Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman |
|
||||||||||
|
Onaylayan yada onaylamayan herkese . Yazarlıkla hükmi şahsiyeti arasında en ufak bir benzerliği olmayan lümbuşların olduğunu değinmeden edemeyeceğim . Bunlar küçük hüsametinin longplayleri gibi yazı yazmaya devam ediyorlar maalesef . Ve bu arada osura osura lüks otellerin süitinden de kayıngillerden bir meşe gibi halka '' iniyorlar '' . Tasfiye niyetine düşününce mesanemden önce bir takım yazarlar geliyor da aklıma . Çünkü mesuliyeti ağır iştir yazmak . Mesela kimileri için müshil ilacı almaya benzer yani bir yazdım mı kokuturlar ortalığı . Oluk oluk akar anlayacağın . Omurga gerekir mesela yazmak için . O da şimdiki çoğu yazarda yok . Konulara pençe vaziyeti bir şekilde ve kartalgillerden bir bakışla bakmayı gerektirir . Ancak şimdikilerin çoğu kör . Yükseğe çıkmışlar ancak yüzleri yinede kara siyahı . Bacadan baktıkları için … Ve lakin bacanın içi tıkalı . E e zeminde sağlam değil . Anlayacağın bir kaydırak düzlemi ki hiç sorma . Peri bacası … Gördüğün gibi yazan insanın ruhu ruh hekimlerine bile diplomasını yedirtecek ve hipokrata peşrev çaldırtacak düzeydedir . Bir yazdığı an vardır ki hiç yaşama … Sabıka kaydına girer . Bir de yazmadığı an … Ötekine nispeten daha fazla tavsiye ettiğim bir sadeliktedir . Ancak yazmadığı an safariye çıkmış avcı gibidir . Yani saf saf bakmaz etrafına . Su perilerinden , sulu şempanzelere ve aygırlara kadar tekneye kimi doldurduysa hepsini bir tufanda harmanlar ve ortaya yazı çıkar . Ancak yine de insanlar geminin limana ulaşıp ulaşmadığına bakar . Hiç kimse suda boğulanla yada fırtınasıyla ilgilenmez . İlgisi olana da olmayana da selam . Bu peri hastalığına tutulmuş ( bilirsin tıpta buna sara yada isteri de derler ) yazarları hoşça kalacakları bir yere sokalım da karabasandan asıl rüyamıza geçelim . Hiç kahveye gitmesem de biliyorum ki kahvelerde Hülya Avşar ve Gülben Ergen ' in cinsellik sorunları tartışılıyor . Cıbıl ve de paçoz hallerine bakmadan tandır fırınında dövülmesi gereken sözde aile babaları önce gündelik politikaya , bir de spora kafa yoruyor . Bir boğazdan bir boğaza metrolar arası iletişim gibi insanlar arasında da defolu temenniler gidip geliyor . Fatih 'in çağ açıp çağ kapattığı zamandan beri İstanbul 'un Dünya ' yla dalga geçtiğini düşünüyorum bu yüzden . Ve diğer şehirler şirinlik muskası takmış ayrı ayrı diyarlar gibi geliyolar bana . Şu an İstanbul ‘ dayım ve bir ev hanımı misali sepet sarkıtır gibi bir yazının başına oturanlara inat bir yazı yazdım . Çeltik tarlasında ne ekersek artık . Ancak güneş olmadan olmaz . Işıkla kalmanız dileğiyle . Sevgi ve Sonsuzluk ' la … Asil Soner Demir .
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © soner demir, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |