..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Düşgücü güzelliği, adaleti, mutluluğu yaratır. -Pascal
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > Şenol Kalfa




20 Mart 2002
Ben=Sen=O (mu acaba?)  
Bazen eşitlik de zararlı...

Şenol Kalfa


...eşitsizliğin insanın kafatasının rengine ya da cinsine göre yapılmasını elbette hiç doğru bulmuyorum, ancak yine de bir eşitsizliğin olması gerektiği taraftarıyım ve bu tip bir denge o kafatasının içindekilere ve o içeriği kullanabilme yeteneğine göre


:BCEF:
Bu sefer ne bir sanatsal kaygıyla yazıyorum yazımı ne de kendimi rahatlatmak için. Yazıyorum çünkü bu meselenin eleştirel bir gözle değerlendirilmesi bana göre zaruri ve fakat biz bu durumu günlük hayatın herhangi bir getirisiymişcesine eyvallah deyip sineye çekiyoruz. Hatta öyle zaman oluyor ki bu duruma aykırı bir şey dile getirmeye cüret edenleri de yine toplumsal otokontrol mekanizmamızı devreye sokup o kişinin konuşmasını engelliyoruz. Belki ben de fikrimden ötürü çoğu kişi tarafından en hafif tabirle “aykırı” bulunacağım, ama ne pahasına olursa olsun bu toplumsal gerçekliğin bir tartışma masasına yatırılmasının ben bizler için bir farz olduğunu ve de bu farzın ifasının da aslında geç bile kaldığını düşünmekteyim. Bu girişini yapmakta dahi zorlandığım mesele temeline indiğimizde insanların eşitliği meselesidir. Burada benim kastettiğim eşitlik; ırksal, soysal vs. türden bir eşitlik değildir. Ya da eşitsizlik varsa üstün olan tarafın, paraya ve dolayısıyla hakim olma gücüne hakim olduğunu söyleyecek de değilim. Fakat ne yazık ki biz her an yaşamımız içerisinde çok çeşitli insanlarla muhatap olma durumundayız. Evde, yolda, işyerinde/okulda ya da eğlenmek için girdiğimiz herhangi bir mekanda aynı ortamda bulunmayı hiçbir şekilde istemeyeceğimiz kişilerle aynı havayı solumak zorunda kalabiliyoruz. Dahası karşı taraftakiler bazen sizle o ortamın havasını paylaşmış olmakla da yetinmiyorlar ve siz ne kadar kendi kişisel terbiye sınırlarınızda bulunup kalitenizden ödün vermeyerek o kişilerle yüzeysel de olsa bir diyalog kurmaya yeltenseniz de, karşı taraf bozuk kişiliğinin ürünlerini size karşı doğurmakta kararlı olabiliyor. Üstelik bu dediğim gibi şeklen eşit statüde insanların arasında gerçekleşebiliyor. Sokakta hiçbir eğitimden geçmemiş bir tinerci çocuğun ağzından salyalar akarak sizin yolunuzu kesmesinin belki bir izahı mümkündür –ki o kişinin, o fevri hareketi de sırf insan olma niteliğinden ötürü yapmaması gerekir ama o durumdaki bir kişinin insanlık niteliğini de ne kadar koruyabildiği meçhuldür-, fakat belli süreçler sonucunda belli makamlara gelip belli yetkilerle donanabilmiş kişilere ne demeli? Yeri geldiğinde ilim yuvası olarak herkesçe kabul gören üniversitelerin içinde dahi öğrencilerden bazılarıyla iletişime insani ve mantıki yollarla girilmesi imkansızsa o halde herkesin eşit olduğu neye göre kabul edilebilir ki? Ben burada özgürce düşüncemi ifade edebiliyorum ve belki birisi de bana itirazını iletecek aynı medeni çerçeveler içerisinde. Ama bu tartışma platformundan ayrılıp da sokağa çıktığımızda aynı uygarlığı göstererek birilerine bir şeyleri aktarmaya çalıştığımızda her şeyden öte bizim can ve beden bütünlüğümüzün bir garantisi olacak mı, olabilecek mi? Özellikle İstanbul’da yaşayanlar kozmopolitliği ve bunun getirisi olan sorunlar çok iyi bilirler ve bu getiri yüzünden belki buraya mantıksal ve edebi yönlerini yansıtan kişiler, yani bizler, sırf yaşamımızı muhafaza edebilmek adına bu niteliklerimizden ödün vermek durumunda kalıyoruz. Bunu yaptığımızda dışardan bakan 3. gözler, bu tavrımızdan ötürü bizi yadırgıyor ve yaptığımızın onun seviyesine inmek olduğunu söylüyorlar, öyle değil mi? Ancak bunun bir yaşamı devam ettirebilme şartı haline gelmesinin sebebi herhalde bizler değiliz. Dahası birçoğumuzun kendini bu tip bir tehlikeye karşı onların lisan(!)ı ile konuşabilme lüksü de yok ve bu yüzden esas olan insanlarla kontak kurma yöntemini ne kadar iyi bilseler de bir anda kaybeden taraf haline dönüşmeleri söz konusu olabiliyor. Daha önce de belirttiğim üzere eşitsizliğin insanın kafatasının rengine ya da cinsine göre yapılmasını elbette hiç doğru bulmuyorum, ancak yine de bir eşitsizliğin olması gerektiği taraftarıyım ve bu tip bir denge o kafatasının içindekilere ve o içeriği kullanabilme yeteneğine göre yapılmalı. Halbuki bizim henüz fiziki ve parasal gücü üstün tutma, bundan ötürü de düşünce üretebilen kişileri adeta kütüphanelerden çekip dövüş kursu salonlarına göndermeye ilişkin anlayışımız pek değişememekte. Doğal hukuk öğretisindeki “Her birey, bir diğeriyle eşittir.” anlayışını temel olarak almamız elbette ki doğru ama temel bu diye de yaşamımızı da ilk insanların yaşamına özdeş bir şekle büründürmek, birilerinin dış hayattan önce kendi içgüdülerinin yönlendirmesini kendi iradeleri dahilinde yapmamasına çanak tutmak sanırım bizlere kaliteli bir yaşamdan çok farklı bir yerlere sürükleyecektir. Hal böyleyken ben, antitez ba'bında aklın ve mantığın üstün tutulabildiği bir eşitsizliği önermekteyim. Her bana tahammül gösterip de bu kadar dert yakınmama ortak olan kişinin bu husustaki fikrini almayı beklediğimi belirtir; en kısa zamanda sağlıklı ve bir uzun ömürlü bir senteze kavuşabilmeyi dilerim.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum ve birey kümesinde bulunan diğer yazıları...
Piyango

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Üretkenlik üzerine...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aşka Aşık Olmak [Deneme]
Gökteki Yıldızlar [Deneme]
Büyüme Sendromu [Deneme]
Hangimiz Temizpak Bir Dünyada Yaşadığını Sanıyordu Acaba? [Deneme]
Çorba [Deneme]


Şenol Kalfa kimdir?

En büyük nefretler en büyük sevgilerden doğarlar. Bu yüzden olsa gerek zaman içinde en büyük nefreti de kendime karşı hissediyorum. Ama neyse ki kendime karşı olan bu menfi hissim ortadan kaybolabiliyor ve ben yine kendime ve hatta eskisinden daha da güçlü bir biçimde bağlanabiliyorum. Kendime karşı olan bu büyük sevgi bağının getirisi olan gelgitler sonucunda da doğurgan bir yapı ediniyorum. Doğurduğum çocuklarımın yazıya dökülmüş olanlarını buraya aktarmaya özen göstereceğim. Umarım sağlıklı doğumlar gerçekleştirebilmişimdir; bunun gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin kararı benim dışımdaki şahıslarca yani onları okuyacak olanlar verecekler. Saygılarımla. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Engin Ardıç


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Şenol Kalfa, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.