Hiçbir şey yaşam kadar tatlı değildir. -Euripides |
|
||||||||||
|
Üçüncü binyılın başlangıcından beri dünya üzerinde Birleşik Devletler dış politikasının şiddetli kasırgası hüküm sürüyor. Geçtiği yeri önce yakıp yıkan, böylelikle yeniden inşa sürecine uygun zemin hazırlayan bu politikanın bölge halklarından ve rakip güçlerden tepki görmemesi olası değil. A.B.D.’nin ve onun kişisel temsilcisi Başkan Bush’un imajı çoktan zedelendi. Ortadoğu’yu kendisine eklemlemek isteyen sistemin önündeki en büyük engel de bölgede giderek genişleyen Batı karşıtı psikolojik coğrafya… II. Dünya Savaşı sırasında ve günümüzde militan Alman milliyetçiliğinin A. Hitler kişiliğinde cisimlenip lanetlenişine benzer bir biçimde, biz Ortadoğuluların gözünde, sabahları yatağında İncil okuduğunu duyduğumuz G.W. Bush da ‘Şahin A.B.D.’yi temsil ediyor. Kimilerine göre, evanjelist Başkan Çeçen direnişiyle başı belada olan Putin’i de yanına katıp ‘modern İslam’a özlem duyan küresel sermayecilere karşı konuma geliyor. Bush-Putin ikilisinin ortak hedefleri ise ‘terörist İslam’ı öne sürüp Müslümanlara zülüm etmek! İran, bu oyunu bozmaya aday tek ülke. İsrail’in Lübnan’da uyguladığı şiddet mollaların elini güçlendiriyor, ‘Uluslar üstü İslam’ rüyaları görülmeye başlanıyor. Birleşik Devletlerin dış politikası tek bir kişinin hezeyanlı arzularına bırakılmayacak kadar köklü ve ince hesapların yapıldığı bir gelenekten gelir. Dış politika araçlarını sadece silahlı mücadeleyle sınırlandırmaz. Sivil toplum örgütleriyle çıkarı olan her yerde ilişki içindedir. Küresel sermayedar aktörlerle çatışmaktan ziyade paralel hareket etme eğiliminde olması akla daha yatkındır. Uluslar arası örgütlerdeki (Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, IMF v.b) etkisi sayesinde, serbestçe hareket edebilen sermayenin güçlenmesini, onların önündeki dikenli tellerin teker teker inmesini sağlamıştır. Sistem, psikolojik, kültürel, silahlı savaşta vicdanını dillendirecek aydınları ve piyasa aktörlerini, şimşekleri üstüne çekecek ve arka planı gizleyecek ‘kötü çocuk’ imajlı paratonerleri lanse etmeyi başarır. Batı, enternasyonalist sosyalist muhalefete karşı, Anti Semitist geçmişiyle yüzleşerek tüm suçu bir Alman’ın çılgınlıklarına bağlayarak ellerini yıkadığını, günah çıkardığını zannediyordu. Şu anda kamuoyunda hâkim olan görüş de 21. yüzyılın başındaki kasırgayı harekete geçirenin çok da zeki olmayan, geçmişinde alkol bağımlısı başkanın cılız nefesi olduğu… Irak’ta öldürülen çocukların fotoğrafları ‘liberal-komünist’ kuruluşların salonlarında sergilenirken, Birleşik Devletler Başkanı alabildiğine eleştiriliyor. Kim bilir onlar ardına dek açılan Orta Asya ve Irak pazarına girmeyi insanlık onuru adına bir kez olsun düşünmemişlerdir! Kimse silahlı kuvvetleri Bağdat’ı bombalarken neşeyle saçını taratan ‘itici’ başkan imgesini Ortadoğuluların gözünden silemez. En azından yönetici olmayan, sıradan insanların gözünden… Yine de görebildiğimiz, buzdağının ufak bir kısmı olmasın? Nasyonal Sosyalist harekete destek veren demir-çelik sanayicisi Alfred Krupp’un ismini ancak konunun uzmanları anımsar. Krupp, “Bizim isteğimiz, iyi işleyen ve bize rahat çalışma imkânı sağlayan bir sistemdir. Politika bizim işimiz değil.” Diyerek büyük burjuvaziyi siyaset dışı alandaymışçasına tanımlamıştı. Oysa Nazizm, sadece taşra kültüründen beslenen, kaba eylem biçimleriyle ilerleyen saf bir ideoloji değildi. Antikapitalist söylemi lafebeliğinden ibaretti. Tekelci kapitalist ekonomi gücünün ve savaş makinesinin can damarıydı. ‘Sert Neoconlar’ da sanki unutulan Amerikan idealini, Protestan geleneği, kaba gücün görkemini kutsar konumda algılanıyorlar. İstikrar, adalet, açık toplum isteyen yanılgı payı yüksek vurguncu-düşünür-liberal komünistlerin çanaklarına pisleyip yüksek kar umutlarını yok ediyorlar. Üstelik barış zamanlarında gelir sağlayan ‘canım girişimciler’ de Demokrat Parti’ye destek verip Muhafazakâr-Cumhuriyetçi G.W. Bush’a veryansın ediyorlar. Öyle ya, ‘temiz çocuk’ Bill Clinton döneminde Birleşik Devletlerin silahlarından tek kurşun, uçaklarından tek bomba masum halklara yönelmemişti! O halde, Müslümanları modernleştirecek küresel sermayedarlar için Kâbe’nin yanı başına ulus devletçi Bush’u koyalım ve yeni şeytanın taşlanmasını huşu içerisinde seyredelim. Kim bilir, Mesih o anda göklerden gelip mucizevî bir teklifle zihnimizi yeniden açar; “ Küresel sermayedarlardan günahkâr olmayan ilk taşı fırlatsın!” Ancak Maria Magdelena’nın tertemiz olduğunu da iddia edecek cesareti kendisinde bulamaz. Adına işlenen cinayetlere ne diyeceğini ise, Tanrı bilir!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bülent Efe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |