..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yerler > sinem sal




1 Temmuz 2006
Sürgünün Göçebe Düşünceleri  
sinem sal
Düşünceleri sürülemezdi insanın. Evet ,bedeni sürülmüştü. Aitlik eki yoktu adının sonunda. Öylesine yalın...


:BEBH:
Onun olmayan bir yola girdi. Ne taşlar tanıdıktı ne de yollar. Birkaç çocuk bir oyun tutturmuş kendine. Çocukluğunu hatırlatmadı bu çocuklar ona. Yabancı...
Uzaktan esen bir rüzgar saçlarının arasından geçti, okşamadı. Belki de sanılanın aksine rüzgarlar esmezdi. Çünkü eğer rüzgar esseydi bildiği coğrafyalardan gelecekti tanıdık esintiler. Şimdi ise dilini bilmediği bir yağmurla ıslanıyor ve ezgisini tutturamadığı bir şarkıyı dinliyordu.
Düşünceleri sürülemezdi insanın. Evet ,bedeni sürülmüştü. Aitlik eki yoktu adının sonunda. Öylesine yalın...
Yasaklanmaya çalışılan çirkin yüzlü görünen tüm düşüncelerini hapsetmişti beynine ve giderken yanında sürüklemişti. O düşünceleriyle var olmuştu kendi evinde ve şimdi düşünceleriyle ölecekti bir farkla : evinden uzakta. Dokunulmamıştı düşüncelerine, düşlerine. Oysa onun düşüncelerinde de dokunmak yoktu ki. Düşüncelerinde ne bir insan eline dokunmak vardı ne almak vardı sahipsizce ne de yaşam hırsızlığı işine soyunmak vardı ne de mahremiyete tecavüz eden asari duygular vardı. Her şey soyuttu bu yüzden özgürdü ve uçardı. Düşünceleri olmak istediği her yerdeydi: özgürdü. Diğerleri ise hala hapsettiği düşünüyordu. Aslında bir bakıma doğruydu: hapsetmişti adam düşüncelerini beynine ve adamın beyni özgürdü. Sıkıştırılmış tek şey varsa omuzlarından aşağıya doğru çöken bedeniydi.
Şimdi hiç bilmediği bu coğrafyada adam kaybolmuştu. Buram buram yalınlık akıyordu adamın gözlerinden. Bir yazar için gerekli her şey vardı aslında. Yalnızdı, yorgundu, uzaktı... Gökyüzü hiç bu kadar yabancı olmamıştı o ana dek. Kalabalığın içerisine aktı adam. Kalabalık üstüne aktı. Yakınlaşan yüzler birer sis yığını gibiydi. Adam bu puslu gün ışığında kendini aradı.
Sürgünün dilini bilmezdi sürgünde yaşamayan ,özür dilerim, sürgünde olmayan. Bir sürgün dili vardı,ortaktı;fakat konuşulmazdı ;çünkü sürgüne gönderilen her düşünce birbirinden uzak ve habersiz yaşardı.İşte o an o onulmaz yalınlığın ardından, tekilleşirdi tüm yaşamlar.
Adam kaybolmuştu kendi içinde bir yerlerde. Aşklarını da ardında bırakmıştı uğraşlarını da. Nasır bağlamış yüzlü bu şehir giderek bir çukura dönüşüyordu adeta ve onu içine alıyordu. Çukur her geçen gün biraz daha büyüyordu. Adam ortasındaydı her şeyin. Düşkırıklıları, kalıplaşmış yaşamlar sarmalamıştı adamı.
Bir taş bulup oturdu üstüne. Elleri başını taşıyamayacak kadar güçsüzdü artık. Ay vardı gecenin ortasında ayın on dördünde. Tamamlanmıştı sonunda ay,dolun vaktinde. Adam durdu öylece. Aşklarını düşündü, savaşlarını.Bir adımlık yolu koşmak için yaptığı hazırlıkları düşündü. Çaresizliklerini ve düşüşlerini düşündü. Üstünde yattığı düşleri bir hamleyle çeken adamları ve boşluğa sürüklenişlerini düşündü. Satranç oynar gibi yaşadığı hayatını düşündü. En sonunda sadece düşündüğü için yabancı bir taşın üstünde yabancı bir havayı soluduğunu düşündü ve düşünmekten vazgeçti. Ev dediği yere doğru gitmek için yabancı taşın üstünden kalkıp yabancı bir yola girdi.
Yüzünde kendine ait olmayan bir gülümsemeyle bir sokak çocuğunu selamladı. Dilinde ona ait olmayan bir şarkı vardı ve adam ona ait olmayan bilinmezliğe doğru ilerledi ona ait olmayan bu şehrin ona ait olmayan gecesinde.
Yol ortaktı, söz ortaktı. Tek fark vardı: düşünebilirdin ; ama söylemek yasaktı.
Adamın içinin tam içine “sus” düştü o gece ve adam sustu,sustu,sustu. Adam öyle suskun sustu ki kimse duymadı ve adam öyle güçlü sustu ki bir gün konuşmak istediğinde artık unutmuştu.
İşte düşünce bir düşünce özgür bir beyinden bir sürgün yerinde bir adamla birlikte yok oldu yüzyıllık taşıyıcı hücre: geleceğe taşıyacak olan bugünleri göçebe düşüncelerle.

S.S.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: BAŞARILAR
Gönderen: Nevzat SAL / Erzincan/Türkiye
29 Temmuz 2006
sürgünün göçebe düşüncelerini okuyupta duygulamamak elde değil cok etkileyici. göcebe değilim yaşam şartlarını yakında tanıma fırsatını buldum belkide ondandır. anlatım süper başarıların devamı... NEVZAT SAL ERZİNCAN




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Aşkı Mahvetmenin Yolları

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kelepçenin Gözleri [Şiir]
Soprano Yalnızlık [Şiir]
Gitişken Kalış [Şiir]
Kopuk Sevgi [Şiir]
Sarhoş Şiir [Şiir]
Şehirlerarası [Şiir]
Pelerinli Kadın [Şiir]
Küçülenler Alıp Gittiklerin [Şiir]
İki Piyano [Şiir]
Bir Makas Yarası [Şiir]


sinem sal kimdir?

İstanbul doğumlu yazar, şair. 2005 ve 2007 yılları arasında İzedebiyat'ta yazdı. O zamanlar sarı saçları vardı, artık kızıl saçlı, Pink Floyd'u çok severdi hala da sever; ama yazılarını artık etnik müzikle yazmayı tercih ediyor, Judia adlı şarkı kendisi için özeldir, sahiplenmiştir. Talk talk grubunun tomorrow started şarkısıyla, Bonnie Prince Billy ile, Portishead'le çok yazı tüketmiştir, 2005 senesinde bordo ojeden nefret ederdi şimdi parmaklarından bir o rengi bir de yüzüklerini eksik etmiyor, bir de o zamanlar bu kadar zararlı şeyler yiyip içmezdi, daha sağlıklı beslenirdi. Çok şey değişti. Mesela saçlarını hep sola doğru ayırırdı artık sağa doğru tarıyor. Yazıları da değişti kendisinin. Düzen kelimesinden nefret etmeye başladı. Bazı şiirlerin duyguları düzdüğünü söyledi. Ayıplandı, kadınsın ne biçim laf o öyle dendi. Gülümsedi. Şimdi bitirmeye kıyamadığı bir romanın içine girip yaşıyor arada bir. Okuyor bir de. Okuyacak da. Bitirmez herhalde öğrencilik hayatını çalışsa bile. İngilizce öğretmeni kendisi. Bir de tango öğrenmeye başladı yeni yeni. Yazmaya benzemiyormuş, zaten yalnızlığı seven birinin çiftli bir dansı becerebilmesi beklenemezdi ; ama başaracak sanırım. Bir de site kurmuş bir yazar arkadaşı kendisine. Hala yaşıyor.

Etkilendiği Yazarlar:
--


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © sinem sal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.