Sayfayı çevirdi, hala diretiyordu bütün bu aslında onu hiç ilgilendirmeyen konuyu anlamaya çalışmakta. Bunu neden yaptığını bilmiyordu, her zamanki gibi devam ediyordu sadece. Hayır yalan söylüyordu, biliyordu neden yaptığını; yapıyordu, çünkü bir yerlerinde onu yakalayacağını umuyordu hikayenin, ya da kendisinin hikayeyi yakalayacağını düşünüyordu, çok istiyordu. Bekliyordu, umuyordu ve bunu hayatın akışına bırakıp gitmek kisvesi altında yapmaktan başka yolu yoktu, acınacak halde olduğunu düşünüyordu. Yine düşünmeye başlamış ve iki buçuk sayfayı sadece okumuş ama anlamamıştı. Başa döndü. Konsantre olmaya çalıştı, bu sefer de hiç konsantre olabilmiş miydi diye düşündü. Olamamıştı, hiçbir şeye konsantre olamamıştı, ‘insanları’ndan başka hiçbir şeye. Ne metaya ne kavrama ne geleceğe ne de kendine. Başlaması gerekiyordu artık, böyle hissediyordu. Bunu yaratan boşluğu anlamaya çalıştı. Yine başlamıştı işte anlamaya çalışmaya. Hep böyle başlıyordu ve sonra uçurumdan yuvarlanıp yere çakılana kadar devam ediyordu bu. Hiç uçabildiği olmamıştı o rüyada. Herkes yere çakılacakmış gibi düştüğünü hissedip yere çakılmadan uyanmaz mıydı? O hep çakılıyordu ve ölüyordu. Vazgeçti, kapattı kitabı. Kitap okumak onun hep uykusunu getirmişti, bunu sıkılmasına bağladı, sonra çok utandı bu fikrinden. Sonra utanmaktan da sıkıldı. Onu mutlu edecek bir şey bulmasını öğütlemişti dostu ona, öyle yapmaya karar verdi, coşkusunu dürttü, sarstı, sonsuza dek uyanmayacakmışcasına uyuyordu Dokunmadı, vazgeçti, kıyamadı coşkusuna, belli ki çok yorulmuştu, hem dinlensin, güç toplasındı, ona daha çok ihtiyacı olacaktı. Coşkusu yoksa huzurunu alıp yanına gitmek istedi. Huzurunu aradı, sağa sola baktı, yatağın altına baktı, yastığın altına baktı, ki hep oraya koyardı, ama bulamadı. Odadan çıkmıştı huzur. Peşinden gitmeye çok üşendi, çok hızlıydı bu huzur ve kız onun peşinden koşarken hep çok yorulurdu. Ondan da vazgeçti. Hırsıyla yapabilirdi bu ‘onu mutlu edecek’ şeyleri. Hırsı ona çok yabancı geldi, galiba onu hep ihmal etmişti, hırsı da çoktan çekip gitmişti, istenmediğini düşünmüş olmalıydı. Öyle değildi elbette ama hata yapmıştı işte, kendini affettirmek için de çok geç kalmıştı, anladı. ‘Onu mutlu edecek’ şeyleri elbette mutluluğuyla yapabilirdi, başka neye ihtiyacı vardı ki. Durdu ve güldü kendine, bu gerçekten komik olmuştu. Paradoks gibi, komik bir paradoks. Birden gözü köşede duran umuduna ilişti, orda ona bakıyordu mahzun ve üzgün biraz da. İçi acıdı, umudu orda onu bekliyordu ama hep onu görmezden gelmişti, her şeye rağmen umudu onu o da umudunu hiç tam olarak terk etmemişti. Yavaşça sokuldu umuduna, tereddütlü dokundu ona, umut irkildi önce, ona çok mu işkence etmişti görmezden gelmek dışında? Buz gibiydi umudu, çok üşümüştü, umudun ona ihtiyacı olduğunu düşündü, çok tuhaftı ama öyleydi işte. Umuduna sokuldu, sarıldı ona, ısıttı onu, umudu kucağında uyuyakalmıştı kız. Huzuru da onlar uyurken gelip bir bakmıştı onlara ve gülümsemişti ama kalmamıştı. Coşkusu hala uyuyordu. Erteledi bir kez daha kız ‘kendini mutlu edecek şeyler’i yapmayı ama bu kez umudu kucağında. Uyandığında asırlardır uyumuş gibi dinlenmiş buldu kendini, umudunu göremedi etrafta, paniğe kapıldı bir an. Sonra anladı ki umudu o, o da umudu olmuştu, iç içe girmişti, her şey yolundaydı. Gülümsedi bir kez daha. Bugün içerisinde ne çok gülmüş, ne çok gülümsemişti, bu da çok komik geldi, bir kez daha gülümsedi. Şu şapşal anlık mutlulukları yok muydu, onlardan bir kurtulabilse her şey daha istikrarlı olacaktı, her şeyi berbat ediyorlardı. Fazla düşünmedi anlık mutluluklar hakkında, onlarla hiç baş edememişti. Kendini düşündü sonra, sanki zaten başka bir şey yapabiliyormuş gibi son zamanlarda, bir işi gücü uğraşı yok muydu ki? Düşünmeye devam etti, bir sigara yaktı, sigaradan bir nefes alınca böyle zamanlarda hep kafasının daha iyi çalıştığına inanırdı. Nikotin onun beyin hücrelerini açıyordu, ciğerleri umurunda değildi. Birini öldürerek diğerini yaşatmak, büyütmek değil miydi hayatın tek kaidesi zaten, o da öyle yapıyordu, fazla dramatize edildiğini düşündü bu sigara olayının. Yine bütün rasyonelliği reddetmişti işte, mutlu ve güçlü hissetti kendini, bir halt daha başarmıştı, reddetmek, en sevdiği şey buydu, hep ona güç katmıştı. Hele de akılcı olmayan reddedişler en sevdikleriydi, kendini buluyordu, ne acıydı, kendine bir kez daha gülümsedi, ama bu kez zavallılığına gülümsedi, acı acıydı bu sefer gülümseme, kesti! Reklam arası...