..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Anılar > Mehmet SALİH




4 Eylül 2006
Çeyrek Kalayı Hissetmek...  
Mehmet SALİH
Ne oluyor bana, kendimi çok kötü hissediyorum? Yoksa, yoksa!...Daha, çocuklarım çok küçük ne yaparlar bensiz, ya eşsiz bir tutkuyla sevdiğim eşim, ya hasta babam ya annem?


:BEGF:
ÇEYREK KALAYI HİSSETMEK...


Çok sevinçli şekilde İzmir uçağındayım.Yanımda en iyi dostlarım, Refik, Hasan, Celal ve Bekir Bey uçakla İzmir’e oradan da otobüsle Çeşme’ye geçeceğiz. Çeşme’de büyük bir resort otelde seminerimiz var. Ne de olsa bu semineri, bir küçük tatil gibi de düşünüyorum. En azından Gaziantep’te sürekli takılıp kalma stresinden kurtulma gezisi olarak ta düşünebilirim.

Bir yandan yanımda oturan Refik’le sohbet ediyorum.Diğer yandan da anlamını bilemediğim bir baş ağrısı çekiyorum. Baş ağrımın git gide arttığını da hissediyorum. Sonunda dayanamadım. Gömlek cebimden aldığım ağrı kesici için hostesten bir bardak su istedim. Su verilir verilmez ilacımı yuttum. Zaten, hostesler ikrama da başladılar. Belki açlıktan da olabilir. Ben nedense açlığa hiç dayanamıyorum. Yemek öğünlerimin saatini geçirirsem hemen başım ağrıyor ve adeta elim ayağım titriyor.

İkram edilenleri de yedim. Şimdi daha da iyi olacağım, olmalıyım. Çünkü, artık açta değilim. Ama; hala başımın ağrısı geçmedi. Öyle uçakta pek sarsılma da olmadı. Evet, biraz küçük bir uçak ama yine de iyi bir yolculuk yapıyoruz. Ve nihayet ‘’Kemerlerinizi bağlayın, iniyoruz’’ anonsu yapıldı. Bir uçak yolculuğumuz daha kazasız belasız sona eriyor.

Refik ile ben iş görüşmelerimiz için diğer arkadaşlardan ayrıldık. Saat 17.00’ de Çeşme otobüsünde yeniden buluşacağız. Bizi havaalanında bekleyen şirket yetkilisi Erdem Bey’in arabasıyla şirkete geldik. Bu arada başımın ağrısı iyice arttı. Ben görüşmeden müsaade isteyerek Erdem Bey’in arabasının bagajında bulunan valizimde ki tansiyon aletimi çıkarttım.Tansiyonumu ölçtüm. Tansiyonum biraz yüksek ama daha öncekiler gibi çok anormal bir yüksek değil, sadece 15’e 10. Yine de ne olur ne olmaz diye valizden bir adet tansiyon hapı daha alıp, yuttum. Yukarıya tekrar görüşmeye döndüm. Ama, hiç halim yok. Şirketin sahibi İncila Hanım, haydi yemeğe geçelim. Saat bir oldu, acıkmışsınız dedi. Hep birlikte yemek salonuna geçtik. Yemeklerimiz geldi. Elime kaşığı aldım, yemeğe başlayacağım. O da ne? Ensemden sırtıma doğru bir ter damlası adeta elektrik çarpmış gibi aktı. Nefes almada da sorunlar hissediyorum. ’’Ben yiyemeyeceğim, benim halim yok.Beni hemen bir poliklinik veya hastaneye yetiştirin’’ dedim, ve hızla merdivenlerden garaja doğru indim. Bu arada gittikçe daha zor nefes almaya ve göğüs ağrısıyla soğuk soğuk terlemeye de başladım. Yine Erdem Bey’in arabasında ama bu kez Gazi emir Sağlık ocağına doğru hızla yol alıyoruz.Ama, ne hız.Erdem Bey meğerse eski bir rallici imiş,öyle bir süratle gidiyoruz ki, ambulans olsa bu kadar hızlı gidemez.’’Aman, Erdem Bey, daha yavaş git ne olur, hipertansiyondan değil de trafik kazasından gideceğiz’’, diyorum. O da ağbi merak etme diye muzip muzip gülüyor,bir yandan da bastıkça basıyor. Bayağı heyecanlı bir yolculuktan sonra sağlık ocağındayız. Acilde ki bayan doktor yüzüme baktı, tansiyon hastası olduğumu öğrenince hemen kalp elektromun çekilmesini istedi.

Tansiyonumun o anda kaça çıktığını sordum ama duymamazlığa geldi. Elektro çekildi, ben ısrarla acil bir dil altı tansiyon ilacı istiyorum.Hiç halim yok. Bu arada beni muayene eden bayan doktor, ambulans doktorunu çağırdı. Sessizce bir şeyler konuşup, beni gösteriyorlar. Ve ambulans doktoru, yanıma geldi.’’ Mehmet Bey, elektro değerleriniz hoşumuza gitmedi. Korkmayın panik yapmayın. Ama, sizi en yakın hastane olan Atatürk Eğitim Hastanesi’ne götüreceğiz.’’ dedi. Ayağa kalkmak istedim, izin vermediler beni sedyeyle alıp, ambulansa bindirdiler.Ne oluyor bana, kendimi çok kötü hissediyorum? Yoksa, yoksa!...Daha, çocuklarım çok küçük ne yaparlar bensiz, ya eşsiz bir tutkuyla sevdiğim eşim, ya hasta babam ya annem?


Ambulansta iki hemşire var.Birisi hemen kolumdan damar yolu açıp,serum takıyor. Diğeri de burnuma oksijen hortumu bağladı. Hala, soğuk terleme de devam ediyor. Ambulans çılgınca giderken bir yandan da Doktor Murat Bey benimle o yumuşak, tatlı üslubuyla beni sakinleştirmeye çalışıyor. Bir yandan hoşuma giden oksijenle rahatlıyorum, bir yandan da ölüm korkusuyla irkiliyorum. Çok fena bir uyku bastırdı, ama gözümü kapatmaya korkuyorum. Ya kapatır da bir daha açamazsam diye. İşte ambulans durdu, herhalde bahsedilen hastanenin aciline vardık. Ambulansın kapısı hızla açıldı ve bin yine sedyemle acile götürüldüm. Ama, oksijenden mi serumla verilen ilaçlardan mı,ben çok daha iyiyim. Sadece, yorgunum ve çok uykum var. Sadece, uyumak istiyorum, uyumak. Ama, hala daha korkuyorum. İzmir’deyim, tek başıma ve bir hastanenin acilindeyim. Burnumda oksijen, kolumda serum. Ama, eminim birazdan başta Refik ve Erdem Bey olmak üzere tüm dostlarım da yanımda olacaklar. Yeter ki onlar gelinceye dek uyumamalıyım, diye düşünüyorum. Dahiliyeci doktor da bir türlü gelmedi, beni bir kenara attılar. Bakan, ‘’Ne arıyorsun orada,’’ diyen de yok. Bir yandan da bu arada bol bol dua ediyorum ve daha ölüme erken olduğunu düşünüyorum. Sanki benim düşünmem bir şeyi değiştirecekmiş gibi. Bir de bu olaydan da kazasız belasız kurtulursam ilk ayağa kalktığımda, Allah’ıma bir şükür namazı kılacağım ve hayatta hiç bir şeyi dert etmeyeceğim konusunda söz veriyorum.

Ve işte dostum Refik ve Erdem Bey ve de İncila Hanım telaşla içeri girdiler. Yattığım yerden elimi kaldırıyorum, elimle işaret ederek buradayım , diyorum. Hepsi birden yatağımın yanına gelince bu kez epeydir gelmesini beklediğim Dahiliye uzmanı doktor , ortaya çıktı ve ‘’Lütfen, hasta yakınları hastanızın iyiliği için dışarıda bekleyin’’, dedi. Ve tekrar elektro çekilmemi, bir de acil kan alınarak kan enzimlerimin tahlilini istedi. İyi ki acildeyim. En az yarım saattir, ne arayan oldu, ne de soran.

Bu arada diğer dostlarım ; Hasan, Celal ve İzmirli arkadaşları da geldiler. Hasan elinde ki metreyle benim boyumu ölçmeye çalışır gibi yapıp, tabut ölçümü hazırladığını belirtip, şakalarla bana moral vermeye çalışıyor. Ne moral verme yolu, ama!. Doktorun uyarısından o da nasibini aldı. Onlarda artık uzaktan, işaretlerle şakalarına devam ediyorlar.

Sonunda doktorum elinde tahlil sonuçlarıyla göründü. ‘’Mehmet Bey, geçmiş olsun. Enzimlerinizde bir kalp krizi görünmüyor. Yalnız, tansiyonunuz çok yükselmiş ve tansiyonunuz bu kadar yüksekken nabzınızın düşük olması bizi korkuttu. Spor veya çık sık yürüyüş yapar mısınız?’’, dedi. Ben de ‘’Evet, çok düzenli yürürüm’’, dedim.
Bir saat daha dinlenmem ve belli bir süre ağır yememek ve de yorulmamak kaydıyla hastaneden çıkabileceğimi belirtti.

Akşam oteldeyim. Ve şimdi namazımı kıldıktan sonra ,Allah’ıma şükürler ediyorum.
İnsanın ne zaman , başına ne geleceği belli olmuyor.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Nice Yıllara Gülüm!..
Allah'ım Ben Ne Kadar Şanslıyım!..
Özgürlüğümün İlk Adımına...
Elliyi Devirmek
Bir Tebessümle Başlar Her Şey!..
Seninle Gurur Duyuyorum, Kızım... 2
Neşem Hep Beş Dakika
Uyan ve Gülümse!
Sevgi Üstüne Düşünceler...
Her Şey Neden Yavaş Gelişiyor? Bir Kendinle Yüzleşme Yazısı…

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Mor Menekşe [Öykü]
Ne Kadar Ekmek, O Kadar Köfte! [Öykü]
Oyun Bitince 1 - 2 - 3. 4. Bölüm [Öykü]
Kır Kahvesinde [Öykü]
Saat 03. 00. Aşkım!.. [Öykü]
Arabamı Verin Kardeşim!.. [Öykü]
Umutlar Yeşerirken [Öykü]
Çuvalı Çıkartmak... [Eleştiri]
Şehit Ailelerinin Tepkisi Artarken... [Eleştiri]
Nereden Nereye? [Eleştiri]


Mehmet SALİH kimdir?

Yazabilmek özgürce,limitsiz. . Ama,kırmadan sadece sevgiyle. Art niyetsiz,kavgasız bir yaşam dileğiyle

Etkilendiği Yazarlar:
Kamuran Esen, Uğur İzzet Karakoç,Funda Bilgili ve tüm izedebiyat ailesi


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Mehmet SALİH, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.