Mutlu insanlar tatlı şeylerden söz ederler. -Goethe |
|
||||||||||
|
... Sessizlik buluyorum gecede ve korkunç bir özlemle sarılıyorum. Uzak durmalıyım yaklaşan kaoslardan ve korkarak kaçıyorum cam kırıklı yollarından histerilerin. Bir an! Müthiş bir çığlık yarıyor bedenimi orta yerinden. Ve saçılıyor tüm yaşanmışlıklarımdan yüreğime dolanlar bir bir boşluğa. Acı sellerinde boğulan sessiz bir çığlık buluyorum yanı başımda baktığımda. Sahipsiz, paylaşılmamış, duyulmamış. Öfke duyup varlık dünyasına, sarılıyorum o sahipsiz acıya, yüklenmek için nefretini; o katillerine karşı. Deşiliyor birden ruhum, müthiş bir depremle sarsılıyorum. Nefretin yeryüzü çatlıyor orta yerinden ve ateşten bir el uzanarak içinden, kavrayıp var gücüyle çekiyor beni dehlizlerine... Karanlık her yer... "Sen şeytansın!" diyen bir aynada kendimi görüyorum. Gölgelerim sarmal bir döngüde içine kapanıyor ve yok oluyor giderek... Gölgesiz bir ülkede açıyorum gözlerimi; güneşi, ışığı olmayan; zifir karanlık. Zifir karanlık binlerce çığlık tırmanıyor damarlarımdan beynime ve binlerce el sarmalıyor bedenimi ve tutsak alıyor ruhumu... "Ben" diyorum korkumu unutturan bir öfkeyle; " ben şeytan değilim" Gecenin hükmünü yitirdiği yerde, yeryüzünün en merkezinde, zifirin en içinde, şeytanın ülkesindeyim. "Şeytan!" diyen sesler ruhumu esir alıyor. Beynimden bilincime yerleşiyor önce ve ruhuma sızıyor usul usul sonra. "Ben kötü değilim!" diye haykırmak istesem de haykıramıyorum; sesim boğuluyor. Sessizlikte açılan kapıyı hatırlıyorum bir an; çıldırmanın eşiğini çoktan geçtiğimi. Üzerimde bir ağırlık hissediyorum giderek artan. Ayaklarımın altındaki zemin yumuşuyor giderek ve beni içine çekiyor yavaş yavaş. Zifir karanlığın merkezinde, şeytan ülkesinin mezarlığına gömülüyorum... Üzerimde yüklü yeryüzünde yaşanan tüm acılar; hissetmediğim, umursamadığım, görmezlikten geldiğim. Direncim kırılıyor giderek, dayanamıyorum, bayağı bir yokoluş kuşatıyor varlığımı. Şiddetinden çığlıkların, kırılan parçalara ayrılan yüreğimi seyrediyorum bu kuşatılmışlık içinde. Sert bir zeminde tuz buz olan bir cam gibi binlerce parçaya ayrılıyor yüreğim... Nasıl bir kabus bu? Titreyerek uyanmak istiyorum; sarsılarak da olsa soluk soluğa. Bir an önce uyanmak, yaşadığımı hissetmek istiyorum. Sırtımın yatağıma temas ettiğini, başımın yastıkta olduğunu görmek istiyorum. Çırpınıyorum, silkiniyorum var gücümle. Ama olmuyor! Tek bir zerremi bile hareket ettiremiyorum. Bu nasıl bir kabus? Çıldırmak üzereyim. Çıldırmak! Çıldırmak mı bu yoksa? Çıldırdım mı ben? ... Beni karanlığa çeken o ateşten el, uzanıp tutuyor beni yine ve gömülmek üzere olduğum mezarlıktan çıkarıyor önce. Sonra zamanın olmadığı bir boyutta, bana asırlarca gelen aydınlığa, geceme, gerçeğime, yaşamıma geri dönüş yolculuğum başlıyor. Uzaklarda çok uzaklarda karanlığın hükmünün azaldığı yerleri, ait olduğum, benim olan yaşamı görmeye başlıyorum bir süre sonra; seviniyorum. Öfkeli, paylaşılmadığı için öfkeli acılar birer birer çözülüyor ruhumdan, yaklaşırken aydınlığa. Ve geri dönüş yolculuğu sona eriyor bir süre sonra; bitiyor her şey. Çıldırmanın bir adım berisindeyim. ... Başı, bir tarafı yıkılmış harabe bir duvara dayalı, olduğu yere çöküp kalmış bir çocuk resmi yerleşmiş belleğime. Zayıflıktan kemik çubuklara dönüşmüş parmaklarının arasından yerlere dökülen ekmek kırıntılarını titreyerek, tek tek ve güçlükle tutmaya çalışarak ve kalan belki de son gücüyle ağzına götürmeye çalışarak yaşama sarılan. Bildiği belki de tek duygu korku ve tek his, açlık hissiyle bir çocuk, bir varlık, bir insan. ... Aynada kendimi görüyorum. Gözlerimde karanlıklar yok bu kez. Her şeyi apaçık görebiliyorum. Ve soruyorum Schopenhauer'a; "Sormadan yürünebilir mi? Nereye olduğunu bilmeden? Yoksa şu duyarsız yerküre ve savaşlar, yaşanan acılar, sen ve senin gibilerin eseri mi?" ... Aydınlık, karanlık karşısındaki hükmünü yitiriyor giderek. Ve giderek kaplıyor şeytanın karanlığı evreni; yerküre gölgesiyle savaşıyor.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Arda Edip, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |