğünü söyledi. Ayıplandı, kadınsın ne biçim laf o öyle dendi. Gülümsedi. Şimdi bitirmeye kıyamadığı bir romanın içine girip yaşıyor arada bir. Okuyor bir de. Okuyacak da. Bitirmez herhalde öğrencilik hayatını çalışsa bile. İngilizce öğretmeni kendisi. Bir de tango öğrenmeye başladı yeni yeni. Yazmaya benzemiyormuş, zaten yalnızlığı seven birinin çiftli bir dansı becerebilmesi beklenemezdi ; ama başaracak sanırım. Bir de site kurmuş bir yazar arkadaşı kendisine. Hala yaşıyor.

Etkilendiği Yazarlar:
--


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © sinem sal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.