..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat aceleci, deney aldatıcıdır. -Hippokrates
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Bülent Efe




7 Eylül 2006
Eski Bir Yağmur  
Bülent Efe
Hep aynı yağmurla ıslanıyorum…


:BDGC:
ESKİ BİR YAĞMUR

Camın saydam buğusunun ardından ıslak kaldırımlarda koşuşan insanları izliyorum. Birdenbire bastırmıştı, yağmur. Bir cezalandırıcı gibi… Aylak dolaşanların, yetişme derdinde olanların, bütün gününü sokakta geçirmek zorunda kalanların arasına sorgusuz sualsiz dalıvermişti. İçten içe gülüyorum, baştan aşağı çaresiz kalanlara. Uzun, kısa, dümdüz, kıvırcık saçları koyulaşanlar, göz ucundaki damlalarla körleşip sakarlaşanlar, giysileri çirkin bedenlerine yapışanlar önümden geçip gidiyor.

Elimdeki çatalı bırakıyorum. Nihayet bastırdım içimdeki açlığı. Zevk sınırını çoktan aştı bu yemek, işkenceye dönüşmesine iki lokma kaldı. Hesap istemeyi geciktirip, seyrimi uzatıyorum. Kalkıp gitmenin, tek başıma yağmurda dolaşmanın eziyetini erteliyorum.

Kocaman iki göz camekâna yapışıyor; yayvan burun, kepçe kulaklar, dolgun, isterik ağız eşliğinde… Nefesinin buğusu, küçük çocuğun suretini örtüyor. Bakışları omuz ucumu aşıyor keskince, ardımda kalan sıcak, dumanı tüten tezgâha ulaşıyor. İçim eriyor belli belirsiz. Yıllar öncesinden gelen haz beklentisi çörekleniyor etime.

Upuzun eteklerinin altında ancak seçilebilen ince ayak bileklerini salya sümük seyrettiğim sarışın, geçkin kadını hatırlıyorum. On ikimdeyim; erkekliğimin ilk günlerinde… Yavaş yavaş acıkıyorum, parfüm, kolonya kokuları sinen bluzların düğmelerinden kurtulmak isteyen apak bedenlere. Yoğun yağ kokuları arasında şen şakrak kahkahaları tüylerimi diken diken eden dilberi özlüyorum.

İşaret parmağımla şaşkın fare edasıyla içeriyi seyreden ucubeyi çağırıyorum. Karnının gurultusuyla temiz eşikten adım atıyor, geçmişinin çamuruyla karşımdaki sandalyeye ilişiveriyor. Sessizce, tabağımın kenarında kalanları önüne itiyorum, lütfedip. Etrafını ürkekçe süzüp ağzımda kirlenmiş çatalı kapıyor, teklif beklemeden. Dudaklarının son çizgisinde yitiyor parça parça yiyecek, başparmağıyla taşanları topluyor.

Kafamı çevirip kasada duran narin şarışını kolaçan ediyorum. Lokantaya girerken yüzüne bakmaya kıyamadığım… Acısa kimsesizliğe, açlığa ve gizli hayranlıkla gülümsese yardımseverliğe…

Fal taşı gözlerinde kızgınlık beliriyor, oysa. Topuklarını vura vura ikimize yaklaşıyor. Günler sonra sözüyle tanışma fırsatı, hesap pusulaları taşıyan garsonları aşıp…

“Beyefendi! Bu yaptığınız…”

Gerisini duymuyorum. Azarı sarıp sarmalıyor etrafımı, utanıyorum. Alıp her kelimesini, dönüştürüp hırpalıyorum sinsi veledi. Kovuyorum… Hak verip asil gururuna varsıllığın… Yokluğa sokağı gösteriyorum, yanı başına kendi defedilişlerimi iliştiriyorum. Kapıda duruyor, çocuk. Bir adım gerisinde eski ben. Adını koyamadığı sevdasının feri gözbebeğinden ayakucuna düşüyor. Kalkıp kıpkırmızı yüzümle ve sonradan yağlanmış göbeğim, geniş kıçımla iki adım sonra omuz başlarından tutup itekliyorum. Öbek öbek su toplamış sokağa, gerçek yurduna. Yere kapaklanıyor-um- biçare. Hem dizi hem kalbim acıyor.

Kocaman ağızlardan yayılan çok bilmiş tepkiler, sinsi gülüşmeler sağır ediyor kulaklarımı. Sigaramın dibinde birikmiş dumanı çekip ciğerlerime, garson kızdan hesabı istiyorum. Belki de hiç ödeyemeyeceğim…

Güzel şarışına bakamadan çıkıyorum yağmura. Damlalar da, soğuk da, içimdeki sızı da tanıdık geliyor.

Hep aynı yağmurla ıslanıyorum…




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Agora^nın Çocukları - 2. Bölüm [Roman]
Agora^nın Çocukları - 3. Bölüm [Roman]
Agora^nın Çocukları - 1. Bölüm [Roman]
Kudüs Yolunda - 9. Bölüm [Roman]
Ayın Gölgesi Birinci Bölüm 2. [Roman]
Kudüs Yolunda - 10. Bölüm [Roman]
Kudüs Yolunda - 7. Bölüm [Roman]
Kudüs Yolunda - 5. Bölüm [Roman]
Kudüs Yolunda - 4. Bölüm [Roman]
Kudüs Yolunda - 6. Bölüm [Roman]


Bülent Efe kimdir?

Akdeniz Klasik Arkeoloji, Ege Radyo Tv, Sinema okuduktan sonra farkettim ki yazar olmak istiyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Woddy Allen, G.G. Marquez, Jack London ve Dostoyevski


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bülent Efe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.