Öyle yaşamalısın ki ölünce mezarcı bile üzülsün. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
perdeleri örtük pencerene, faziletin parlak totemlerini yıkan çiçekler istiyorsun. ah! “adı güzel” yağmalanmış mevsimler geçer tutanaklarından zamanın. sözcüklerimi ısıtır şarap, saklılığın ateşinde pişer aşım. nikotin yaralı, örselenmiş soluğum gözlerinin “ela”sına binlerce yıllık sürgün hükmünde, anlaşılmaz varlığım. anlaşılmaz yalnızlığım. sızarken iki taş arasından akşamdan kalma kalabalığım. ve ben tanrısızım. ölümlüyüm üstelik... yürek susuzluğumla kundaklanır uykularıma yüzün düşüren yangınım. tanrılardan ateşi çal diyorsun... el yordamı bulunan bir sevdayı, suların mavi tanıklığında “susarak özlüyorsun.” ah! “adı güzel” avcısını yitiren ceylanın yarasındadır sana kulluğum. kaçıncı ölümdür bu geç kaldığım, bileklerimin intiharla kaçıncı oynaşma isteği. ayaklarının altıdır; saçının her teline türküler söyleyen dudaklarımın secdesi. ikiz acılar buluşması dolar, yüzünden süzülen hüzne. hayat sessizce kutsar yasımızı bir derin anne boşluğuyla kendimize yetemeyişin ayininde. asitli sular yürür kendimi vurduğum yollara ve hangi şiire başlasam sökün eder günahlarım senli suskuma. adın dinim, sözün musafım... tanrılardan ateşi çal diyorsun. Zeus’un çelik gagalı kartalı yağmalamış Promete ciğerlerimi, bilmiyorsun. ah! “adı güzel” ölmek daha kolaydır yaşamaktan, acıyan yerlerimi teslim etmek bir mavzer selamına; daha kolaydır. dilim koltukaltından sızan terinin sarhoşluğuna teşne; ölümüm, eksiltemediğim açmazlardan pencerene çiçek açtıracak bahardır. “en sevdiğin ilkyaz çiçeği” neydi? söyle “adı güzel” neydi? bütün çiçeklerimin özü gül, özü tutuşan gün, özü serüvenci bir kandır. şafak zamanı şebneminden öptüğüm, aramızda hep bir buğu mesafesi; adının güzelliği “kırmızı gülün” ondandır... ateştir. yanar bir ışık demetiyle söner, kül olur... ağlama “adı güzel” sus... yüzüm dili lal bir hançer gibi yırtılırken kınında, düşlerinden alevler çalsa Zeus geriye sessizliğin ve fırtınaların izi kalsa da ve boğulsa aynı yanlışı yaşayan iki ayrı ırmağın buluştuğu denizde bir yunus... işte o zaman; kendini ateşe vererek, gözlerinin şehrine gelecek içimdeki Prometeus... Gürkal Gençay 29.Ağustos.2006-Salı / S–20:13 Deniz köşkleri - İstanbul
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © GÜRKAL GENÇAY, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |